ErayKitap Web Sitesine Hoş Geldiniz !             En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir
بِسْمِ اللهِ اَلْحَمْدُ ِللهِ وَحْدَهُ، وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى مَنْ لاَنَبِيَّ بَعْدَهُ
Allah’a hamd olsun. Salât ve selâm, kendisinden sonra Nebi gelmeyecek olan Muhammed - sallallahu aleyhi ve sellem-’e olsun.
Konularına Göre Hadis-i Şerif Meali / veya Hadis Fihristi
"...Allah ve Resûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dini kendine din edinmeyen kimselerle.." (Tevbe Suresi - 29)
(Resûlüm! ) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Ğafur ve Rahimdir.
De ki: Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin Eğer yüz çevirirlerse /itaat etmezlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez (Ali İmran Suresi 31-32)
Hadis Fihristi veya Konularına Göre Hadis Meali HADİS FİHRİSTİ
  = ♦   Ş   ♦ =  
  • Hadis-i Şerifi inkar edenler için / Koltuğuna Kurulan Karnı Tok Bir Adamın
    “Şunu iyi biliniz ki, bana Kur'an-ı Kerim ile birlikte onun bir benzeri de verilmiştir.
    (Bu konuda) dikkatli olun; (çünkü) koltuğuna kurulan tok bir adamın ‘Size sadece şu Kur'an lazımdır, onda bulduğunuz helali helal, haramı da haram kabul ediniz yeter!’ diyeceği (günler) yakındır...” Bu hadis-i şerif -farklı nüanslarla - kütübü sitte ve diğer bazı kaynaklarda geçmektedir
    Ebu Davud, Sünnet, 5(6), İmaret,33; Tirmizî, İlim, 10; İbn Mace, Mukaddime, 2; Darimî, Mukaddime,49; Ahmed b. Hanbel, 2/367, 4/131-132, 6/8) İLİM BÖLÜMÜ / BÖLÜM: 10 Ø HADİSLERİ İNKAR EDENLER DE OLACAK MI? HADİS NO: 2663


  • ŞEFAAT

    307-) Câbir b. Abdullah (r.a.)'dan.
    Hz. Peygamber (s.a.v.): "Bana, benden önce hiçbir kimseye verilmeyen beş özellik verildi;
    Bana bir aylık mesafede (düşmanı) korkutmakla yardım verildi,
    temiz olan yeryüzü bana mescid yapıldı,
    bu nedenle ümmetimden herhangi bir kimseye namaz vakti nerede gelirse orada kılı versin,
    benden önce hiçbir kimseye helâl olmayan ganimet bana helâl kılındı,
    bana şefaat hakkı verildi.
    Bir Peygamber sadece kendi kavmine gönderilirken ben bütün insanlara gönderildim " buyurmustur.
    [ 338 Buhari ve Müslim'in İttifak Ettiği Hadisler / Muhammed Fuâd Abdülbâki, (Tahhik, Abdullah Feyzi Kocaer) ]
    Buhari ve Müslim'in İttifak Ettiği Hadisler // Abdullah Feyzi Kocaer // Hüner Kitapevi
    5-) Mescidler ve Namaz Kılınan Yerler Bölümü (Kitâbu'l-Mesâcid ve Mevâzii's-Salât)





    2434- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
    Rasûlullah (s.a.v.)’e et getirildi ve ön but kısmı takdim edildi çünkü o etin bu kısmından hoşlanırdı. Etten bir parça ısırdı ve şöyle buyurdu:
    “Kıyamet günü insanların en saygıdeğeri ben olacağım bunun niçin böyle olacağını biliyor musunuz?
    Dinleyin! Anlatayım;
    Allah bütün insanları öncekileriyle ve sonrakileriyle hepsini büyük ve düz bir alanda toplayacak ve söyleyeceği her söz tüm insanlığa duyurulacak gözler bu manzaralara şâhid olacak, güneş kendilerine o kadar yaklaştırılacak ki sıkıntı ve keder güç yetiremeyecek, çekilmez hale gelecek ve insanlar birbirlerine; Başınıza gelenleri görmüyor musunuz?
    Rabbiniz yanında size şefaat edebilecek birine bakmıyor musunuz? İnsanlar birbirlerine, Adem’e müracaat ediniz deyip ona gelecekler ve şöyle konuşacaklar:
    Sen tüm insanların babasısın, Allah seni eliyle yarattı ruhundan üfürdü ve meleklere secde etmelerini emretti, onlar da sana secde ettiler. Rabbinin yanında bize şefaat et.
    Ne durumda olduğumuzu görüyorsun, görüyorsun ki halimizi!
    Adem onlara şöyle diyecek:
    “Rabbim bugün o derece gazablanmış ki, bu güne kadar bu şekilde gazablanmamış ve bundan sonra da böylesine gazablanmayacaktır. Cennet’te bir ağaca yaklaşma demişti de ben hata edip o ağacın meyvesinden yemiştim. Ben kendi derdime düşmüşüm! Başka birine gidin;




    Nuh'a gelecekler ve diyecekler ki:
    “Ey Nuh! Yeryüzüne gönderilen peygamberlerin ilk olanlarındansın. “Allah, seni çok şükreden kul” olarak vasıflandırmıştır.
    Rabbinin yanında bize şefaat et! Ne halde olduğumuzu görüyor ve ne duruma geldiğimizi biliyorsun!”
    Nuh (a.s) onlara şöyle cevap verecek:
    “Rabbim bugün o derece gazablanmış ki, bugüne kadar bu şekilde hiç gazablanmamış bundan sonra da böylesine gazablanmayacaktır. Ben de kavmime beddua edip Allah’a karşı bir suç işlemiştim bu yüzden benim derdim bana yeter siz başkasına gidin,




    İbrahim'e gidiniz! Sonra İbrahim’e gelirler ve şöyle derler:
    Ey İbrahim! Sen Allah'ın Peygamberi ve yeryüzü halkı içerisinde O'nun tek dostusun.
    Rabbin yanında bizim için şefaat ediver! Ne halde olduğumuzu görüyorsun? İbrahim şöyle der:
    “Rabbim bugün o derece gazablanmış ki, bugüne kadar bu şekilde hiç gazablanmamış bundan sonra da bu şekilde gazablanmayacaktır. Ben hayatım boyunca üç yerde yalan söylemiştim Ebû Hayyan’ın rivayetinde bu, yalan söylediği üç yer sayılır) Dolayısıyla benim derdim bana yeter siz başkasına gidin,




