Eraykitap

Eraykitap Web Sitesine Hoş Geldiniz

Kur'an-ı Kerim Dualar Arapça Latince ve Türkçe

🌹 Resûlüm De ki (Kulluk ve Dua için) yalvarmanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin Furkan Suresi - 77
🌹 Bilâkis yalnız Allah'a yalvarırsınız. O da (kaldırılması için) kendisine yalvardığınız belâyı dilerse kaldırır (Enam Suresi - 41)
🌹 Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin. Şüphesiz O, haddi aşanları sevmez. (Araf Suresi - 55)
بِسْمِ اللهِ اَلْحَمْدُ ِللهِ وَحْدَهُ، وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى مَنْ لاَنَبِيَّ بَعْدَهُ

Kur'an-ı Kerîm'de ve Hadisi-i Şerif'te Cehennem Kapıları

Cehennemin yedi kapısı vardır Onlardan her kapı için birer gurup ayrılmıştır (Hicr Suresi - 15/44)
1. Cehennem Kur'an-ı Kerîm'in yetmiş yedi ayetinde geçmektedir
2. Lâzâ (alevli ateş) - Hayrı Çünkü o Cehennem alevli bir ateştir (Meâric Suresi - 70/15)
3. Saîr (çılgın ateş)- O şeytanlara çılgın ateş azabı hazırladık (Mülk Suresi - 67/5)
4. Sakar (kırmızı ateş) - Hem ey Rasûlüm bilir misin nedir o sakar (Müddessir Suresi - 14/27)
5. Hâviye (uçurum) - O kızgın bir ateştir (Kâria Sursi - 101/9-11)
6. Hutame (kalbleri saran ateşli kaygı) - Şüphesiz o Hutame ye atılacaktır (Hümeze Suresi - 104/4)
7. Cahim (yanan kızgın ateş) (Mâide Suresi - 5/10)

Birçok azap çeşitleri de vardır

1. Soğukla azap (Zemherir)
2. Yılan akrep gibi hayvanların sokması,
3. Başına topuzlarla vurmak,
4. Aç bırakmak,
5. Zakkum yedirerek bağırsakları parçalamak,
6. Vücutları büyültülerek azabın şiddetlendirilmesi,
7. İrinli su içirmek,
8. Gayya kuyusuna atmak,
9. Uçurumlardan yuvarlamak,
10. Zifiri karanlıkta azap,
11. Büyük azap veren pis kokulara maruz bırakmak,
12. Azapların her gün katlanarak çoğaltılması,
13. Sonsuza kadar azap edilmesi.
Kur'an-ı Kerîm'de ve Hadisi-i Şerif'te Cennetin Kapıları
1. Firdevs Cenneti / Firdevs cennetleri vardır (Kehf Suresi - 107)
2. Adn Cenneti / ikamet edilen yer (Beyyine Suresi -7-8)
3. Nâim Cenneti / Mutluluklarla dolu cennetler (Şuarâ Suresi - 85)
4. Darul Huld "..Va'd olunan ebedilik (huld) cenneti mi?" (Furkân Suresi - 15)
5. Cenneti Me'va / onlar için Me'vâ cennetleri vardır (Secde Suresi - 19)
6. Daru's-Selâm / Hoşa gitmeyenden korunmuş olmak (Yûnus Suresi - 25)
7. Darul Hüsnâ / Daha güzel karşılık (Yûnus Suresi - 26)
8. Dârü'l-Mukameye / Asıl oturulacak yurd (Fâtır Suresi - 35)
Cennetin sekiz kapısı vardır
1. Salat Kapısı
2. Cihad Kapısı
3. Reyyan Kapısı
4. Sadaka / Zekât Kapısı
5. Af Kapısı
6. Hac Kapısı
7. Eymen (Sağ, mübarek) Kapısı
8. Zikir Kapısı ve İlim Kapısı
Cennetin sekiz kapısı vardır (İbn Hacer VII 28)

