ErayKitap Web Sitesine Hoş Geldiniz !             En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir
بِسْمِ اللهِ اَلْحَمْدُ ِللهِ وَحْدَهُ، وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى مَنْ لاَنَبِيَّ بَعْدَهُ
Allah’a hamd olsun. Salât ve selâm, kendisinden sonra Nebi gelmeyecek olan Muhammed - sallallahu aleyhi ve sellem-’e olsun.
Konularına Göre Hadis-i Şerif Meali / veya Hadis Fihristi
"...Allah ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle.." (Tevbe Suresi - 29)
(Resûlüm! ) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Ğafur ve Rahimdir.
De ki: Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin Eğer yüz çevirirlerse /itaat etmezlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez (Ali İmran Suresi 31-32)
Hadis Fihristi veya Konularına Göre Hadis Meali HADİS FİHRİSTİ
  = ♦   D   ♦ =  
  • Hadis-i Şerifi inkar edenler için / Koltuğuna Kurulan Karnı Tok Bir Adamın
    “Şunu iyi biliniz ki, bana Kur'an-ı Kerim ile birlikte onun bir benzeri de verilmiştir.
    (Bu konuda) dikkatli olun; (çünkü) koltuğuna kurulan tok bir adamın ‘Size sadece şu Kur'an lazımdır, onda bulduğunuz helali helal, haramı da haram kabul ediniz yeter!’ diyeceği (günler) yakındır...” Bu hadis-i şerif -farklı nüanslarla - kütübü sitte ve diğer bazı kaynaklarda geçmektedir
    Ebu Davud, Sünnet, 5(6), İmaret,33; Tirmizî, İlim, 10; İbn Mace, Mukaddime, 2; Darimî, Mukaddime,49; Ahmed b. Hanbel, 2/367, 4/131-132, 6/8) İLİM BÖLÜMÜ / BÖLÜM: 10 Ø HADİSLERİ İNKAR EDENLER DE OLACAK MI? HADİS NO: 2663


  • NEFSİN (ŞAHSIN) DİYETİ Amr İbnu Şuayb an ebihi an ceddihi (radıyallâhu anh) anlatıyor:
    "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki.:
    "Kim hatâen öldürülürse, diyeti yüz devedir; bunlardan otuzu bintü mehâz (iki yaşına girmiş dişi deve), otuzu bintü lebün (üç yaşına girmiş dişi deve), otuzu hıkka (dört yaşına girmiş dişi deve), on tane de ibnu lebündur (üç yaşına girmiş erkek deve)."
    Ebü Dâvud, Diyât 18, (4541); Tirmizi, Diyât 1, (1387); Nesâi, Kasâme 30, (8, 43).

    Tirmizi'nin rivâyetinde şöyle denir:
    "Kim taammüden (kasıtla) öldürürse, öldürülenin velilerine teslim edilir, dilerlerse öldürürler, dilerlerse diyet alırlar. Bu 30 hıkka (dört yaşına giren dişi deve): 30 cezea (beş yaşına girmiş dişi deve); 40 aded halife (hamile deve) dir. Ayrıca ne üzerine sulh yaptıysalar bu da onlarındır. Bu, diyetin şiddetini artırmaktır."

    İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh) anlatıyor:
    "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
    "Hataen öldürmede diyet olarak yirmi hıkka, yirmi cezea, yirmi bintu mehaz, yirmi bintu lebün ve yirmi benü lebün vardır."
    Ebü Dâvud, Diyât 18, (4545), Tirmizi, Diyât 1, (1386); Nesâi, Kasâme 32, (8, 43-44).

    Ali (radıyallâhu anh) demiştir ki:
    "Şibhu'l amd'in diyeti üç kısımdır. 33 adet hıkka, 33 adet cezea, 34 adet seniyye-bâzil arası devedir. (Seniyye altı yaşına, bâzil de dokuz yaşına basmış deveye denir.)"
    Yine Hz. Ali şunu da rivâyet etmiştir:
    "Hatâen öldürmede diyet dört kısımdır: 25 hıkka, 25 cezea, 25 bintu lebün, 25 bintu mehâz."
    Ebü Dâvud, Diyât 19, (4551, 4553).

    AbduIIah İbnu Amr İbni'I-As (radıyallâhu anhümâ)'ın Ebü Dâvud ve Nesâi de merfu olarak kaydedilen bir rivâyetinde şöyle denmiştir:
    "(Cürüm sırasında) kamçı ve değnek kullanıldığı müddetçe hatâ, Şibhu'l amd'dir."
    Ebü Dâvud, Diyât 19, 20, (4547; 4565); Nesâi, Kasâme 42 (8, 40); İbnu Mâce, Diyât 5, (2627).

    Amr İbnu Şuayb an ebihi an ceddihi (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor:
    "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kadının diyeti, erkeğin diyetine, diyetin üçte bir miktarına kadar eşittir."
    Nesâi, Kasâme 34, (8, 44, 45).

    İbnu Abbas (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) öldürülen mükâteb hakkında, âzad edilen miktarınca hür diyetine göre, geri kalan kısmı için de köle diyetine göre hesaplanmasına hükmetti."
    Ebü Dâvud, Diyât 22, (4581); Nesâi, Kasâme 36, (8, 45, 46); Tirmizi, Büyü' 35, (1259). (Metin, Nesâi'nin metnidir.)

    Amr İbnu Şuayb an ebihi an ceddihi (radıyallâhu anh) anlatıyor:
    "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Muâhedin diyeti hür kimsenin diyetinin yarısıdır."
    Ebü Dâvud, Diyât 23, (4583).

    İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor:
    "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)
    Beni Âmir'den iki kişinin diyetini, Müslümanların diyet miktarına göre ödedi. (Müslümanlar tarafından hatâen öldürülen) bu iki kişi ile Resülullah (aleyhissalâtu vesselam)'ın muâhedesi (antlaşması) vardı."
    Tirmizi, Diyât 12, (1404).

    Amr İbnu Şuayb an ebihi an ceddihi (radıyallâhu anh) anlatıyor:
    "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
    "Ehl-i zimmetin diyeti, Müslümanların diyetinin yarısıdır. Ehl-i zimmet de Yahudi ve Hıristiyanlardır."
    Nesai, Kasâme 35, (8, 45).