    Musa'ya gidin! Sonra insanlar Musa'ya gelirler ve şöyle derler: Ey Musa! “Sen Allah'ın Rasûlüsün Allah sana, kitap vererek ve seninle konuşarak seni insanlardan üstün kılmıştır. Rabbin yanında bize şefaat et! Durumuzu görmüyor musun! Musa’da şöyle diyecek:
    “Rabbim bugün çook şiddetli derecede gazablanmış ki, bugüne kadar bu şekilde hiç gazablanmamış bundan sonra da bu şekilde gazablanmayacaktır. Ben de bir zamanlar bana emredilmemesine rağmen bir adam öldürmüştüm o şuç bana yeter. Dolayısıyla benim derdim bana yeter siz başkasına gidin,




    İsa'a gidin! Sonra İsa'ya gelirler ve şöyle derler, “Sen Allah'ın rasûlü ve Meryem'e ilka ettiği kelimesi ve Ruhundan üfürdüğü kimsesin. Beşikte insanlarla konuşan sensin, Rabbinin yanında bize şefaat et! Durumumuzu görüyorsun! İsa şöyle diyecek:
    “Rabbim bugün o derece gazablanmış ki, bugüne kadar bu şekilde hiç gazablanmamış bundan sonra da bu şekilde gazablanmayacaktır. İsa, kendi için işlediği bir günah zikretmemiştir. Benim de kendi derdim bana yeter siz başkasına gidin, Muhammed (s.a.v.)’e gidin!



    Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
    “Muhammed (s.a.v.)’e gelecekler ve şöyle diyecekler Ey Muhammed! Sen, Allah'ın Rasûlü, peygamberlerin sonuncususun. Geçmiş ve gelecek bütün günahları bağışlanan sensin.
    Rabbin yanında bize şefaat et! Durumumuzu görüyorsun! Bende hemen hareket edip arşın altına gelir ve Rabbime secdeye kapanırım.
    Sonra Allah, o anda benden önce kimseye nasip etmediği hamd ve övgülerden öyle şeyler bana ilham edecektir.
    Sonra “Ya Muhammed!” denilecek, “kaldır başını secdeden; iste isteğin yerine getirilecektir.
    Şefaat et şefaatin de kabul edilecektir.
    Başımı kaldıracağım ve “Ya Rabbi, ümmetim! Ya Rabbi, ümmetim! Ya Rabbi, ümmetim!” diyeceğim.




    Allah, Ya Muhammed! diyecek, ümmetinden hesaplaşması olmayanları, Cennet kapılarının sağından girdir bu girecek kimseler diğer tüm kapılardan da girebilirler.



    Sonra Rasûlullah (s.a.v.) şöyle devam etti:
    Canımı kudret elinde tutan Allah’a yemin olsun ki Cennet kapılarından iki kanadın arası Mekke ile Hecer veya Mekke ile Busra arası kadardır.”
    (Buhârî, Ehadisül Enbiya: 23; Müslim, İman: 72)[1]




    2435- Enes (r.a.)’den rivâyete göre,
    Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Şefaatim, ümmetimden büyük günah işleyenleredir.”
    (İbn Mâce, Zühd: 37; Ebû Dâvûd, Edeb: 21)


    2436- Câbir b. Abdullah (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
    Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Şefaatimden ümmetimden büyük günah işleyen kimseleredir.”
    Muhammed b. Ali diyor ki: Câbir bana şöyle dedi: Ey Muhammed büyük günah işlemeyen kimsenin şefaate ne ihtiyacı vardır?
    (İbn Mâce, Zühd: 37; Ebû Dâvûd, Edeb: 21)[2]




    2437- Ebû Umame (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
    Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle diyordu:
    “Rabbim bana ümmetimden yetmiş bin kişiyi
    hesap ve azab görmeden Cennete koyacağını vaad etti, aynı zamanda her bin kişiyle birlikte yetmiş bin kişi ve Rabbinin isteyeceği kadarın üç misliyi de vaad etti.”
    (İbn Mâce, Zühd: 34; Dârimî, Rıkak: 86)[3]



    2438- Abdullah b. Şakîk (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
    “Bir gurup insanla birlikte Kudüs’te idim onlardan bir kimse şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle söylediğini işittim: Ümmetimden bir adamın şefaatiyle Temimoğullarından daha çok kişi Cennete girecektir. Denildi ki: Ey Allah’ın Rasûlü! Sizin şefaatinizden başka mı? Rasûlullah (s.a.v.), benim şefaatimden başka buyurdu. Hadisi rivâyet eden zat kalkınca bu kimdir? Diye sordum Dediler ki bu İbn eb’îl Ced’a’dır.”
    (İbn Mâce, Zühd: 34; Dârimî, Rıkak: 86)



    2439- Hasan-ı Basrî (r.a.)’den rivâyete göre,
    Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Osman b. Afvân; kıyamet günü Rabia ve Mudar kabileleri sayısı kadar insana şefaat edecektir.”
    (Tirmizî rivâyet etmiştir.)

    2440- Ebû Saîd (r.a.)’den rivâyete göre,
    Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
    “Ümmetim içinde büyük guruplara şefaat edecek kimse vardır. Bir kabile kadar insan gurubuna şefaat edecek kimse vardır. Belli bir guruba şefaat edecek kimseler de vardır. Kimi de bir kişiye şefaat edecektir ve bu şefaat edilenler Cennete gireceklerdir.”
    (Müsned: 10721)



    2441- Avf b. Mâlik el Eşcaî (r.a.)’den rivâyete göre,
    Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Rabbimin katından bir melek bana geldi ve beni ümmetimin yarısını Cennete sokmak ileşefaat yetkisi arasında serbest bıraktı da ben şefaat etmeyi seçtim. Bu şefaat de Allah’a ortak koşmadan ölenleredir.”
    (İbn Mâce, Zühd: 38)[4]