“Kim Allah yolunda, malından iki şey harcarsa, cennetin kapılarından ‘Allah’ın kulu! Burası güzeldir, buradan girin.’ diye çağrılır.
Namaz ehli olanlar / sürekli namazını kılanlar, Salat (namaz) kapısından çağrılır.
Cihad ehli olanlar Cihad kapısından çağrılır.
Oruç ehli olanlar / sürekli oruçlarını tutanlar Reyyan (su içip kanan) kapısından çağrılır.
Sadaka ehli olanlar /daima sadaka verenler, Sadaka kapısından çağrılır.”
Bunun üzerine Ebu Bekir “Ey Allah’ın Resulü! Anam, babam sana feda olsun, bütün bu kapılardan çağrılması için kişinin ne yapması gerekir? Bu kapıların hepsinden çağrılacak kimse var mı?” diye sordu.
Rasulullah (a.s) “Evet, öyle ümit ediyorum ki, sen onlardan olacaksın.” buyurdu.” (Buharî, Savm, 4).

Burada İslam esaslarından yalnız hac anılmamıştır. Şüphesiz onun için de hususî bir kapı vardır.(İbn Hecer, a.g.e). Geriye üç kapı kalır ki, onlar da şunlardır: İnsanları affedenlerin gireceği kapı “Affedenler / Af kapısı”, bir hadiste “Cennetin bir kapısı vardır, ondan yalnız affedenler girecektir.” buyurulmuştur. (İbn Hacer, a.g.e).
Sorularla İslamiyet.com // Sorularla İslamiyet.com
Kur'an-ı Kerîm'de Cehennem'in yedi kapısının olduğu belirtilmektedir.

"Cehennemin yedi kapısı olup, her kapıdan onların girecekleri ayrılmış bir kısım vardır."(Hicr, 15/44).

Bu ayet iki şekilde tefsîr edilmiştir:

a. Cehenneme girecekler çok olduğu için;

b. Cezalandırma, azgınlığın çeşit ve derecelerine göre olacağı için cehennemin yedi kapısı veya tabakası vardır. Bu kapı veya tabakalar şunlardır:

    1. Cehennem; yukarıda söz konusu edildiği şekilde Kur'an-ı Kerîm'in yetmiş yedi ayetinde geçmektedir.
    2. Lâzâ (alevli ateş): "Hayrı' (Allah onu azabdan kurtarmaz) Çünkü o Cehenneın alevli bir ateştir." (Meâric, 70/15).
    3. Saîr (pılgın ateş): "O şeytanlara (ahirette) çılgın ateş azabı hazırladık. " (Mülk, 67/5). Ayrıca on beş ayette daha bu isimle geçmektedir.
    4. Sakar (kırmızı ateş): "Hem ey Rasûlüm bilir misin, nedir o sakar (Cehennem). " (Müddessir, 14/27)
    5. Hâviye (uçurum): "O, kızgın bir ateştir " (Kâria, 101/9-11).
    6.Hutame (kalbleri saran ateşli kaygı): "Şüphesiz o, Hutame ye (ateşe) atılacaktır." (Hümeze, 104/4).
    7. Cahim (yanan kızgın ateş):

"Küfredenler ve ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar Cahim'in yarânıdırlar."(Mâide, 5/10).

Ayrıca Cehennem azabı sadece ateş değildir. Birçok azap çeşitleri vardır; birkaçı şöyledir:

1. Soğukla azap,
2. Yılan akrep gibi hayvanların sokması,
3. Başına topuzlarla vurmak,
4. Aç bırakmak,
5. Zakkum yedirerek bağırsakları parçalamak,
6. Vücutları büyültülerek azabın şiddetlendirilmesi,
7. İrinli su içirmek,
8. Gayya kuyusuna atmak,
9. Uçurumlardan yuvarlamak,
10. Zifiri karanlıkta azap,
11. Büyük azap veren pis kokulara maruz bırakmak,
12. Azapların her gün katlanarak çoğaltılması,
13. Sonsuza kadar azap edilmesi.