    Amr İbnu Şuayb an ebihi an ceddihi (radıyallahu anh) anlatıyor:
    "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kâfirin diyeti, mü'minin diyetinin yarısıdır."
    Tirmizi,Diyât 17, (1413).

    GÖZ

    Süleyman İbnu Yesâr (rahimehullah) anlatıyor:
    "Zeyd İbnu Sâbit (radıyallâhu anh) derdi ki: "Göz yerinde kalır, fakat nuru sönerse diyeti yüz dinardır."
    Muvatta, Ukül 9, (2, 857).

    Amr İbnu Şuayb an ebihi an ceddihi (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor:
    "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) yerinde sâbit kalarak kör olan göz hakkında diyetin üçte birine hükmetti." Ebü Dâvud, Diyât 20, (4563); Nesâi, Kasâme 41, (8,55, 56).
    Nesâi'nin rivâyetinde şöyledir: "Resülullah : "Yerinde sâbit duran kör gözün kapanması hâlinde diyetinin üçte birine hükmeti."

    Hadisin Nesai'deki vechinde şu ziyade vardır:
    "Resulullah aleyhisselatu vesselam,
    yerinde sabit duran kör gözün kapanması (yani cisminin patlatılması) halinde diyetinin üçte birine, çolak elin kesilmesi halinde diyetinin üçte birine, kararmış dişin sökülmesi halinde diyetinin üçte birine hükmetti.

    DİŞ

    Abdullah İbnu Amr İbni'l-As (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor:
    "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)
    "Dişlerin diyeti beşer dinardır." buyurdu.
    Ebü Dâvud, Diyât 20, (4563); Nesâi, Kasâme 41, (8,55).

    İbnu'l- Müseyyeb (rahimehullah) anlatıyor:
    "Ömer İbnu'l Hattâb (radıyallâhu anh) her azı diş için bir deveye hükmetti.
    Muâviye (radıyallâhu anh) ise her azı diş için beş deveye hükmetti."
    Muvatta, Ukül 7, (2,861).

    PARMAKLAR

    İbnu Abbas (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor:
    "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
    "Şu ve şu -yâni serçe parmakla baş parmak- diyette eşittirler."
    Buhâri, Diyât 20, Tirmizi, Diyât 4, (1391,1392);
    Ebu Dâvud, Diyât 20, (4558); Nesâi, Kasâme 42, (8, 56,57).

    Tirmizi'nin rivâyetinde şu ziyade mevcuttur: "İki elin parmaklarıyla iki ayağın parmakları da eşittir. Her bir parmağın diyeti on devedir."

    Nesai'deki ziyâde şöyledir: "Parmaklar hakkında diyet, onar onardır."

    YARALAMALAR

    Amr İbnu Şuayb an ebihi an ceddihi (radıyallâhu anh) anlatıyor:
    "Resülullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Mûzıha olan yaraların diyeti beşer devedir."
    Tirmizi, Diyât 3, (1390); Ebu Dâvud, Diyât 20, (4566); Nesâi, Kasâme 43, (8, 57).

    NEFİS VE UZUVLAR HAKKINDA MÜŞTEREK HADİSLER

    Abdullah İbnu Ebi Bekr İbni Muhammed İbni Amr İbni Hazm, bâbasından naklen anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın İbnu Hazm'a diyetler hakkında yazdığı tâlimatta şu hususlar da vardı: "Nefis için (diyet olarak) yüz deve, burun tamamiyIe koparılacak olursa diyet-i kâmile, me'mûme (denen ve beyin zarına kadar ulaşan yara) için diyetin üçte biri, câife (denen karın veya başın boşluğuna ulaşan yara) için de bunun kadar; göz için elli, ayak için de elli, vücudda bulunan her parmak için on deve, her diş için beş, müzıha (denen ve kemiğe ulaşan yara) için beş deve (lik diyet vardır)."
    Muvatta, Ukül 1, (2, 849); Nesâi, Kasâme 44, (8, 57, 60).

    Nesâi'nin bir rivâyetinde şu ibâre yer alır: "Nefis için diyet-i kâmile; burun tamamen koparılmış ise diyet-i kâmile, dil için diyet-i kâmile, iki dudak için diyet-i kâmile, sulb (bel kemiğinin kırılıp kişinin kamburlaşması) için diyet-i kâmile iki yumurta (husye) için diyet-i kâmile, zeker (erkek tenâsül uzvu) için diyet-i kâmile, sulb (bel kemiğinin kırılıp kişinin kamburlaşması) için diyet-i kâmile, iki göz için diyet-i kâmile, bir ayak için diyet-i kâmilenin yarısı, me'müme (beyin zarına ulaşan yara) için diyet-i kâmilenin üçte biri, câife (baş veya karın boşluğuna ulaşan yara) için diyet-i kâmilenin üçte biri, münekkile (küçük kemik çıkan yara) için on beş deve, el veya ayak parmaklarından her biri için on deve, (her bir) diş için beş deve, müzıha (kemiğe ulaşan yara) için beş deve (diyet olarak verilir). Erkek, kadına karşı öldürülür, altını olanlardan (diyet-i kâmile olarak) bin dinar alınır."

    Amr İbnu Şuayb an ebihi an ceddihi (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) hatanın diyetini, köylerde yaşayanlar için dört yüz dinar olarak veya buna denk kıymette gümüş olarak değerlendirir, bunu da develerin fıyatlarını esas alarak tesbit ederdi. (Söz gelimi) develer pahalanınca (diyetin dinar ve dirhem miktarında) yükseltme yapar, develerin kıymeti düşünce de (diyetin dinar ve dirhem miktarında) indirme yapardı. (Hatâen işlenince cinayetlerin diyeti Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) zamanında dört yüz dinarla sekiz yüz dinar arasına ulaştı. Bunun gümüş nev'inden muadili sekiz bin dirhem idi. Sığır besleyenlere (diyet olarak) iki yüz sığır hükmetti. Diyetini davar cinsinden vermek isteyene iki bin davara hükmetmiştir. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Diyet, öldürülenin vârisleri arasında yakınlık derecelerine göre, (yani Kur'an'da belirtiIen nisbet üzere, diğer tereke malları gibi) taksim edilir. (Ashâbu'I-feraiz'den) artan olursa asabe (denen akraba)ya geçer."

    Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) uzuvlar hakkında, daha önce geçtiği şekilde hükmetti."
    Ebu Dâvud, Diyât 20, (4564); Nesâi, Kasâme 30, (8, 42, 43).

    İbnu Abbâs hazretleri (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Parmaklar diyette eşit değerdedir. Dişler de aralarında eşittirler. Köpek dişi, azı dişi eşittir. Bunlar öbürlerine diyet meselesinde denktirler."
    Ebü Dâvud, Diyât 20, (4559, 4560, 4561).

    Amr İbnu Şuàyb an ebihi an ceddihi (radıyallâhu anh) anlatıyor. "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) yerinde sâbit duran (bakar) kör gözün (cinâyet sebebiyle) kapanması hâlinde, diyetinin, normal diyetinin üçte biri olacağına hükmetti. Keza sakat elin kesilmesi halinde, diyetinin normal diyetinin üçte biri kadar olacağına, siyahlaşmış dişin (cinâyet sebebiyle) düşmesi halinde, normal diyetinin üçte biri olacağına hükmetti."

    Ebü Dâvud -bu rivâyetin sâdece gözle ilgili kısmını- önceki rivâyetin aynı bâbında), Nesâi'de tam olarak tahric etmiştir.

    CENİNİN DİYETİ

    Ebü Hüreyre hazretleri (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Hüzeyl kabilesinden iki kadın birbirleriyle kavga ettiler. Biri diğerine bir taş atarak kadını da, karnındaki yavruyu da öldürdü. Dâva Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e geldi. Efendimiz, ceninin diyetini bir gurre olarak hükme bağladı. Gurre kadın veya erkek bir köle demektir."

    Ebü Dâvud'un bir rivâyetinde şu ziyâde vardır: ".. veya katır veya ata hükmetti. Kadının diyetini âkilesi üzerine hükmetti. Kadına çocukları ve onlarla birlikte olanlar varis oldular."
    Buhâri, Diyât 25, Tıbb 46, Ferâiz 11; Müslim, Kasame 34, (1681); Muvatta, Ukül 5, (2, 855);
    Tirmizi, Diyât 15, (1410); Ebü Dâvud, Diyât 21, (4568,4580); Nesâi, Kasâme 37, (8, 47, 48).

    DİYETİN KIYMETİ

    Abdullah İbnu Amr İbni'l-Âs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor:
    "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) zamanında diyet-i kâmilenin kıymeti sekiz bin dirhem idi. Ehli Kitab'ın diyeti de o gün, Müslümanların diyetinin yarısına denkti. Bu durum Hz. Ömer (radıyallâhu anh)'ın halife olmasına kadar devam etti. Halife olunca bir hutbesinde "Artık deve pahalandı" dedi ve diyeti altın sahiplerine bin dinar, gümüş sahiplerine on iki bin dirhem, sığır sahiplerine iki yüz sığır, davar sahiplerine iki bin koyun, elbise sahiplerine de iki yüz takım elbise olarak tesbit etti. Ehl-i zimmetin diyetini, (Peygamber devrinde ne idiyse) olduğu gibi bıraktı, hiçbir yükseltme yapmadı."
    Ebü Dâvud, Diyât 18, (4542).

    DİYETLERLE İLGİLİ HÜKÜMLER

    Ziyâd İbnu Sa'd İbni Dumeyre es-Sülemİ an ebihi an ceddihİ (radıyallâhu anh) -ki bunlar (Sa'd ve Dumeyre) Resülullah (Aleyhisslâtu vesselâm) ile birlikte Huneyn'e katılmışlardı- anlatıyor: "Muhallem İbnu Cessâme el-Leysi, Müslüman olduktan sonra Eşca' kabilesinden birisini öldürmüştü. Bu, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in hüküm verdiği ilk diyet vak'ası oldu. Uyeyne öldürülen Eşcai'nin katli hususunda ileri geri konuştu. Çünkü (Uyeyne) kendisi de Gatafanlı idi. Akra İbnu Hâbis de Muhallem'in taraftarı (olarak müdâfaa için) konuştu, çünkü o da Hındef'ten idi. Derken (münakaşa ilerledi) sesler yükselmeye başladı, tartışma ve bağırıp çağırmalar arttı, Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) müdâhale ederek, "Ey Uyeyne, diyet kabul etmez misin?" diye sordu.

    "Hayır! Vallahi harb ve ızdırabtan benim kadınlarıma ulaştırılan, onun kadınlarına ulaşmadıkça kabul etmiyorum!" cevabını verdi. Sonra bağırmalar yükseldi, tartışma ve bağırıp çağırmalar arttı. Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) tekrar araya girip: "Ey Uyeyne, diyet kabul etmez misin?" dedi. Uyeyne önceki sözlerini aynen tekrar etti. Bu hal, Beni Leys'ten üzerinde silâh ve elinde de deriden mâmul bir kalkan bulunan Mukeytil adında birinin kalkıp, "Ey Allahın Resülü! Bunun (Muhallem'in) İslâm'ın başında yaptığı şu cinâyete misal olarak, su içmek üzere havuzun başına koşan koyun sürüsünü gösterebileceğim. Sürünün ilk gelenlerine (öldürülmek veya uzaklaştırılmak üzere taş veya ok) atılır, arkadan gelenler de korkarak kaçarlar. Bugün hüküm koy yarın değiştir!" demesine kadar devam etti.

    Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bunun üzerine (Muhallem'e dönüp) hemen şu hükmü verdi.

    "Derhal huzurumuzda elli deve vereceksin, elli deve de Medine'ye dönüşümüzde vereceksin!"

