ErayKitap Web Sitesine Hoş Geldiniz !

بِسْمِ اللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ وَبَعْدُ

Sünen-i Tirmizi Tercume Abdullah Parlıyan



   

Sünen-i Tirmizi   ✪   Hadis-i Şerif Meali   ✪   Tercume Abdullah Parlıyan

HACC BÖLÜMLERİ

bölüm: 1

Ø mekkenin kutsallığı

809- Ebû Şüreyh el Adevî (r.a.)’den rivâyete göre: Ebû Şüreyh, Amr b. Saîd’e: -Mekke’ye ordu gönderirken- Ey komutan bana izin ver de sana Rasûlullah (s.a.v.)’in Mekke fethinin ertesi günü söylediği bir sözü anlatayım. Bu sözü benim kulaklarım işitmiş kalbim (aklım) kavramış gözlerim de görmüştür. Rasûlullah (s.a.v.) bu konuşmasına Allah’a hamd ve sena ile başlamış ve şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz Mekke’yi insanlar değil Allah haram kılmıştır. Dolayısıyla Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kimsenin orada kan dökmesi ve oradan bir ağaç kesmesi helal değildir. Rasûlullah (s.a.v.)’in Mekke’de yaptığı savaşından yola çıkarak kendisi için savaşmaya ruhsat görürse ona: Allah bu konuda Rasûlüne izin verdi ama sana izin vermedi deyin! Bana da gündüzün bir anında bu izin verilmişti. Mekke’nin dünkü haramlığı bugün de aynen devam etmektedir. Bu durumu burada bulunan ve duyanlar bulunmayanlara duyursun.”

Ebû Şüreyh’e bunu söyleyince Amr sana ne dedi denildi. Amr b. Saîd ise: Ey Ebû Şureyh! Bunu senden daha iyi bilirim muhakkak ki bu haram bölgesi Âsi’yi barındırmaz, kan yüzünden kaçıp geleni ve bozguncuyu barındırmaz cevabını verdi. (Buhârî, İlim: 38; Müslim, Hac: 82)

ž Tirmîzî: Hadiste geçen “Bi harbetin” kelimesi “Bi hızyetin” yani utanç duyulacak bir durumla kaçıp geleni de barındırmaz şeklinde de rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Bu konuda Ebû Hüreyre ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Ebû Şüreyh hadisi hasen sahihtir. Ebû Şüreyh el Huzaî’nin ismi Huveylid b. Amr el Adevî el Ka’bî’dir. Hadiste geçen “Vela Fârran bi harbetin” sözünün manası cinayet demektir. Yani bir kimse bir cinayet işler elini kana bulaştırdıktan sonra gelir hareme sığınırsa haremde bu kişi barındırılmaz ona cezası uygulanır.

bölüm: 2

Ø hac ve umrenin sevâbı

810- Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Hac ve Umreyi beraber yapınız çünkü Hac ve Umre günahları ve fakirliği giderir. Tıpkı demir, altın ve gümüşün kir ve pasını körüğün giderdiği gibi kabul edilmiş haccın sevâbı ise ancak Cennettir.” (Nesâî, Menasik: 6)

ž Tirmîzî: Bu konuda Ömer, Âmir b. Rabia, Ebû Hüreyre, Abdullah b. Hubşî, Ümmü Seleme ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Mes’ûd hadisi hasen sahih garibtir.

811- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu: “Her kim hacceder ve bu yaptığı hac süresince her türlü kötü sözden ve Allah’ın çizdiği dosdoğru yolundan dışarı çıkmak gibi bir suç işlemezse geçmiş günahları affedilir.” (Buhârî, Hac: 4; Müslim, Hac: 79)

ž Tirmîzî: Ebû Hüreyre hadisi hasen sahihtir.

Ebû Hazim, Küfeli olup kendisine “Eşcai” de denilir. İsmi Selman olup Eşca kabilesine mensup olan Azze isimli birinin azâd edilmiş kölesidir.

bölüm: 3

Ø hac yapmayanlar hakkında sert hüküm

812- Ali (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Mekke’ye gidebilecek kadar binit ve azık imkanı olup ta haccetmeyen kimsenin Yahudi veya Hıristiyan olarak ölmesinin ne önemi vardır. Çünkü Allah Kitabında Âl-i imrân sûresi 97. ayette “… Ka’be’yi haccetmek gücü yeten tüm Müslümanların yerine getirmek zorunda oldukları bir görevdir. Kim bu vazifeyi inkar edip yapmazsa bilsin ki: Allah tüm alemlerden bağımsız olup her bakımdan kendi kendine yeterlidir” böyle buyurmaktadır. (Tirmîzî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmîzî: Bu hadis garib olup sadece bu şekliyle biliyoruz. Senedinde söz edilmiştir. Hilâl b. Abdullah meçhul bir kimsedir, Hâris’inde hadiste zayıflığı söylenir.

bölüm: 4

Ø haccın farz olmasının şartı nEdir?

813- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adam Rasûlullah (s.a.v.)’e gelerek; Ey Allah’ın Rasûlü! “Haccı farz kılan şey nedir?” Diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.) de: “Azık ve binit imkanının bulunmasıdır cevabını verdi.” (İbn Mâce, Menasik: 6; Buhari, Hac: 1)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasendir. İlim adamları, uygulamalarını bu hadise göre yapmakta olup “Yiyeceği ve biniti olan kimseye hac farzdır” derler. İbrahim b. Yezîd el Havzî el Mekkî’dir. Bazı ilim adamları hafızası yönünden bu şahıs hakkında söz etmişlerdir.

bölüm: 5

Ø kaç sefer hac yapmak farzdır?

814- Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Âl-i imrân 97. ayeti nazil olunca, kimileri şöyle dediler: “Ey Allah’ın Rasûlü her sene mi? Rasûlullah (s.a.v.) sustu onlar yine sordular her sene mi?” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Hayır” dediler. “Evet deseydim her sene farz olacaktı.” Bunun üzerine Allah, Maide sûresi 101. ayetini indirdi. “Ey iman edenler açıklandığı zaman size zorluk verip üzecek şeyleri sormayın…” (İbn Mâce, Menasik: 2)

ž Tirmîzî: Bu konuda İbn Abbâs ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Ali (r.a.)’ın hadisi hasen garibtir. Ebûl Bahterî’nin adı Saîd b. ebî Imrân’dır. Saîd b. Feyrûz’da denir.

bölüm: 6

Ø Rasûlullah (s.a.v.) kaç sefer HAC YAPMIŞTI?

815- Câbir b. Abdillah (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), üç kere hac yapmıştır. Hicretten önce iki hac, hicretten sonra umre ile beraber bir hac ki bu haccında Rasûlullah (s.a.v.) altmış üç deve getirmişti geri kalan (otuz yedi) deveyi de Ali, Yemen’den getirmişti. Ebû Cehil’in burnunda gümüş halka bulunan devesi de bunların arasında idi. Rasûlullah (s.a.v.) bunların hepsini kurban etti ve hepsinden birer parça alınıp pişirilmesini emretti de Rasûlullah (s.a.v.) onun suyundan içti.” (İbn Mâce, Menasik: 84)

ž Tirmîzî: Sûfyân’ın rivâyeti olan bu hadis garibtir. Bu hadisi sadece Zeyd b. Hubab’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Abdullah b. Abdurrahman’ın bu hadisi kendi yazdığı hadislerde Abdullah b. ebiz Ziyâd’tan rivâyet ettiğini gördüm. Muhammed’e bu hadis hakkında sordum; Sevrî’nin, Cafer’den, babasından, Câbir’den rivâyeti olarak tanımadı ve bu hadisi pek makbul saymadı ve şöyle dedi: Bu hadis Sevrî’den Ebû İshâk’dan ve Mücahid’den mürsel olarak rivâyet edilmiştir.

Katâde’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Enes b. Mâlik’e sordum “Rasûlullah (s.a.v.) kaç sefer haccetti?” Dedi ki: “Bir hac ve dört umre yaptı; Zilkade’de bir umre, Hudeybiye umresi, Hac ile birlikte yaptığı umre ve Huneyn ganimetini dağıttığı zaman yaptığı “Cirane” umresi.

 Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Habban b. Hilâl; Ebû Habib el Basrî’dir. O güvenilen ve hürmete layık bir insandır. Yahya b. Saîd el Kattan onun güvenilir bir kimse olduğunu söylemiştir.

bölüm: 7

Ø Peygamber (s.a.v.) kaç umre yapmıştır?

816- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) dört umre yaptı; Hudeybiye umresi, bir sonraki yıl kaza umresi, ciraneden yaptığı umre, son olarak ta veda haccıyla beraber yaptığı umre.” (İbn Mâce, Menasik: 50)

ž Tirmîzî: Bu konuda Enes, Abdullah b. Amr ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen garibtir. İbn Uyeyne bu hadisi Amr b. Dinar, İkrime’den, Rasûlullah (s.a.v.) dört umre yaptı diyor ve İbn Abbâs’ı zikretmiyor.