    1062- İbn Abbâs (r.a.)’den bize aktarıldığına göre kendisi Rasûlullah (s.a.v.)’den şöyle işitmiştir:
    “Ümmetimden ergenlik çağına ulaşmadan iki vefat eden çocuğu olan kimseyi Allah o iki çocuk sebebiyle Cennete koyacaktır.
    Bunun üzerine Âişe (r.anha), ümmetinden aynı durumda bir çocuğu olan kimse ne olacak? Deyince
    “Ey başarılı ve zeki kadın, bir çocuğu aynı durumda olan da aynı şekildedir” buyurdular.
    Âişe: “Ya hiç çocuk göndermeyen kimsenin durumu ne olacak?
    Deyince ümmetimin önde gideni ve şefaat verilecek ve şefaat edecek olanı ben olacağım. Ümmetimin benden daha büyük kayıpları olmayacaktır.
    (İbn Mâce, Cenaiz: 57; Müslim, Bir ve Sıla: 47) [5]



    6613- Übey b. Ka’b (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
    “Peygamberler içinde benim örneğim bir ev inşa edip onu en iyi şekilde yapıp bir tuğla yeri eksik bırakan kimsenin durumu gibidir.
    İnsanlar bu binanın çevresinde dolaşırlar ve ona hayran olurlar ve o tuğlanın yeri de yapılmış olsaydı derler.
    İşte Peygamberler içinde benim yerim o tuğlanın yeri gibidir.”
    (Müsned: 20392)



    3615- Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle buyurmuştur:
    “Kıyamet gününde ademoğullarının efendisi benim, Hamd sancağı benim elimdedir.
    Övünme yok o gün adem ve diğerleri de hepsi benim sancağım altındadır.
    Toprak yarılıp kabirden çıkarılacak ilk kimse de benim fakat övünme yok.”
    (İbn Mâce, Zühd: 17)



    3615- Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle buyurmuştur:
    “Kıyamet gününde ademoğullarının efendisi benim, Hamd sancağı benim elimdedir.
    Övünme yok o gün adem ve diğerleri de hepsi benim sancağım altındadır.
    Toprak yarılıp kabirden çıkarılacak ilk kimse de benim fakat övünme yok.”
    (İbn Mâce, Zühd: 17)



    3616- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
    Peygamber (s.a.v)’in ashabından bazı kişiler, kendisini beklemek üzere oturmuşlardı. Rasûlullah (s.a.v.) çıktı onlara yaklaşınca onların konuştuklarını duydu. Bazıları şöyle diyordu:
    “Şaşılacak şey doğrusu Allah yaratıklarından birini dost edinmiş, İbrahim dost edinmiş diğer bir kısmı ise Musa’nın Allah’la konuşması daha hayret verici bir şeydir. Allah onunla apaçık konuşmuştur. Diğer bir kısmı ise İsa Allah’ın kelimesi ve ruhudur. Diğer bir kısmı da Adem, babasız şekilde yaratılmış, seçkin insandır, dediler.” Rasûlullah (s.a.v.) onların yanına geldi selam verip şöyle buyurdu: “Konuşmalarınızı ve hayret ettiğiniz şeyleri dinledim. İbrahim, Allah’ın dostu olup o bir gerçektir. Musa’da Allah’ın konuştuğu seçkin bir kimsedir, bu da doğrudur. İsa’da Allah’ın ruhu ve kelimesidir. Buda bir gerçektir. Adem: Allah seçmiştir. Bu da bir gerçektir. Dikkat ediniz Allah’ın sevgilisi övünmeksizin benim övünme yok. Kıyamet günü hamd sancağını taşıyacak olan benim övünmek yok… Kıyamet gününde ilk şefaat edecek olan benim şefaati kabul edilecek olanda benim. Fakat övünme yok… Cennetin kapılarının halkalarını ilk hareket ettirecek olan benim. Allah bana Cennet kapısını açacak beraberinde olan mü’minleri ve fakirleri Cennete sokacaktır, fakat övünme yok… Ben geçmişlerin ve geçeceklerin en değerlisiyim, fakat övünme yok…” (Dârimî, Mukaddime: 27)[6]

    993. Ebû Ümâme radıyallahu anh, ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'i:
    "Kur'an okuyunuz. Çünkü Kur'an, kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaatçı olarak gelecektir" buyururken işittim, demiştir. Müslim, Müsâfirîn 252. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, V, 249, 251



    5750 -Ebu Ümâme radıyallahu anh anlatıyor:
    "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
    "Kim bir kimse için şefaatçi olur, o da bu şefaatine karşı bir hediyede bulunursa hediyeyi kabul ettiği taktirde,
    riba kapılarından büyük bir kapıya girmiş olur."
    Ebu Dâvud, Büyü' 84, (3541). [8]



    1870. Yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:
    Bir yemek dâvetinde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber bulunuyorduk.
    Kendisine etin kol tarafı ikram edildi.
    Resûl-i Ekrem etin kol tarafını severdi.



    Ondan bir lokma kopardıktan sonra şöyle buyurdu:
    "Kıyamet gününde insanların efendisi benim.
    Bu da neden biliyor musunuz?
    Allah Teâlâ gelmiş gelecek bütün insanları düz bir yere toplayacak.
    Orası, insanlara bakan kimsenin hepsini görebileceği, onlara çağıranın hepsine sesini duyurabileceği bir yerdir.
    Güneş onlara yaklaşacak, insanlar sıkıntıdan ve kederden artık dayanamayacak hale gelince birbirlerine:
    - İçinde bulunduğunuz sıkıntıyı, başınıza gelen hali görmüyor musunuz?
    Halinizi Rabbinize arzederek size şefaat edecek birini bulmayı düşünmüyor musunuz? diyecekler.
    Bazıları ötekilerine:
    - Babanız Âdem'e gidiniz, diyecekler.



    Âdeme gelip:
    - Ey Âdem!
    Sen insanların babasısın.
    Seni Allah kudret eliyle yarattı.
    Sana kendi rûhundan üfledi.
    Meleklere sana secde etmelerini emretti, onlar da secde ettiler.
    Seni cennete yerleştirdi.
    Rabbine varıp bizim için şefaat et.
    İçinde bulunduğumuz hali, başımıza gelen derdi görmüyor musun? diyecekler.
    O da:
    - Bugün Rabbim çok gazaplı.
    Ne daha önce böylesine gazaplandı ne de bundan sonra böyle gazaplanır.
    Rabbim o ağaca yaklaşmamı yasakladı, ama ben O'nu dinlemedim.
    Asıl benim nefsim şefaat edilmeye muhtaçtır; benim nefsim, benim nefsim!
    Siz başkasına gidin;
    Nûh'a gidin, diyecek. Onlar da Nûh'a gelerek:



    - Ey Nûh! Sen yeryüzü halkına gönderilen resûllerin ilkisin.
    Allah Teâlâ sana "çok şükreden kul" demişti.
    İçinde bulunduğumuz perişan hali görmüyor musun?
    Başımıza gelenleri görmüyor musun?
    Rabbinin huzurunda bize şefaat etmeyecek misin? diyecekler. O da:
    - Bugün Rabbim benzeri görülmedik şekilde gazaplıdır.
    Ne daha önce böylesine gazaplandı ne de bundan sonra böyle gazaplanır.
    Benim bir duam vardı; onu da kavmimin aleyhine kullandım.
    Asıl benim nefsim şefaat edilmeye muhtaçtır; benim nefsim, benim nefsim! Siz başkasına gidin.
    İbrâhim'e gidin, diye karşılık verecek.