Kadızade Ahmed Emin Efendi buyuruyor ki:

"Cehennemde bir yere Zemherir denir, yani, soğuk Cehennemdir. Soğukluğu pek şiddetlidir. Bir an dayanılmaz. Kâfirlere, bir soğuk bir sıcak, sonra soğuk sonra sıcak Cehenneme atılarak, azap yapılacaktır."

Cehennemde çok soğuk Zemherir azapları bulunduğu, Kimya-i Saadet ve Dürret-ül-Fahire kitabında yazılıdır. Buhari, Müslim, İbni Mace ve diğer hadis kitaplarında, yazın sıcaklığı sıcak Cehennemin nefesinden, kışın soğukluğu da zemherir Cehennemin nefesinden olduğu bildiriliyor. (Örneğin: Buharî, Mevâkît: 9, Müslim, Mesâcid: 185-187; Tirmizî, Cehennem: 9.)

Reşahat kitabında deniyor ki: "Zemherir denilen soğuk Cehennemin azabı çok şiddetlidir."

İlave bilgi için tıklayınız:

Cennetin tabakaları hakkında bilgi verir misiniz?

İbn Abbâs (r.a.)'dan gelen bir rivayette, Cennetin yedi tabakası olduğu haber verilmektedir. Bunlar, Firdevs, Adn Cennet'i, Nâim Cennet'i, Daru'l-Huld, Me'va Cennet'i, Daru's-Selâm ve İlliyyûn'dur. Bu tabakalardan her birinde, müminlerin yaptıkları iyi işler karşılığında girecekleri veya yükselecekleri derece veya mertebeler vardır. 

İslâm literatüründe cenneti ifade etmek üzere kullanılan isimleri ve cennet tabakalarını şu şekilde sıralamak mümkündür:

1. Cennet: Ebedî saadet yurdunu ifade etmek üzere Kur'an'da, çeşitli hadislerde ve diğer İslamî eserlerde yer alan isimler içinde en çok kullanılan, içindeki bütün mekân ve imkânları kapsayacak şekilde muhtevası geniş olan bir terimdir. Kur'an'da yüz kırk yedi yerde geçmektedir. İslam literatüründe ebedî saadetle ilgili vaadler, özendirici anlatım ve tasvirler genellikle cennet ismi etrafında yoğunlaşmıştır. Diğer isimler tekil olarak kullanıldığı halde, cennetin çok sayıdaki ayette çoğul şekliyle de (cennât) yer alması, saadet yurdunun belli bir bölgesinin değil; tamamının adı olduğunu gösterir.

2. Cennetü'n-Naîm: On üç ayette geçmektedir. Arapça'da "refah, huzur, mutlu hayat" anlamına gelen nimet kelimesinden daha kapsamlı bir muhtevaya sahip olan naîm, insana mutluluk veren maddî ve manevî bütün güzellikleri ifade etmektedir. Buna göre cennâtü'n-naîm; mutluluklarla dolu cennetler manasına gelir.

"Beni cennetü'n-naîmin vârislerinden kıl." (Şuarâ, 26/85) 

3. Adn cenneti: En belirgin anlamı ile ikamet etme, ikamet edilen yer demek olan adn, on bir ayette kullanılmıştır. Adn'in, cennetin belli bir bölümünün adı olduğu  veya çoğul şeklinde kullanılışına bakarak, onun tamamını ifade eden bir isim olduğu anlaşılır.

"Şüphesiz ki, iman edenler ve güzel amel işleyenler yok mu, işte onlar mahlukatın en hayırlısıdır. Onların Rableri katındaki mükâfatı, zemininden ırmaklar akan, içinde devamlı olarak kalacakları Adn cennetleridir. Allah onlardan râzı olmuş, onlar da O'ndan râzı olmuşlardır. Bu, Rabbinden korkan O'na saygı gösterenler içindir." (Beyyine, 98/7-8) 

4. Firdevs: Özellikle, içinde üzüm bulunan bağ bahçe anlamına gelir. İki ayette geçer. Firdevs, cennetin tamamını ifade eden bir isim olabileceği gibi, onun ortası, en yüksek ve en değerli bölgesinin özel adı da olabilir.