    Bu vak'a Resülullah (aleyhissalâtu vesselam)'ın seferlerinin birinde cereyan etmişti. Muhallem uzun boylu, esmer birisi idi, cemaatin kenarında bulunuyordu. O ölümden kurtuluncaya kadar halk oradan ayrılmadı. Resülullah'ın (bu nihâi hükmünden sonra) önüne, iki gözünden de yaşlar akar vaziyette oturdu ve:

    "Ey Allah'ın Resülü! Ben size ulaşan cinâyeti işlemiş bulunuyorum. Ben Allah'a tevbe ettim. Sen de benim için ey Allah'ın Resülü, Allah'tan mağrifet
    dileyiver!" dedi. Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) yüksek sesle:
    "Sen onu İslàm'ın başında silahınla mı öldürdün! Allah'ım, Muhallem'i mağrifet etme!" dedi.
    Ebu Seleme şu ilavede bulunur: "Muhallem göz yaşlarını ridasının ucuyla silerek kalktı."
    İbnu İshâk der ki: "Muhallem'in kavmi, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın daha sonra onun için Allah'a istiğfar ediverdiğine inanıyorlardı."
    Ebü Dâvud, Diyât 8, (4503).

    Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor:
    "Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Diyet aldıktan sonra (kâtili) öldüren kimseyi asla affetmem."
    Ebü Dâvud, Diyât 5, (4507).

    Amr İbnu Şuayb'ın rivâyetine göre: "Beni Müdlic'ten Katâde adında bir adam, oğluna bir kılıç fırlattı. O da bacağına isâbet etti. Yaradan fasılasız kan kaybı oldu ve oğlan öldü. Sürâka İbnu Cu'şum Hz. Ömer (radıyallâhu anh)'e gelip durumu haber verdi. Hz. Ömer: "Kudeyd suyuna yüz yirmi deve hazırla, ben oraya geleceğim" dedi. Ömer (radıyallâhu anh) oraya gelince bu develerden otuz hıkka (dört yaşına giren dişi deve), otuz cezea (beş yaşına girmiş dişi deve) ve kırk halife (hâmile deve) aldı. Ve sordu:
    "Maktülün kardeşi nerede?"
    "İşte benim!" dedi.
    "Al bunları! Zira Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurmuştu: "Katile (ne diyetten, ne mirastan) hiç bir hisse yoktur."
    Muvatta, Ukül 10, (2, 867).

    Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor:
    "Huzeyl kabilesinden iki kadın, biri diğerini öldürmüştü. Bunlardan her ikisinin kocası ve birer oğlu vardı. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) efendimiz maktülenin diyetini ödeme işini, kâtilenin (öldüren kadının) âkilesine yükledi, kocasını ve oğlunu bu külfetten uzak tuttu. Çünkü bu ikisi Huzeyl'den değillerdi. Maktülenin âkilesi, "ölenin mirası da bize aittir" dediler. Aleyhissalatu vesselam: "Hayır! Mirası, kocasına ve oğluna aittir!" buyurdu."
    Ebü Dâvud, Diyât 21, (4575).

    Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "
    Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) Ebü Cehm İbnu Huzeyfe'yi zekât tahsildarı olarak gönderdi. Adamın biri sadaka ödeme meselesinde onunla inatlaştı. Ebü Cehm (radıyallahu anh) de adama vurup başından yaraladı. Hemen Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e gelip:
    "Ey Allah'ın Resülü, kısas istiyoruz" dediler. Resülullah onlara:
    "Size şu şu miktir diyet vereyim!" dedi ise de razı olmadılar. Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) miktarını daha da artırarak:
    "Size şu şu miktar diyet vereyim" dedi. Onlar yine râzı olmadı. Hz. Peygamber (daha da artırarak):
    "Size şu şu kadar diyet vereyim" dedi. Bu sefer râzı oldular.
    Bunun üzerine aleyhissalâtu vesselâm Efendimiz:
    "Ben bu akşam halka konuşup, onlara râzı olduğunuzu bildireceğim!" dedi. "Pekâla" dediler. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) hitabesinde:
    "Bu Leysliler bana kısas talebiyle geldiler. Ben onlara (kısasa bedel) şu şu miktar diyet teklif ettim, onlar da râzı oldular, siz de râzı mısınız?" diye sordu. Fakat berikiler:
    "Hayır, râzı değiliz!" dediler. Mühâcirün onlara kızıp üzerlerine yürüdü. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) onlara dokunmamalarını emretti, Muhacirun da ileri gitmekten vazgeçti. Sonra onları çağırıp, onlara verdiğini artırdı ve sordu:
    "Râzı oldunuz mu?"
    "Evet" dediler. Resülullah tekrar:
    "Ben halka hitap edip, razı olduğunuzu bildireceğim" dedi. Onlar: "Pekâla?" dediler. Resülullah halkı çağırarak:
    "Râzı mısın?" diye sordu.
    "Evet râzıyız!" dediler."
    Ebü Dâvud, Diyât 13, (4534); Nesâi, Kasâme 24, (8, 35).

    Hilâl İbnu Sirâc İbni Müccâa an ebihi an ceddihi tarikinden anlattığına göre: "(Ceddi Müccâa) Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e gelerek Beni Zühl kabilesine mensup Benü Sedüs tarafından öldürülmüş olan kardeşinin diyetini taleb etti. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) ona:

    "Eğer ben bir müşrik için diyete hükmetseydim kardeşin için hükmederdim. Fakat ben sana (diyet değil, bunun yerini tutacak) bir bedel vereyim" dedi ve ona, aleyhissalâtu vesselâm, Beni Zühl müşriklerinden elde edilecek ilk humustan yüz deve vereceğine dâir (senet) yazdı.

    (Müccâa bu yüz deveden) bir miktarını almıştı. (Tamanını almadan) Beni Zühl kabilesi Müslüman oldu. Bilâhare Müccâa geri kalan develeri Hz. Ebü Bekr (radıyallâhu anh)'den taleb etmek üzere, ona geldi. Resülullah (aleyhissalâtu vesselam)'ın borç senedini gösterdi.

    Ebü Bekir (radıyallâhu anh) kendisine Yemâme'den gelecek zekattan ödenmek üzere on iki bin sa', yani dört bin sa' buğday, dört bin sa' arpa, dört bin sa' hurma yazdı. Resülullah'ın verdiği yazıda (borç senedinde) şunlar yazılıydı: "Bismillahirrahmanirrahim. Bu Peygamber Muhammed (aleyhissalâtu vesselam)'den Beni Süleymli Müccaa İbnu Mürâre'ye (verilmiş bir borç) senedidir. Ben kendisine (öldürülen) kardeşine bedel olarak, Beni Zülh müşriklerinden gelecek ilk humustan yüz deve vereceğim."
    Ebü Davud, Harac 20, (2990).

    Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor:
    "Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) her kabileye bir diyet yazdı. Hiçbir âzadlıya kendini âzad edenden başka bir Müslümanı kendine mevla ittihaz etmesi, asıl âzad edenin izni olmadan helâl değildir."
    Nesâi, Kasâme 38, (8, 52).

    İbnu Şihâb (radıyallâhu anh) anlatıyor: "(Diyete iştirakte) tatbikat (sünnet) şöyledir: Âkile âmden yapılan öldürmelerin diyetine (huküken) iştirak etmez. Gönül rızasıyla ederse o başka. Keza, âkileye az da olsa çok da olsa kölenin bedelinden yüklenmez. Kölenin bedeli, ne miktara baliğ olursa olsun, ona, malı olarak tasarruf edenedir. Çünkü o, şu hadise binâen ticaret mallarından bir ticaret malıdır: Amden öldürenin diyetine sulhen tesbit edilen diyete; itiraf yoluyla sübüt bulan cinayete terettüp eden (diyete); işlenen bir cinâyete terettüp eden erş'e (diyete) ve kölenin bedeline âkile iştirak etmez, kendi arzusu ile iştirak ederse o başka."
    (Kezâ bir başka) tatbikat dahi şöyledir: "Kişi hatâen hanımını yaralarsa, diyet öder, fakat kısas yapılmaz. Ancak kadına âmden ulaşan (kötülüğü sebebiyle) kısas yapılır."
    Bana ulaştığına göre, Hz. Ömer (radıyallâhu anh) buyurmuştur ki:
    "Kadın, nefsinin üçte birine ulaşan ve aşan yaralamalar âmden olduğu takdirde, erkekten kısas isteyebilir."
    Rezin ilavesidir.

    Tarık İbnu Şihab (radıyallâhu anh) anlatıyor:
    "Büzâha heyeti Hz. Ebü Bekir es-Sıddik (radıyallâhu anh)'agelip sulh istediler.Ebü Bekir onları yerlerinden yurtlarından edecek harp ile, rezil rüsvay edecek sulh arasında mühayyer bıraktı. Heyet mensupları:
    "Yerden yurttan edeceği (mücliyyeyi) anladık, rezil-rüsvay edecek (muhziye) ne demektir?" diye sordular.
    "Sizden silahları ve binekleri alacağız. Sizin mal ve mülkünüzden elimize geçenleri ganimet yapacağız, bizden ele geçirdiklerinizi bize iade edeceksiniz, bizden öldürdüklerinizin (diyetini) borçlanacaksınız, sizin ölüleriniz cehennemlik olacak (onlar için herhangi. bir ödeme yapmayacağız). Allah Resülü'nün halifesine ve muhâcirlerine sizi mazur kılmalarına sebep olacak bir durum (iyi hal) gösterinceye kadar kabileleri, develerin peşini takib etmeye bırakacak (onlara karışmayacak)sınız."
    Ebü Bekir (radıyallâhu anh) bu söylediklerini heyet mensuplarına teklif olarak arzetti.Ömer (radıyallahu anh) söz alıp şunu söyledi: "Bahsettiğin "yerden -yurttan edecek savaş ve rezil- rüsvay edecek sulh" sözün var ya! Ne güzel de söyledin. Ya şu, "Sizden ele geçirdiklerimizi ganimet yapacağız, bizden ele geçirdiklerinizi iade edeceksiniz!" sözün var ya! Ne güzel söyledin. "Bizden öldürdükleriniz için borçlanacaksınız, sizin ölüleriniz cehennemlik" sözüne gelince, bizim ölülerimiz Allah'ın emri üzerine savaştılar ve öldürüldüler, onların ecirleri Allah'ın üzerinedir, onlar için diyet yoktur." Heyet,Ömer (radıyallâhu anh)'in söylediği şartlar üzere beyat yaptı. Derim ki: Bu rivâyeti tam olarak Şerefüddin el-Bârizi zikretti. Rivayeti tahric edene nisbet etmedi. Bu rivâyeti Câmiul Kebir müellifi zikretmedi. Ancak Buhâri, rivayetten sadece Ebü Bekir (radıyallâhu anh)'in şu sözünü kaydetti: "A!lah Resülü'nün halifesine ve Muhâcirlere sizi mâzur kılmalarına sebep olacak bir durum gösterinceye kadar kabileleri develerin peşini tâkib etmeye bırakacak, (onlara karışmayacak)sınız." Bu kısım Kitâbu'l Ahkâm'ın sonunda senetsiz olarak mevcuttur, gerisi yoktur.

    MÜSLÜMANI ZULMEN ÖLDÜREN

    Ukbe İbnu Âmir el-Cüheni radıyallahu anh anlatıyor:
    "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim hiçbir şirk koşmadan ve haram bir kana da bulaşmadan Allah'a kavuşursa (önünde sonunda) cennete girecektir."

    Bera İbnu Âzib radıyallahu anh anlatıyor:
    "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm: "Şüphesiz dünyanın yok olması, Allah Teâla nezdinde, bir mü'minin haksız yere öldürülmesinden daha ehvendir" buyurdular."

    Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor:
    "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
    "Kim bir mü'mini öldürmeye yarım kelime kadar yardım etse, iki gözün arasına "Allah'ın rahmetinden ümidsizdir" yazılı olduğu halde Allah Teâla huzuruna çıkacaktır."

    KISAS NEREDE YOK?

    Câriye İbnu Zafar radıyallahu anh anlatıyor: "Bir adam bir başkasının ön kolunu bir kılıç vurarak mafsal olmayan bir yerden koparıp attı. Kolu koparılan adam Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'a müracaatla kolunu kesenden hakkını almasını istedi. Resülullah aleyhissalâtu vesselâm kolu kesilene diyet ödemeyi emretti. Adam: "Ey Allah'ın Resülü! Ben kısas istiyorum" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm: "Diyetini al, Allah diyeti hakkında mübarek kılacaktır" buyurdular ve kısasa hükmetmediler."