    Onlar da İbrâhim'e gelerek:
    - Sen Allah'ın peygamberisin, yeryüzü halkı içinde Allah'ın dostu sensin.
    Rabbinin huzurunda bize şefaat et!
    İçinde bulunduğumuz perişan hali görmüyor musun? diyecekler.
    O da şunları söyleyecek:
    - Bugün Rabbim benzeri görülmedik şekilde gazaplıdır.
    Ne daha önce böylesine gazaplandı ne de bundan sonra böyle gazaplanır.
    Ben vaktiyle üç yalan söylemiştim.
    Asıl benim nefsim şefaat edilmeye muhtaçtır; benim nefsim, benim nefsim! Siz başkasına gidin;
    Mûsâ'ya gidin. Onlar da Mûsâ'ya gelerek şöyle diyecekler:



    - Ey Mûsâ! Sen Allah'ın Resûlüsün.
    Allah sana peygamberlik vermek ve seninle konuşmak suretiyle seni diğer insanlardan üstün kılmıştır.
    Rabbinin huzurunda bize şefaat et.
    İçinde bulunduğumuz hali görmüyor musun?
    O da:
    - Bugün Rabbim benzeri görülmedik şekilde gazaplıdır.
    Ne daha önce böylesine gazaplandı ne de bundan sonra böyle gazaplanır.
    Ben öldürülmesine dair emir almadığım bir adamı öldürdüm.
    Asıl benim nefsim şefaat edilmeye muhtaçtır; benim nefsim, benim nefsim!
    Siz başkasına gidin; Îsâ'ya gidin, diyecek.
    Onlar da Îsâ'ya gelerek:



    - Ey Îsâ! Sen Allah'ın Resûlü, O'nun Meryem'e yönelttiği kelimesi ve O'nun yarattığı bir ruhsun.
    Sen daha beşikte iken insanlarla konuştun.
    Rabbinin huzurunda bize şefaat et!
    İçinde bulunduğumuz perişan hali görmüyor musun? diyecekler.
    Îsâ da:
    - Bugün Rabbim benzeri görülmedik şekilde gazaplıdır.
    Ne daha önce böylesine gazaplandı ne de bundan sonra böyle gazaplanır, diyecek, ama bir günah zikretmeyecek.
    Sonra da, asıl benim nefsim şefaat edilmeye muhtaçtır; benim nefsim, benim nefsim! Siz başkasına gidin;
    Muhammed'e gidin, diyecek.



    Başka bir rivayete göre Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu:
    Onlar da bana gelerek:
    - Yâ Muhammed! Sen Allah'ın Resûlü ve son peygambersin.
    Allah Teâlâ senin gelmiş geçmiş bütün günahlarını bağışlamıştır.
    Rabbinin huzurunda bize şefaat et!
    İçinde bulunduğumuz perişan hali görmüyor musun? diyecekler.
    Ben de yürüyüp Arş'ın altına geleceğim, Rabbime secdeye kapanacağım.
    Sonra Allah Teâlâ daha önce kimseye öğretmediği en güzel hamdü senâyı bana ilham edecek.



    Sonra bana hitaben:
    - Yâ Muhammed! Secdeden başını kaldır!
    İste! İstediğin sana verilecek.
    Şefaat et, şefaatin kabul edilecek, buyuracak.
    Ben de başımı secdeden kaldıracağım ve:
    - Yâ Rabbî! Ümmetimi bana bağışla!
    Yâ Rabbî! Ümmetimi kurtar!
    Yâ Rabbî! Ümmetimi bağışla! diye yalvaracağım.
    O zaman bana:
    - Yâ Muhammed!
    Ümmetinden hesaba çekilmeyecek olanları cennet kapılarının en sağındaki Bâbü'l-eymen'den içeri al!
    Onlar başkalarıyla beraber cennetin diğer kapılarından da gireceklerdir, buyurulacak.

    Sonra Resûl-i Ekrem sözüne şöyle devam etti:
    Canımı kudretiyle yaşatan Allah'a yemin ederim ki, cennet kapılarının iki kanadı arasındaki mesafe, Mekke ile (Bahreyn'deki) Hecer veya Mekke ile (Suriye'deki) Busrâ arasındaki mesafe kadar geniştir. "
    Buhârî, Enbiyâ 3, 9, Tefsîru sûre (17), 5; Müslim, Îmân 327, 328. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyâmet 10[9]




    132- Ebu Saîd el-Hudrî (r.a)'tan rivayet edilmiştir: “Resulullah (s.a.v.) zamanında bazı insanlar;
    “Ey Allah'ın resulü! Kıyamet gününde Rabbimizi görecek miyiz?” diye sor­dular. Resulullah (s.a.v.):
    “Evet! Güneşi öğlen üstü, açık ve önünde hiç bir bulut yokken onu gör­mek için itişip kakışmak suretiyle birbirinize zarar verir misiniz? Ve siz) ay, dolunay olduğu gece, (hava) ayaz iken ve üzerinde hiçbir bulut yok ken onu görmek için birbirinize zarar verir misiniz?” diye sordu. Onlar:
    “Hayır! Ey Allah'ın resulü!” dediler. Resulullah (s.a.v.):
    “İşte bu iki küreden herhangi birisim görme hususunda birbirinize zahme vermediğiniz gibi, kıyamet gününde Yüce Allah'ı görme hususunda da birbirini zahmet vermeyeceksiniz. Kıyamet koptuğu zaman bir dellâl:
    Her ümmet dünyada neye (ve kime) tapıyorduysa onun peşine takılsı diye seslenecek.
    Bunun üzerine Yüce Allah'tan başka şeylere, putlara ve heykellere tapmış olaı lardan ne kadar müşrik varsa, onlardan hiçbiri geri kalmaksızın cehenneme dökül çeklerdir. Artık ortalıkta yalnızca Allah'a ibadet eden iyi ve kötü kimseler ile Kite ehlinin bakiyeleri kalacak.