"Şüphesiz, iman edip güzel amel işleyenler için barınak olarak Firdevs cennetleri vardır." (Kehf, 18/107) 

5. Hüsnâ: İyilik yapanlara Allah tarafından daha büyük bir iyilikle karşılık verileceğini, ayrıca buna bir de ilave (ziyade) yapılacağını ifade eden Yunus 26. ayetindeki hüsnâ (daha güzel, daha iyi, en güzel, en iyi) kelimesinin cennet anlamına geldiği müfessirlerin büyük çoğunluğu tarafından kabul edilmiştir. Ayetteki "ziyade"den maksat da, cennetten Allah'ı görme şerefine nail olmaktır.

"Güzel davrananlara hüsnâ (daha güzel karşılık), bir de ziyade/fazlası vardır. Onların yüzlerine ne bir toz (kara leke) bulaşır ne de bir horluk (gelir). İşte onlar cennet ehlidirler. Ve onlar orada ebedî kalacaklardır." (Yûnus, 10/26)

6. Dârüs's-Selâm: Maddî ve manevî âfetlerden, hoşa gitmeyen şeylerden korunmuş olma manasındaki selâm ile dâr/yurt kelimesinden oluşan bu terkip, iki ayette cennetin adı veya tabakası olarak zikredilmiştir. Cennetin esenlik yurdu olduğu şüphesizdir. Gerçek esenliğin ancak cennette bulunabileceği, sonsuz hayatın, ihtiyaç bırakmayan zenginliğin, zillete yer vermeyen şeref ve üstünlüğün, eksiksiz bir sıhhatin sadece orada mevcut olduğu anlaşılır.

"Halbuki Allah, Dârü's-Selâm'a çağırıyor ve O, dilediği kimseleri dosdoğru bir yola hidayet buyurur." (Yûnus, 10/25) 

7. Dârü'l-Mukame:  Asıl durulacak yer, ebedî ikamet edilecek yurt manasındaki bu terkip de cennete girenlerin Allah'a hamd ve şükür sırasında bulundukları mekân için kullanacakları bir tabir olmalıdır.

"O (Rab) ki lütfuyla bizi Dârü'l-Mukameye / asıl oturulacak yurda (cennete) yerleştirdi. Artık orada bize ne bir yorgunluk dokunacak, ne de orada bize bir usanç gelecektir." (Fâtır, 35/35)

https://sorularlaislamiyet.com/cennetin-tabakalari-hakkinda-bilgi-verir-misiniz-cennetin-kac-mertebesi-derecesi-var

8. Cennetü'l-Me'vâ: 

"İman edip güzel amel işleyenlere gelince, onlar için Me'vâ cennetleri vardır." (Secde, 32/19) 

Bu isimlerin dışında, "ev, konak, şehir, ülke" anlamlarına gelen "dâr" kelimesi, Kur'an'da dâru'l-huld  (ebediyet / sonsuzluk yurdu), dâru'l-âhire  (âhiret yurdu), âkıbetü'd-dâr, ukbe'd-dâr (dünya yurdunun sonu) terkipleriyle cennet anlamında kullanılmıştır. 

Her ne kadar İbn Abbâs Cennet'in tabakalarını yedi ile sınırlandırmışsa da, ayetlerden anlaşıldığına göre, Cennet'in bir çok tabakası vardır. Burada İbn Abbâs'ın haber verdiği ve ayetlerde adları geçen Cennet tabakaları, Cennet'in en yüksek tabakalarıdır. Çünkü bu tabakalarda da bir çok tabaka vardır. Nitekim Allah Teâlâ'nın "Nâim Cennetleri" veya "Firdevs Cennetleri" şeklindeki çoğul ifade eden ayetleri buna delildir. Ayrıca Ümmü Hârise Hadisinde bu gerçek Hz. Peygamber (asm)'in dilinden ifade olunmuştur. Ümmü Harise Bedir'de şehit olan çocuğu hakkında Hz. Peygamber (asm)'den bilgi almak üzere gelmiş ve ona Rasûlullah bir çok Cennet olduğunu belirterek, çocuğunun da "Firdevs-i Â'lâ'da" olduğunu söylemek suretiyle teselli etmiştir [Mansur Ali Nâsıf, et-Tâcü' el-Câmi' li'l-Usul, fi Ahadisi'r-Rasûl, İstanbul (t.y.), V/4033].