    Abbâs İbnu Abdilmuttalib anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Ne me'mûne (beyin zarına ulaşan yara)da, ne câife (bedenin iç kısmına ulaşan yara)da, ne de münakkıla (kemiği kırıp yerinden kaydıran yara)da kısas vardır. (Yani başkasını bu çeşit yaralarla yaralayan kimseye kısas uygulanmaz, diyet alınır)."

    KÂFİRİN DİYETİ

    Amr İbnu Şuayb an ebihi an ceddihi radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm, ehl-i kitap olan yahudi ve hıristiyanların diyetinin müslümanların diyetinin yarısı olduğuna hükmetti."

    KATİL MAKTULE VARİS OLAMAZ

    Amr İbnu Şuayb anlatıyor: "Benî Mudlic'ten bir adam oğlunu öldürmüştü. Hz. Ömer ondan (diyet olarak) yüz deve aldı. Otuz hıkka (beş yaşına basmış dişi deve), otuz ceze'a (dört yaşına basmış dişi deve) ve kırk da halifa (hamile deve). Sonra: "Maktül'ün kardeşi nerededir? Ben Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'dan: "Kâtile (maktulün malından) vâris olma hakkı yoktur" dediğini işittim" dedi."

    DİŞİN DİYETİ

    İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm bir diş için diyet olarak beş deveye hükmetti."

    PARMAKLARIN DİYETİ

    Amr İbnu Şu'ayb an ebihi an ceddihi radıyallahu anhüma anlatıyor:
    "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Parmakların hepsi diyette eşittirler. Herbirine onar deve diyet vardır."

    HÜR, KÖLEYE KARŞI ÖLDÜRÜLÜR MÜ?
    Amr İbnu Şu'ayb an ebihi an ceddihi radıyallahu anhüma anlatıyor:
    "Bir adam kölesini kasten ve taammüden öldürdü. Resülullah aleyhissalâtu vesselam
    adama yüz sopa ile celde tatbik etti ve bir yıl da sürgüne gönderdi ve müslümanların hisselerinin) içinden onun hissesini sildi."

    KISAS KILIÇLA YAPILIR

    Nu'man İbnu Beşir ve Ebu Bekre radıyallahu anhüma anlatıyor:
    "Resülullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki: "Kısas (cezası) ancak kılıçla icra edilir."

    HERKES KENDİ CİNAYETİNDEN SORUMLU

    Tarık el Muharibi radıyallahu anh anlatıyor:
    "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ı koltuk altlarının beyazlığı görülecek kadar kollarını kaldırıp şöyle dediğini işittim: "Bilesiniz hiçbir anne oğlunun günahından sorumlu tutulmaz, bilesiniz hiçbir anne oğlunun günahından sorumlu tutulmaz."

    Haşhâş el-Anberi radıyallahu anh anlatıyor:
    "Beraberimde oğlum olduğıı halde Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a gelmiştim. Bilvesile: "Sen oğlunun günahından sorumlu tutulmazsın, o da senin günahından sorumlu tutulmaz" buyurdular."
    Üsame İbnu Şerik anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Hiç kimse başka birinin günahından mesul olmaz."

    HEDER OLAN (TAZMİN EDİLMEYEN) ZARARLAR

    Amr İbnu Avf anlatıyor:
    "Resülullah aleyhissalâtu vesselam:
    "Acma (yani dilsiz hayvan)ın verdiği zarar hederdir. Maden ocağında uğranılan zarar da hederdir" buyurdular."
    Ubâde İbnu's-Sâmit anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselam şöyle hükmetti: "Madende uğranılan zarar hederdir, kuyunun sebep olduğu zarar hederdir, dilsizin (hayvanın) sebep olduğu zarar hederdir."
    Acma: Deve, sığır, davar (koyun-keçi) ve başka hayvan mânasınadır. Cübâr tazmini olmayan, ödettirilmeyen zarardır, heder de denir.

    KASÂME

    Amr İbnu Şuâyb an ebihi an ceddihi radıyallahu anhüma anlatıyor: "Mes'ud'un oğulları Huvayyısâ ve Muhayyısa ile Sehl'in oğulları Abdullah ve Abdurrahmân Hayber'den yiyecek temin etmek maksadıyla (Medine'den) çıkıp gittiler. Orada Abdullah'a saldırıp öldürdüler. Durum Resülullah aleyhissalâtu vesselam'a haber verilmişti. "(Abdullah'ın arkadaşlarına: "Onun Hayber yahudileri tarafından öldürüldüğüne yemin ederseniz diyete) müstehak olursunuz!" buyurdular. Onlar: "Ey Allah'ın Resülü! Görmediğimiz şey hususunda nasıl yemin edelim!" dediler. Aleyhissalâtu vesselam: "Öyle ise yahudiler yemin ederek isnat ettiğiniz suçtan berâet ederler" buyurdu. Onlar: "Ey Allah'ın Resulü! (Yahudiler, yemin etmekle berâet edebilince) bizi öldürürler" dediler. Neticede maktulün diyetini, Aleyhissalâtu vesselâm kendi nezdinden karşıladı."

    MÜSLE YAPILAN KÖLE HÜRDÜR

    Zinba (Ebu Ravh) radıyallahu anh'ın anlattığına göre:
    "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın yanına gelmişti. Aleyhissalatu vesselam, onun kölesini hadımlaştırdığını öğrenince, köleyi müsle (işkence) sebebiyle âzâd etti."