    önce Yahudiler çağırılarak onlara:
    “Siz (dünyadayken) kime tapardınız ederdiniz?” dîye sorulur. Onlar:
    “Biz, Allah'ın oğlu Üzeyr'e tapıyorduk” diye cevap verirler. Bunun üzer onlara:
    “Yalan söylediniz! Allah, hiçbir eş ve oğul edinmedi. Şimdi siz ne iyorsunuz?” diye sorulur. Onlar:
    “Rabbimiz! Biz çok susadık. Bize su ver” derler. Bunun üzerine onlara:
    “Suya buyurmaz mısınız?” diye işaret olunur ve cehenneme doğru sevk olnurlar. Cehennem onlara serâb gibi görünür. Onlar birbirlerini çiğneyerek gideri ateşe dökülürler.

    Sonra Hıristiyanlar çağrılır. Onlara da:
    “Siz dünyadayken kime tapardınız ederdiniz?” diye sorulur. Onlar da:
    “Allah'ın oğlu Mesih İsa'ya tapardık” derler. Onlara da:
    “Yalan söylediniz. Allah, hiç bir eş ve hiç bir oğul edinmedi” denilir. Onlara da:
    Şimdi ne istiyorsunuz?” diye sorulur. Onlar:
    “Rabbîmiz! Çok susadık. Bize su ver” derler. Onlara:
    “Suya buyurmaz mısınız?” diye işaret olunur. Nihayet cehenneme doğru sevk olunurlar. Cehennem onlara bir serab gibi görünür. Birbirlerini ezerek cehenneme düşüşürler.





    Artık ortada sadece Yüce Allah'a kulluk eden iyi ve kötülerden başka hiçkimse kalmayınca, âlemlerin Rabbi olan Yüce Allah, onlara, orada gördükleri en yakın bir sıfatta tecelli eder ve Allah bu kimselere:
    “Ya siz ne bekliyorsunuz? Her ümmet, ibadet ettiği şeyin ardına düşüyor” buyurur. Onlar da:
    “Rabbimiz! Biz dünyada iken, kendilerine en çok muhtaç olmamıza rağmen bu insanlardan ayrı yaşadık ve onlarla arkadaşlık etmedik” derler. Bunun üzerine Allah:
    “Ben, sizin Rabbinizim” buyurur. Onlar:
    “Biz, senden Allah'a sığınırız. Allah'a hiç bir şeyi ortak koşmayız” derler. Bunu, iki yada üç defa tekrarlayacaklar. Hatta bazıları, meydana gelen bu imtihanın şid­detinden dolayı doğru olandan dönmeye yaklaşacak. Allah:
    “Allah ile sizin aranızda onu tanıyacağınız bir alâmet var mı?” diye soracak. Onlar: “Evet” diye cevap verecekler.
    Bunun üzerine şiddetler kaldırılır, dünyada) kendiliğinden Allah'a secde eden­lerden hiçbiri İstisna edilmemek suretiyle Allah onların herbîrine secde için İzin verir. İster .-takvasından ve ister riya için olsun (dünyada) secde edenlerden hiçbiri İstisna edilmemek kaydıyla Allah onlardan herbirinin sırtını muhakkak tek bir tabaka haline getirecek. Her secde etmek isteyen, kafası üzerine düşecek. Sonra başlarını kaldıra­caklar. Bir de bakacaklar ki, Allah, ilk defa görmüş oldukları surete/sıfata dönmüş, onlara:
    “Ben sizin Rabbinizim” der. Onlar da:
    “Bizim Rabbimiz sensin” derler.
    Daha sonra cehennem üzerine bir köprü kurulur ve şefaata izin verilir. İnsanlar:
    “Allah’ım! Selâmet ver, selâmet ver” diye dua edip dururlar. Resulullah (s.a.v.)'e:
    “Ey Allah'ın resulü! Bu köprü nedir?” diye soruldu. Resulullah (s.a.v.):

    “O, kaypak ve kaygan bir şeydir. Orada kancalar, çengeller ve demirden dikenler vardır. Bunlar, Necd'de meydana gelen ve deve dikeni denilen sert dîkencikler halindedir. Müminler, kimi göz kırpacak kadar zaman içinde, kimi şimşek gibi, kimi rüzgâr gibi, kimi çok hızlı giden en iyi cins at ve deve gibi hızlıca onun üzerinden geçerler. Müminlerden kimi sapsağlam olduğu gibi kurtulur. Kimi tırmıklar içinde perişan olmuş olarak salıverilir. Kimi de cehennem ateşi içine yığılıp düşer.

    Nihayet müminler ateşten kurtuldukları zaman, nefsim elinde olana yemin ede­rim ki sizden hiç kimsenin, hakkı tamamıyla kurtarmak hususunda Allah'a yalvarıp yakarması, kıyamet gününde müminlerden ateşte olan kardeşleri için Allah'a yal­varmaları kadar şiddetli olmaz. Onlar:
    “Rabbimiz! Bu kalanlar, bizimle beraber oruç tutarlar ve hacc ederlerdi” derler. Onlara:
    “Tanıdığınız kimseleri dışarı çıkarın, onların suretleri ateşe haram edi­lir” denir.
    Artık bunlar kimi inciklerine, kimi de dizlerine kadar ateşe gömülmüş olduğu halde pekçok İnsanı dışarı çıkarırlar. Sonra onlar:
    “Rabbimiz! Cehennemde emrettiklerinden hiç kimse kalmadı” derler. Yüce Allah:
    “Geri dönün! Kalbinde bir dînar ağırlığında hayr olan her kimi bulursa­nız onu da (cehennemden) çıkarın!” buyurur. Onlar yine pek çok insanı (cehen­nemden) çıkarırlar. Sonra yine onlar:
    “Rabbimiz! Cehennem içinde, emrettiklerinden hiç kimseyi bırakmadık” derler.
    v Sonra Yüce Allah: “Dönün! Kalbinde yarım dînar ağırlığınca hayr olan her kimi bulursanız onu da (cehennemden) çıkarın!” buyurur. Onlar yine pekçok insanı (cehennem­den) çıkarırlar. Sonra tekrar:
    “Rabbimiz! Bize emrettiklerinden hiç bir kimseyi cehennemde bırakmadık” der­ler. Sonra Yüce Allah:
    “Dönün! Kalbinde zerre ağırlığınca hayr olan her kimi bulursanız onu da (cehennemden) çıkarın” buyurur. Yine onlar pek çok insanı cehennemden çıkarırlar. Sonra tekrar onlar:
    “Rabbimiz! Orada hayr sahibi olan hiçbir kimseyi bırakmadık” derler.
    Ebû Saîd el-Hudrî: Eğer bu söylediğim hadis hususunda beni tasdik etmiyor­sanız:
    “Şüphesiz ki Allah zerre kadar zulmetmez. Eğer bir hasene/iyilik olursa onu kat kat artırır. Bir de tarafından pek büyük mükâfat verir” [248] ayetini okuyun' derdi.