Nitekim Müslim'in Ebû Sâid el-Hudrî'den rivayet ettiği hadiste de, Allah yolunda cihat edenlerin, cihatları sebebiyle Cennet'te yüz derece yükselecekleri, her derecenin arasının ise, yer ile gök arasındaki mesâfe kadar olduğu, Hz. Peygamber (asm) tarafından haber verilmektedir (Müslim, İmâre, 116). Hadiste sözü edilen dereceler konusunda ise şu ihtimaller öne sürülmüştür. Bu dereceleri zahiriyle anlamak mümkündür. Gerçekten söz konusu derecelerin, zahirinden anlaşıldığı üzere, birbirinden daha yüksek menziller (tabakalar) olması muhtemeldir. Buna karşılık, yükseklikten kasdın, Cennet'teki nimetlerin çokluğu, insanın veya bir başka yaratığın hiç aklına bile gelmemiş, gönlünden dahi geçmemiş iyiliklerin büyüklüğü veya çokluğu anlamında olması muhtemeldir. Zira Allah Teâlâ'nın mücâhide lutfettiği iyilik veya cömertlik türleri birbirinden çok farklıdır, birbirinden üstündür. Buna göre, nimetlerin fazilet (üstünlük) konusundaki farklılıkları uzaklık açısından yer ile gök arasındaki mesafe gibidir. Fakat el-Kadî Iyad (544/1149) birinci görüşü tercih etmiştir [en-Nevevi, Şerhu Müslim, Kahire (t.y.), XIII/28].

Yine Buhârî'nin bir rivayetinde Hz. Peygamber (asm), Allah yolunda savaşan mücâhidler için Cennet'te yüz derece (tabaka) hazırlandığını ve iki derecenin arasının yerle gök arası gibi olduğunu haber vermekte ve sözlerine devamla "Allah'dan istediğiniz zaman Firdevs'i isteyin... Çünkü Firdevs, Cennet'in ortası ve Cennet'in en yükseğidir (...). Firdevs'ten Cennet nehirleri doğar" buyurmaktadır. (Buhârî, Cihad 4)

Aynî, "Firdevs, Cennetin ortasıdır (vasatıdır)." cümlesini, Cennet'in en iyi yeri veya üstünü (efdali) olarak yorumlar ve bu görüşüne, 

"Böylece sizi en hayırlı bir ümmet kıldık." (Bakara, 2/143)

ayetinde geçen "vesetan" kelimesini delil getirir (el-Aynî, Umdetü'l-Kârî fî Şerhi Sahihi'l-Buhârî, İstanbul 1309, VI/539). Çeşitli rivayetlerde Firdevs Cenneti'nin güzellikleri dile getirilmiştir.

Diğer taraftan hadiste söz konusu edilen Cennet dereceleri arasındaki mesafelerin çeşitli rivayetlere göre "yüz senelik mesafe", "beş yüz senelik mesafe" şeklinde değiştiğine işaret edelim (el-Aynî, aynı yer).

Bütün bu ayet, hadis ve âlimlerin yorumlarından Cennet'in birçok tabakası olduğu anlaşılmaktadır. Bu tabakalardan bazılarının daha yüce ve nimetlerinin daha güzel veya daha efdal olması sebebiyle isimleri bize bildirilmiştir. Firdevs Cenneti mertebece en yüksek olan Cennet tabakasıdır. (Ayrıca bk. et-Taberi, Tefsir, Mısır 1954, XVI/37-38)