Tirmîzî: Bu hadisi aynı şekilde Saîd b. Abdurrahman el Mahzumî, Sûfyân b. Uyeyne vasıtasıyla Amr b. Dinar’dan, İkrime’den rivâyet etmiştir.

bölüM: 8

Ø Peygamber (s.a.v.) ihrama nerede girmişti?

817- Câbir b. Abdillah (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v.) haccetmek isteğini insanlara duyurunca hepsi toplandılar. Beyda denilen yere gelince ihrama girdi.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer, Enes ve Misver b. Mahreme’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Câbir hadisi hasen sahihtir.

818- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, demiştir ki: “Beyda da, Rasûlullah (s.a.v.) ihrama girdi diyerek yalan söylüyorsunuz. Vallahi Rasûlullah (s.a.v.), Telbiyeye; Zülhüleyfe mescidinin yanında ağacın bulunduğu yerden itibaren başlamıştı.” (Buhârî, Hac: 34; Müslim, Hac: 23)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 9

Ø Peygamber (s.a.v.) telbiye getirmeye ne zaman başladı?

819- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), ihram için kılınan namazın sonrasında telbiye getirmeye başladı.” (Nesâî, Menasik: 56; Müslim, Hac: 4)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen garibtir. Bu hadisi Abdusselam b. Harb’den başkasının rivâyet ettiğini bilmiyoruz. İlim adamları bunu müstehab görmüşlerdir. Yani umre yapacak kimse ihram için kıldığı namazdan sonra telbiyeye başlamalıdır.

bölüm: 10

Ø yalnızca yapılan hac “haccı ifrÂd”

820- Âişe (r.anha)’dan rivâyet edildiğine göre: “Rasûlullah (s.a.v.) umre yapmaksızın tek başına hac yapmıştır.” (Müslim, Hac: 19; Ebû Dâvûd, Menasik: 23)

ž Tirmîzî: Bu konuda Câbir ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Âişe hadisi hasen sahihtir. Bazı ilim adamları uygulamalarını bu hadisle yapar. İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre: “Peygamber (s.a.v.) tek başına hac yapmıştır. Ebû Bekir, Ömer ve Osman da tek başına hac yapmışlardır. Bu hadisi bu şekilde bize Kuteybe, Abdullah b. Nafi’ es Saiğ, Ubeydullah b. Ömer, Nafi’ ve İbn Ömer yoluyla aktarmıştır.

Tirmîzî: Sevrî diyor ki: “Tek başına hac yapılabilir. Hac ve Umre birlikte de yapılabilir. Veya tek bir ihramla hem hac hemde umre bir arada yapılabilir, hepsi güzeldir.” Şâfii’de aynı şekilde diyor ve şunu ekliyor: “Bizce en sevimli olan yalnızca yapılan hac’dır. Sonra temettü haccı, daha sonra da kıran haccı gelir.”

bölüm: 11

Ø hac ve umreyi ikisini bir arada yapmaya niyet etmek

821- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle dediğini işittim: “Hem umre hem hac yapmak üzere emrine boyun eğdim.” (Buhârî, Hac: 35; Müslim, Hac: 23)

ž Tirmîzî: Bu konuda Ömer ve Imrân b. Husayn’dan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Enes hadisi hasen sahihtir. Bazı ilim adamları bu hadisle uygulamalarını yapmakta olup Küfeliler ve başkaları bu hadisi tercih etmişlerdir.

bölüm: 12

Ø umre ile haccın bir niyet ve ihramla yapılması “temettu haccı”

822- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Ebû Bekir, Ömer ve Osman, umre ve haccı birlikte yapmışlardı. Bunu ilk yasaklayan kimse Muaviye’dir.” (Nesâî, Menasik: 50; Müslim, Hac: 23)

823- Muhammed b. Abdullah b. Hâris b. Nevfel (r.a.)’den rivâyete göre: Sa’d b. ebî Vakkâs ile Dahhâk b. Kays’ın Hac ile Umreyi birlikte yapma konusunu aralarında müzakere ettiklerini işitmişti. Dahhâk b. Kays diyordu ki: “Bu işi Allah’ın emrini bilmeyenler yapar.” Bunun üzerine Sa’d: “Ey kardeşimin oğlu çirkin konuştun” dedi. Dahhâk: “Ömer b. Hattâb bu işi yasaklamıştı” deyince Sa’d şöyle cevap verdi: “Hac ve Umreyi bir arada yapmayı Rasûlullah (s.a.v.)’de; Ömer’le beraber biz de yaptık.” (Nesâî, Menasik: 50; Müslim, Hac: 23)

ž Tirmîzî: Bu hadis sahihtir.