    Bundan sonra Yüce Allah:
    “Melekler şefaat ettiler, peygamberler şefaat ettiler, müminler de şefaat ettiler. Şefaat etmedik bir Erhamu'r-Rahimin kaldı” buyurur. Bundan sonra ateşten bir topluluğu toplar ve dünyada iken hiç bir hayr işlemeyip de cehennemde kömüre dönmüş birçok kimseleri çıkarır ve cennetin yolları üzerinde olup Hayat Nehri adı verilen bir nehir içinde onları daldırır.

    “Bunlar, sel uğrunda çıkan yabanî reyhan tohumları gibi onun içinden çıkarlar. Görmez misiniz ki? Yabanî reyhan; bazen bir taş yada bîr ağaç dibinde gölgede bittiği de olur. Güneşe doğru olanı san olur, yeşil olur, gölgede olanı ise beyaz olur” buyurdu. Sahabiler:
    “Ey Allah'ın resulü! Sanki çölde çobanlık etmiş gibisiniz” dediler. Resulullah (s.a.v.) sözüne devamla:
    “Artık onlar, Hayat Nehri'nden boyunlarında halkalar olduğu halde İnci gibi güzel olarak çıkarlar. Cennet halkı, onları o alâmetle tanırlar. (Cennet halkı:)
    'İşlen­miş hiç bir amelleri, önden gönderdikleri hiç bir hayrları olmadığı halde Allah'ın cennete girdirdiği azadlıkları İşte bunlardır” diyecekler.
    Sonra Yüce Allah, onlara:
    “Cennete girin! Gözünüzün görebildiği her ne varsa sizindir” buyuracak. Onlar:
    “Rabbimiz! Sen âlemlerden hiç kimseye vermediğini bize verdin” diye­cekler. Onlara:
    “Size bundan daha üstün bir hediyem daha var” buyuracak. Onlar:
    “Rabbimiz! Bundan da daha üstün ne olabilir?” diyecekler. Yüce Allah:
    “Benim rızam! Artık bundan sonra ebediyyen size gadab etmeyeceğim” buyuracak.
    [249 - Buhârî, Tefsiru Sure-i Nisa: 4/5. Tevhid 24; Tirmizî, Sıfatu Cehennem 10 (2598) [10]



    77- Şefaatin İspatı Ve Müminlerin Cehennemden Çıkarılması
    133- Ebu Saîd cI-Hudrî (r.a)'tan rivayet edildiğine göre, Resuluîlah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:
    “Allah cennetlikleri cennete koyacak. Dilediğini de rahmetiyle cennete koyar. Cehennemlikleri de cehenneme koyup sonra görevli meleklere: “Bakın, kalbinde hardal tanesi kadar iman olan kimi bulursanız onu cehennemden çıkarın” buyuracak.
    Bunun üzerine böyleleri cehennemden kömür gibi kavrulmuş olarak çı­karılırlar. Sonra da “Hayat” yada “Haya Nehri'ne atılırlar. Orada sel (suyunun getirip biriktirdiği toprağın) kenarında açan çiçek tohumu gibi hemen yetişip bitivereceklerdir. Siz onun nasıl sapsarı kıvrılmış olarak çıktığını görmediniz mi?” [252 - Buharı, İman 15, Rikak 51; İbn Hibbân, Sahih, 182.]



    134- Ebu Saîd el-Hudrî (r.a)'tan rivayet edilmiştir: “Resulullah (s.a.v.):
    “Cehennem ehli olan cehennemliklere gelince onlar, cehennemde ne ölürler ve ne de dirilirler. Fakat bazı insanlara, günahları yada hataları sebe­biyle (cehennem) ateşi isabet etmiş olup onları adam akıllı öldürmüştür. Nihayet (yanıp) kömür oldukları zaman (onlar hakkında) şefaata izin verile­cek. Gruplar halinde getirilip cennetin nehirlerine serpiştirilecekler. Daha sonra (cennetliklere hitaben):
    “Ey cennetlikler! Şunların üzerine su serpin” denilecek.
    Bunun üzerine bunlar, sel suyunun getirip biriktirdiği toprakta açan çi­çek tohumları gibi hemen yetişip bitivereçeklerdir' buyurdu. sırada orada bulunan) topluluktan biri:
    “Galiba Resulullah (s.a.v.) çölde bulunmuş” dedi.[253 - İbn Mâce, Zühd 37, 4309; Ahmed b. Hanbel, Müsncd, 3/11, 78-79; Ebu Avâtıe, Müsned, 1/186; İbn Hibbân, Sahih, 184; İbn Huzeyme, Tevhid, s. 274, 279, 280, 281 ]
    Cehennem ateşinin gerçek liyakatlisi ve ebedi müstahakki olan kafirler, cehennemde ne ölürler ve ne de yararlanabilecekleri ve dinlenebilevekleri bir yaşayış bulabilirler. Nitekim konuyla ilgili olarak;
    “Ölümlerine hükmedilmez ki ölsünler ve onlardan cehennem azabı da hafifletilmez” [ Fâtır Suresi : 35/13. Ayeti] ve “Sonra orada ne ölecek ve ne de hayat bulacaktır” [Ala Suresi : 87/13. Ayeti] buyurulmaktadır. [11]



    KIYAMET GÜNÜ ŞEFAAT YETKİSİ VERİLECEK OLANLAR ...
    Allah’u Azze ve Celle’nin kıyamet gününde kendilerine şefaat etme yetkisi vereceği kimselerden de bahsedecek olur isek, birinci olarak ;
    A – Allah’ın izniyle Peygamberimiz s.a.v şefaat edecektir ...