    EMAN VERDİKTEN SONRA ÖLDÜREN

    Rıfâ'a İbnu Şeddâd el-Fityâni demiştir ki: "Şayet Amr İbnu'I-Hamık el-Huzâ'i'den işittiğim bir kelam (hadis) olmasaydı ben Muhtâr'ın başı ile cesedini (ayırıp) arasında yürürdüm. Ondan, Aleyhissalâtu vesselâm'ın: "Kim bir kimsenin kanına emân verir ve sonra da öldürürse o kimse Kıyamet günü zulüm bayrağını taşır" buyurmuş olduğunu işittim." *[1]

    KASÂME, İSLÂMA KARŞI SAVAŞANLAR, KISAS VE DİYET

    Sehl b. Ebu Hasme ve Rafi' b. Hadîc (r.a.) şöyle anlatmışlardır:
    Abdullah b. Sehl ile Mesûd b. Zeyd b. Muhayyısa birlikte sefere çıktılar. Hayber'e vardıklarında oradaki işleri sebebiyle ayrıldılar. Bir müddet sonra Muhayyısa (geldiğinde) Abdullah b. Sehl'i öldürülmüş olarak buldu ve onu defnetti. Sonra Muhayyısa ile kardeşi Huveyyisa b. Mesûd ve bir de Abdurrahman b. Sehl Peygamber'e geldiler. Gelenlerin en küçüğü olan Abdurrahman diğer iki arkadaşından önce konuşmaya kalkıştı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.) ona: "Yaşı büyük olana tazim et!" ihtarında bulundu. Bunun üzerine Abdurrahman sustu ve yanındaki iki arkadaşı Hz. Peygamber'le konuşmaya başladı. Hz. Peygamber'e Abdullah b. Sehl'in öldürülüşünü anlattılar. Bunun üzerine Hz. Peygamber onlara: "Bu cinayetin Hayberliler tarafından yapıldığına elli defa yemin ederseniz arkadaşınızın diyetine hak kazanırsınız" dedi. Onlar da: "Yanında bulunmadığımız ve görmediğimiz bir cinayet hakkında nasıl yemin ederiz?" diye çekindiler. Hz. Peygamber: "Öyle ise Yahudiler elli kez yemin ederek bu katil olayından beraat etsinler mi" diye sordu. Davacılar: "Ey Allah'ın Resulü! Kâfir bir halkın yeminini nasıl kabul ederiz?" diyerek razı olmadılar. Hz. Peygamber bu durumu görünce onun diyetini kendisi verdi.
    Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3157

    Enes b. Malik'in (r.a.) anlattığına göre:
    Ureyne kabilesinden bazı kimseler Medine'ye Hz. Peygamber'in yanına geldiler. Medine'de hastalandıklarından burada kalmak istemediler. Hz. Peygamber (a.s.) onlara: "İsterseniz zekât develerinin bulunduğu yere gidip, onların sütlerinden ve (tedavi için) bevillerinden içebilirsiniz" buyurdu. Onlar da Peygamber'in dediğini yaparak sıhhate kavuştular. Sonra develerin çobanlarını öldürdüler de İslâm dininden döndüler. Giderken Hz. Peygamber'in develerini önlerine katarak götürdüler. Hz. Peygamber bu olanları haber alınca arkalarından bir müfreze gönderdi ve o adamları yakalayıp getirdiler. Sonra da onların elleri ve ayakları kesildi, gözleri oyuldu, Harre mevkiine bırakıldılar ve orada öldüler.
    Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3162

    Enes İbn Malik'in (r.a.) naklettiğine göre:
    Bir Yahudi, bir cariyeyi, üzerindeki gümüş süs eşyalarını almak için taşla vurup ağır yaralamıştı. Bu cariye ölmek üzereyken Hz. Peygamber'in huzuruna getirildi. Peygamber (a.s.) kadına: "Seni falanca mı öldürdü?" diye sordu. Kadın başı ile, hayır işareti yaptı. Sonra Hz. Peygamber ikinci defa sordu. Kadın yine başı ile, hayır diye işaret etti. Sonra Allah Resulü üçüncü bir isim daha sordu. Bu sefer kadın: "Evet" dedi ve başı ile işaret etti. Bunun üzerine Hz. Peygamber kadının haber verdiği o Yahudiye kısas uygulayarak iki taş arasında ezdirip öldürttü.
    Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3165

    Imran b. Husayn (r.a.) şöyle anlatır:
    Yaala b. Münye yahut İbn Ümeyye, bir adamla kavga etti. Bunlardan biri diğerini ısırdı. Isırılan, elini kuvvetle ısıranın ağzından çekince onun ön dişini söktü. (Ravi İbn Müsenna İki ön dişini demiştir). Neticede Peygamber'e davalarını arzettiler. Hz. Peygamber (a.s.): "Erkek hayvanın ısırdığı gibi ısırırsınız ha! Bu çıkan diş için diyet gerekmez!" buyurdu.
    Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3168

    Enes'in (r.a.) naklettiğine göre:
    Rubey'in kız kardeşi Ümmü Harise, bir kişiyi yaralamış ve bu olayın davasını görmek için taraflar Hz. Peygamber'in huzuruna gelmişti. Resulüllah (a.s.): "Kısas uygulayın, kısas!" buyurdu. Bunun üzerine Ümmü Rabiy "Ya Resulüllah! O kadına kısas mı uygulanacak? Vallahi ona kısas uygulanmaz" dedi. Hz. Peygamber: "Subhanallah! Ey Ümmü Rabiy! Kısas Allah'ın farz kıldığı kanundur" dedi. Kadın yine: "Hayır vallahi, o kadına asla kısas uygulanamaz" dedi. Kadın bunu söylemeyi sürdürdü ve sonunda yaralı taraf kısas yerine diyeti kabul etti. Hz. Peygamber bunun üzerine: "Allah'ın öyle kulları var ki bir konuda Allah'a yemin etse, Allah onu yemininde doğru çıkarır" buyurdu.
    Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3174

    Abdullah b. Mesûd'un (r.a.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Allah'tan başka ibadete layık hiçbir ilah bulunmadığına ve benim de Allah'ın elçisi olduğuma şahadet eden müslüman kimsenin kanını akıtmak şu üç sebebin dışında asla helal değildir: Evlilik yapmışken zina eden dul, öldürdüğü kişiye karşı öldürülen, İslâm dininden dönüp İslâm camiasından ayrılan."
    Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3175

    Abdullah b. Mesûd'un (r.a.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Haksız yere öldürülen her kişinin günahında Adem'in (a.s.) ilk oğluna mutlaka bir pay ayrılır. Çünkü cinayet çığırını açan Adem'in o oğludur."
    Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3177

    Abdullah b. Mesûd'un (r.a.) anlattığına göre:
    Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet gününde insanlar arasında görülecek ilk dava kan dökmeyle ilgili olanlardır."
    Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3178