Allah-u Teâlâ’nın Cehennemden En Son Çıkan İle Konuşması

125) Sabit’ten, onun da Enes’ten, onun da İbn Mesud (r.a.)’dan gelen rivâyetle, dedi ki: Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:
“Cennete gireceklerin sonuncusu bir kimsedir ki, bir yüzü koyun düşer, bir onun yüzünü ateş çarpıp yakar. Nihayet böyle böyle ilerleyerek ateşini sınırına geçtiği zaman ona döner ve beni senden kurtaran Allah çok yücedir. O, öncekilerden ve sonrakilerden hiç kimseye vermemiş olduğunu bana vermiştir.” der. Sonra ona bir ağaç gösterilir. Bunun üzerine:
“Ey Rabbim! Beni şu ağaca yakınlaştır da gölgesiyle gölgeleneyim, suyundan da içeyim.” der. Yüce, Aziz ve Celil olan Allahu Teâlâ:

“Ey Âdemoğlu! Eğer bu dilediğini sana verirsem belki başka bir şeyler daha istersin” diye buyurur. O da:
“Ya Rabbi! İstemem” deyip, bir daha istemeyeceğine dair yemin eder. Rabbi onu bu nimete karşı sabırkâr olmadığını bildiği için, onu mazur görür ve onu oraya yanaştırır. O da ağacın gölgesinden gölgelenir ve oradaki sudan içer. Derken karşısında evvelinkinden daha güzel başka bir ağaç dikilir. O kul yine:

“Ey Rabbim! Beni şuna da yaklaştır, suyundan içeyim ve gölgesinden istifade edeyim ve senden başka bir şey istemem” der. Allahu Teâlâ da:
“Ey Âdemoğlu! Sen ondan başkasını istemeyeceğine bana ahid vermedin mi?” diye buyurup, “eğer seni ona izin verirsem, belki sen daha başkasını istersen.” der. Bunun üzerine o adam:
“Başka bir şey istemeyeceğine dair Rabbine sözler verir. Onun buna karşı da sabrının olmadığını bildiği için Rabbi yine onu mazur görür. Onun da gölgesinden istifade edip, suyundan içer.
Sonra üçüncüsünde Cennet kapısının yanı başında, öncekilerden daha güzel bir ağaç görür. Yine:
“Ey Rabbim! Beni şuna yanaştır da gölgesinden istifade edeyim ve suyundan da içeyim, diye niyaz eder. Rabbi:
“Âdemoğlu! Başkasını istemeyeceğine dair bana ahid vermedin mi?” diye serzenişte bulunur. O kimse:
“Evet, şunu da, artık başkasını istemem” der. Ona karşı da sabrı olmadığını bildiği için Rabbi kendisini mazur görür ve onu oraya yanaştırır. Fakat bu son ağaca yaklaştığı vakit cennet ehlinin seslerini duyar ve:

“Ya Rabbi! Ne olur beni oraya sok!” diye istirhamda bulunur. Bu sözü üzerine Allahu Teâlâ:
“Ey Âdemoğlu! Senin dilediklerinden beni kurtaracak nedir? Sana bütün dünyayı verir, ona bir mislini daha katarsam buna razı olur musun?” diye buyurur. O da:
“Ey Rabbim! Sen Rabbül-âlemin iken, benimle alay mı ediyorsun?” diye ve ölçüsüz ihsana şaşırıp kalır.”
Bunu söylerken İbn Mesud güldü ve
“Benim niçin güldüğümü sorsanıza?” dedi.
“Niçin gülüyorsun? diye sordular. Dedi ki:

“Resûlullah (s.a.s.) da böyle güldü idi. Ya Resûlallah! Niçin gülüyorsun?” diye sordukları vakit o kimse
“Sen Rabbül âlemin iken benimle alay mı ediyorsun?” dediğinde Âlemlerin Rabbinin gülmesine güldüm.” Dedi. Bunun üzerine Allahu Teâlâ ona:
“Ben seninle alay etmiyorum, lâkin Ben istediğime Kâdir olanım” diye buyurur.” Müslim (187)
En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir Eraykitap ilimin kisa yolu ®


Hazırlamış olduğum Konularına Göre ➤ Ayet ➤ Hadis ve ➤ Dua Meali Ki Alfabetik sırasına göre hazıladı / e - Kitap Free - indir Download / edin ve inceleyin umarım ki faydalı olur... Sizde faydalı olarak gördüyseniz ücretsiz dağıtın