    “ … Cabir bin Abdillah r.a dan. Allah Rasulü s.a.v şöyle buyurdu : Benim şefaatim, ümmetimin büyük günah sahiplerinedir. “
    Tirmizi : 4.c.2553.n – Ebu Davud : 5.c.4739.n - Ahmed : 3-213-12810.n – İbni Mace : 10.c.4310.n


    “ … Enes İbni Malik r.a dan. Rasulullah s.a.v buyurdular ki :
    “ … İnsanlar bana gelirler. Ben Rabbimin huzuruna çıkmak için izin isterim.
    O’nu görünce hemen secdeye kapanırım. Allah dilediği kadar beni bu vaziyette bırakır. Sonra Allah tarafından bana :
    -- Başını kaldır ! iste, sana verilecektir ; söyle, sözün dinlenecektir ; şefaat et, şefaatin kabul olunacaktır ! buyrulur.
    Ben secdeden başımı kaldırır ve Rabbimin bana öğreteceği bir tahmid ile Rabbime hamd ederim. Sonra şefaat ederim.
    Rabbim benim için bir sınır tayin eder de ben o insanları ateşten çıkararak cennet’e sokarım….. “ Buhari : 14.c.6465.s - Müslim : 1.c.193.n


    “ … İmran İbnu Huseyn r.a dan. Peygamber s.a.v buyurdu ki : Muhammedin şefaati ile bir kavim ateşten çıkar da cennete girerler … “ Buhari : 14.c.6466.s


    “ … Ebu Hureyre r.a dan. Rasulullah s.a.v şöyle buyurdu : Her peygamberin bir duası vardır. Onunla Allah’a dua edegelmiştir. Fakat ben duamı kıyamet gününde ümmetime şefaat etmek için saklıyorum. “ Müslim : 1.c.198.n


    “ … Enes İbni Malik r.a dan. Rasulullah s.a.v buyurdular ki : Ben Cennette şefaat edecek insanların birincisiyim …… “ Müslim : 1.c.196.n


    B - Allah’ın dilediği ve izin verdiği Melekler şefaat edecektir ... “ Göklerde nice melek var ki onların şefaati hiç bir işe yaramaz. Meğer ki Allah’ın dilediği ve razı olduğu kimseye - şefaat etmesi için - izin verdiği müstesna. “ Necm Suresi - 26) “ … Ebu Said el-Hudri r.a dan. Rasulullah s.a.v şöyle buyurdular :
    “ …… Bundan sonra Aziz ve Celil olan Allah’u Teala şöyle der : Melekler şefaat ettiler, peygamberler şefaat ettiler, mü’minler de şefaat ettiler.
    Şefaat etmedik bir Erhamu’r rahimin kaldı. Bundan sonra Allah’u Azze ve Celle de şefaat eder … “ Buhari : 16.c.7310.s - Müslim : 1.c.183.n – Ahmed : 3/11-12


    “ … Ebu Hureyre r.a dan. Rasulullah s.a.v buyurdu ki : “ … Nihayet Allah’u Teala, kulları arasında kazayı icra edipte sırf rahmetinden dolayı ateş ehlinden dilediklerini oradan çıkarmayı irade ettiğinde
    Meleklere ; İlahi rahmete nail olanlardan Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamış La İlahe İllallah diyenleri cehennemden çıkarsınlar diye ferman buyuracaktır.
    Melekler de bu kimseleri secde izlerinden tanıyarak ateşten çıkaracaklardır. Çünkü Allah Adem oğlundan secde izlerini yemeği ateşe haram kılmıştır …… ” Buhari : 14.c.6472.s - Müslim : 1.c.182.n


    C - Allah’ın izin verdiği Mü’minler şefaat edecektir ...
    “ … Ebu Said el-Hudri r.a dan. Rasulullah s.a.v şöyle buyurdu :
    “ …….. Cehennem üzerine bir köprü kurulur ve şefaate izin verilir. Halk :
    Ya Allah ! selamet ver, selamet ver, diye dua eder durur.
    Ya Rasulallah ! köprü nedir ? diye sorulduğunda, Allah Rasulü :
    O kaypak ve kaygan bir şeydir. Orada kancalar, çengeller ve demirden dikenler vardır.
    Bunlar, Necd’de meydana gelen Sa’dan dikenlerine benzerler.
    Mü’minlerden kimi göz kırpacak kadar zaman içinde, kimi şimşek gibi,kimi rüzgar gibi,
    kimi en iyi cins koşan at ve deve gibi sür’atle geçerler.
    Mü’minlerden kimi sapasağlam kurtulur, kimi tırmıklanarak perişan bir şekilde salıverilir.
    Kimi de cehennem ateşine paldır küldür düşerler.

    Nihayet mü’minler köprüden geçip kurtuldukları zaman, - ateşe düşen kardeşleri için Allah’a yalvarmaya başlarlar - Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki
    sizden hiç kimsenin, hakkı tamamıyla kurtarma hususundaki Allah’a yalvarıp yakarması,
    kıyamet gününde mü’minlerden ateşte olan kardeşleri için Allah’a yalvarmaları kadar şiddetli değildir.


    Onlar derler ki : Ey Rabbimiz ! bu ateşte olanlar bizimle beraber oruc tutarlar, namaz kılarlar ve hacc ederlerdi,
    - ne olur onları ateşten çıkar - Onlara denilir ki : Tanıdığınız kimseleri dışarı çıkarınız,onların suretleri ateşe haram edildi.
    Artık bu insanlar kimi inciklerine, kimi de dizlerine kadar ateşe gömülmüş olduğu halde pek çok halkı oradan dışarıya çıkarırlar. Sonra : Ey Rabbimiz ! Cehennem de emrettiklerinden hiç kimse kalmadı, derler.
    Hakk Taala : Geri dönün, kalbinde bir dinar ağırlığında iman ve yakin olan her kimi bulursanız onu da çıkarınız, buyurur.
    Onlar yine pek çok halkı çıkarırlar. Sonra yine : Ey Rabbimiz ! Cehennem içinde, emrettiklerinden hiç kimseyi bırakmadık, derler.
    Sonra Hakk Taala : Dönünüz ! Kalbinde yarım dinar ağırlığınca hayır olan her kimi bulursanız onu da çıkarınız, buyurur. Yine pek çok halkı oradan çıkarırlar. Sonra tekrar : Ey Rabbimiz ! Bize emrettiklerinden hiç kimseyi cehennemde bırakmadık, derler.
    Sonra Hakk Taala : Dönünüz ! Kalbinde zerre ağırlığınca hayır olan her kimi bulursanız onu da çıkarın, buyurur. Yine pek çok halk oradan çıkarılırlar. Sonra derler ki : Ey Rabbimiz ! orada hayır sahibi olan hiç kimseyi bırakmadık …… “ Buhari : 16.c.7310.s - Müslim : 1.c.183.n – Nesai : 8.c.4977.n