    Ebu Bekre (r.a.) şöyle anlatmaktadır:
    Hz. Peygamber (a.s.) (veda haccında) şöyle buyurmuştur: "Muhakkak ki zaman (nesyin kaldırılmasıyla) Allah'ın gökleri ve yerleri yarattığı gündeki ilk şekline dönmüştür. Bir yıl, ay ölçüsü ile on iki aydır. Bunlardan dördü haram aylardır ki, üçü arka arkaya gelir. Bunlar Zülkade, Zülhicce, Muharrem ve (dördüncüsü) Mudarın ayı olan Recep'tir. Recep ayı, Cumada ile Şaban ayları arasındadır." Sonra Hz. Peygamber (a.s.): "Bu bulunduğumuz ay hangisidir?" diye sordu. Bizler: "Allah ve Resulü daha iyi bilir," dedik. Hz. Peygamber bir süre sessiz kalınca bizler onun bu aya yeni bir isim vereceğini zannettik. Sonra: "Zülhicce ayı değil mi?" buyurdu. Biz: "Evet Zülhicce'dir" dedik. Hz. Peygamber: "Bu bulunduğumuz şehrin adı nedir?" buyurdu. Biz: "Allah ve Resulü daha iyi bilir," dedik. Hz. Peygamber yine bir süre sessiz kaldı ve biz onun Mekke'ye yeni bir isim vereceğini düşündük. Sonra O: "Mekke değil mi?" diye sordu. Biz: "Evet Mekke'dir" dedik. Hz. Peygamber: "Bu gün hangi gündür?" diye sordu. Biz: "Allah ve Resulü en iyisini bilir," dedik. Hz. Peygamber yine bir süre sessiz kaldı ve biz onun bu güne yeni bir ad vermesini bekledik. Hz. Peygamber: "Kurban kesim günü değil midir?" buyurdu. Biz: "Evet kurban kesim günüdür Ey Allah'ın Resulü!" dedik. Muhammed daha sonra: "Şu halde iyi biliniz ki, bu şehrin, bu ayın ve bu günün saygınlığı ve yasaklığı gibi; kanlarınız, mallarınız ve namuslarınız da dinen saygın ve birbirinize yasaktır. Emin olun ki siz Rabbinize kavuşacaksınız. O zaman bütün yaptıklarınızdan hesaba çekileceksiniz! Ey insanlar! Aklınızı başınıza toplayınız da benden sonra birbirinizin boynunu vuracak şekilde delalete düşmeyin ve küfre geri dönmeyin. Dikkat edin bunları burada bulunanlar, bulunmayanlara duyursun. Zira kendisine bunları ulaştırdığınız bazı kimseler söylediklerimi burada işiten bazılarından daha iyi kavrayıp anlayabilir" dedi ve bundan sonra: "Tebliğ ettim mi?" diye sordu.
    Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3179

    Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatır:
    Huzeyl kabilesinden iki kadın arasındaki kavgada kadınlardan biri diğerine taş atmış ve onun karnındaki çocuğun düşmesine sebep olmuştu. Hz. Peygamber (a.s.) da kadının düşen çocuğu karşılığında bir köle ya da cariyenin diyet olarak verilmesine hükmetti.
    Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3183

    Muğira b. Şu'be'nin (r.a.) anlattığına göre:
    Bir kadın hamile olan kumasını çadır direği ile döverek öldürdü. Bu kadınlardan biri Lihyan'dandı. Allah Resulü kadının asabesinin öldürülen kadının ve ayrıca düşürülen ceninin diyet bedelini ödemesine hükmetti. Bunun üzerine öldüren kadının asabesinden bir adam "Biz yememiş içmemiş ve bir hayat emaresi göstermemiş bir çoçuğun bedelini mi ödeyeceğiz. Böyle durumlarda bir diyet ödenmez!" dedi. Hz. Peygamber ise: "Bu Bedevilerin yaptığı türden bir seci mi?" dedi ve diyeti vermelerine hükmetti.
    Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3186

    Muğire b. Şu'be ve Muhammed b. Mesleme'nin anlattığına göre:
    Ömer b. Hattab, kadının düşürülen çocuğu konusunda halka danışmıştı. Bu istişarede bulunan Muğire b. Şu'be "Ben Hz. Peygamber'in (a.s.) düşürülen çocuk karşılığında diyet olarak bir köle ya da cariye verilmesine hükmettiğine şahidim" dedi. Hz. Ömer ise: "Buna tanık olan bir başkası daha var mı?" diye sordu. Bunun üzerine Muhammed b. Mesleme de bu hükme tanık olduğunu bildirdi.
    Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 3188[2]:




       Kaynak:
    [1]: Diyet :KutubuSitte7300
    [2]: el lulu vel mercan buhari ve müslim ittifak ettikleri hadisler Muhammed Fuad Abdulbaki :KASÂME, İSLÂMA KARŞI SAVAŞANLAR, KISAS VE DİYET








  • Konularına Göre Hadis Meali veya Konularına Göre Hadis Fihristi Okuyabilir, bilgisayarınıza indirebilir ("RAR" İndir Linki), ödev ve tezlerinizde kullanabilir ve siteyi referans göstermek ve değiştirmemek koşuluyla site ve bloglarınızda yayınlayabilir ve kopyalayıp, çoğaltabilirsiniz. v..d.. Download / İndirdikten Sonra Üçretsiz Dağıtabilirsiniz..

    En iyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir   Eraykitap ilmin kisa yolu

  • سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
  • Tirmizî’nin bir rivayeti şöyledir: 2663- Ebû Rafî (r.a.)’den rivâyete göre, -başkaları bu hadisi merfu olarak rivâyet ettiler şöyle demiştir: “Dikkat edin! Sizden birinizi; emrettiğim veya yasakladığım konulardan birisi kendisine ulaşınca koltuğuna yaslanmış durumda iken, bilmiyorum Allah’ın kitabında ne bulursak ona uyarız (hadisleri tanımayız derken) bulmayayım.

    İLİM BÖLÜMÜ / BÖLÜM: 10 Ø HADİSLERİ İNKAR EDENLER DE OLACAK MI? HADİS NO: 2663 / DEVAMI İÇİN BKZ...