    “ … İbni Ebil Ceza r.a dan. Rasulullah s.a.v şöyle buyurdular : Ümmetimden bir adamın şefaatiyle Temim oğullarından daha çok kişi cennete girecektir. Bunun üzerine denildi ki : - Ya Rasulallah ! sizin şefaatinizden başka kimselerin şefaatiyle mi ? Rasulü Ekrem s.a.v : - Evet benim şefaatimden başka kimselerin şefaatiyle, buyurdu. “ Tirmizi : 4.c.2555.n – İbni Mace : 10.c.4316.n


    Ç - Allah’ın izin verdiği Şehitler şefaat edecektir ... أبا الدّرداء يقول: قال رسول اللّه صلى اللّه عليه وسلم: يشفع الشهيد في سبعين من أهل بيته “ … Ebu’d Derda r.a dan. Rasulullah s.a.v şöyle buyurdular : Şehid - kıyamet günü - kendi ailesinden yetmiş kişiye şefaat eder. “ Ebu Davud : 3.c.2522.n – Camiu’s Sağir : 2.c.10040.n


    D - Allah’ın izniyle Kur’an ve Oruç şefaat edecektir ... “ … Abdullah İbn Ömer r.a dan. Rasulullah s.a.v buyurdu ki : Oruç ve Kur’an kıyamet günü kula şefaat ederler. Oruç şöyle der : Ey rabbim ! gündüz bu kulu yemeden içmeden ve şehvetten men ettim. Ona şefaat etmem için izin ver. Kur’an da şöyle der : Bu kulunu gece uykudan men ettim, ona şefaat etmem için izin ver. Böylece her ikisi de şefaat ederler. “ Ahmed : 2 / 174 – Camiu’s Sağir : 2.c.2546.n


    “ … Ebu Hureyre r.a dan. Rasulullah s.a.v şöyle buyurdu : Kur’andan otuz Ayetten ibaret olan bir sure, bir adama şefaat etti ve neticede o adamın günahları bağışlandı. Bu Sure “ Tebarekellezi biyedihil mülk “ suresidir.” Tirmizi : 5.c.3052.n – İbni Mace : 9.c.3786.n – Ebu Davud : 2.c.1400.n
    Derleyen Tacuddin El Bayburdi



       Kaynak:
    [1]: Sunen-i Tirmiz Tercüme Abdullah Parlıyan:kıyametin özellikleri ve incelikler..:bölüm: 10 Ø kıyamette şefaat nasıl olacaktır?
    [2]: Sunen-i Tirmiz Tercüme Abdullah Parlıyan:kıyametin özellikleri ve incelikler..:bölüm: 11 Ø Peygamberimizin şefaati kimleredir?
    [3]: Sunen-i Tirmiz Tercüme Abdullah Parlıyan:kıyametin özellikleri ve incelikler..:bölüm: 12 Ø Cennete bu ümmetten kaç kişi girecektir?
    [4]: Sunen-i Tirmiz Tercüme Abdullah Parlıyan:kıyametin özellikleri ve incelikler..:bölüm: 13 Ø şefaat allah’a ortak koşmadan ölen kimseleredir
    [5]: Sunen-i Tirmiz Tercüme Abdullah Parlıyan..Cenaze Bölümü..:bölüm: 64 Ø müslümanın ölen çocuklarının kendisine faydası olur mu?
    [6]: Sunneni Tirmizi Tercume Abdullah Palıyan: menâkıb bölümleri Peygamber (s.a.v)’in değeri ve kıymeti
    [7]: Muvahhid 1.16 İslam Kütüb Hanesi Riyazussalihin
    [8]: Hediyeler:KutubuSitte7300
    [9]: BELLİ BİR KONUYA AİT OLMAYAN İLGİ ÇEKİCİ HADİSLER BÖLÜMÜ:Muvahhid 1.16 İslam Kütüb Hanesi Riyazussalihin
    [10]: SAHIH-I MÜSLİM MUHTASARI I CİLT / 76 - Kıyamet Gününde Allah'ı Görmenin Yolunu Bilme HADİS NO: 132 / Çeviren: Hanifi Akın Polen Yayınları
    [11]: SAHIH-I MÜSLİM MUHTASARI I CİLT / 77 - Şefaatin İspatı Ve Müminlerin Cehennemden Çıkarılması HADİS NO: 132 / Çeviren: Hanifi Akın Polen Yayınları








  • Konularına Göre Hadis Meali veya Konularına Göre Hadis Fihristi Okuyabilir, bilgisayarınıza indirebilir ("RAR" İndir Linki), ödev ve tezlerinizde kullanabilir ve siteyi referans göstermek ve değiştirmemek koşuluyla site ve bloglarınızda yayınlayabilir ve kopyalayıp, çoğaltabilirsiniz. v..d.. Download / İndirdikten Sonra Üçretsiz Dağıtabilirsiniz..

    En iyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir   Eraykitap ilmin kisa yolu

  • سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
  • Tirmizî’nin bir rivayeti şöyledir: 2663- Ebû Rafî (r.a.)’den rivâyete göre, -başkaları bu hadisi merfu olarak rivâyet ettiler şöyle demiştir: “Dikkat edin! Sizden birinizi; emrettiğim veya yasakladığım konulardan birisi kendisine ulaşınca koltuğuna yaslanmış durumda iken, bilmiyorum Allah’ın kitabında ne bulursak ona uyarız (hadisleri tanımayız derken) bulmayayım.

    İLİM BÖLÜMÜ / BÖLÜM: 10 Ø HADİSLERİ İNKAR EDENLER DE OLACAK MI? HADİS NO: 2663 / DEVAMI İÇİN BKZ...