824- İbn Şihâb (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre: Sâlim b. Abdullah, Şam halkından bir adamın Abdullah b. Ömer’e hac ve umreyi birlikte yapmayı sorduğunu İbn Şihâb’a anlatmıştı. Abdullah b. Ömer; “Bu tür hac ve umre yapmak helaldir” dedi. Şamlı adam: “Baban bu tür hac ve umre yapmayı yasaklamıştır” deyince Abdullah b. Ömer dedi ki: “Babam yasaklamış olsa bile Rasûlullah (s.a.v.) hac ve umreyi ikisini bir arada yapmıştır. Böyle bir durumda babamın emrine mi uyulur, yoksa Rasûlullah (s.a.v.)’in emrine mi? dedi. Şamlı adam: “Elbette Rasûlullah (s.a.v.)’in emrine uyulur” deyince Abdullah b. Ömer de: “Rasûlullah (s.a.v.)’in bu şekilde hac ve umreyi bir arada yaptığı bir gerçektir” dedi. (Tirmîzî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmîzî: Bu konuda Ali, Osman, Câbir, Sa’d, Esma binti ebî Bekir ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve diğerlerinden bir kısım ilim adamları temettu haccının yapılabileceğini tercih etmişlerdir. Temettu: Hac aylarında umre yapmaya niyet etmek demektir. Bu kimse hac edinceye kadar Mekke’de kalır ve haccını da yapar kurbanını da keser kurban bulamaz ise üç gün Mekke’de yedi gün de memleketine gidince oruç tutmalıdır. Tutacağı üç gün orucun son gününün arefe günü olması müstehabtır. Zilhiccenin on gününde bu üç orucu tutamazsa Teşrik günleri denilen bayramın 2-3-4. günleri tutmalıdır. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından İbn Ömer, Âişe, Mâlik, Şâfii, Ahmed ve İshâk’da bu görüştedirler. Kimi ilim adamları da: “teşrik günleri oruç tutamaz” diyorlar ki: Küfeliler bu görüştedirler.

Tirmîzî: Hadisçiler, Temettu haccını tercih ederler. Şâfii, Ahmed ve İshâk’da bunlardandır.

bölüm: 13

Ø telbiye nedir? ve nasıl yapılır?

825- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edilmiştir, Rasûlullah (s.a.v.)’in telbiyesi şöyle idi: “Her zaman ve her yerde emir ve komuta senindir, bende bu komuta uydum. Allah’ım her an uymaktayım senin ortağın yok her zaman uymak durumundayım tüm emirlerine… Tüm eksiksiz övgüler sana tüm nimetler senin saltanat emir ve komuta da sadece sana ait olup senin hiçbir ortağın yoktur.” (Buhârî, Hac: 26; Müslim, Hac: 3)

ž Tirmîzî: Bu konuda İbn Mes’ûd, Câbir, Âişe, İbn Abbâs ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Ömer hadisi hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve başkalarından bir kısım ilim adamları uygulamalarını bu hadise göre yaparlar. Sûfyân, Şâfii, Ahmed, İshâk bunlardandır.

Şâfii diyor ki: Bir kimse telbiyeden sonra Allahı büyüklemek için bir şeyler ilave ederse sakıncası inşallah yoktur. Fakat bence sadece Rasûlullah (s.a.v.)’in telbiyesini okuması yeterlidir. “telbiyeye ilave etmekte sakınca yoktur” dememiz ibn Ömer’in hem telbiyeyi aynen söylemesi hem de ilave yapması sebebiyledir.

826- İbn Ömer (r.a.)’den şöyle rivâyet edilmiştir. Abdullah b. Ömer telbiye getirir ve bu Rasûlullah (s.a.v.)’in telbiyesidir der şunu ilave ederdi: “Emrine uydum, emrine uydum, yardımlar senden, tüm hayırlar senin elindedir, tüm istenenler senden istenmeli, tüm yapılanlar senin için yapılmalı.” (Buhârî, Hac: 26; Müslim, Hac: 3)

ž Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 14

Ø telbiye getirmek ve kurban kesmenin değer ve kıymeti

827- Ebû Bekir (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.)’e hangi hac daha değerlidir diye soruldu da buyurdular ki: “Bol bol telbiye getirilen ve çok kurban edilerek yapılan hactır.” (İbn Mâce, Menasik: 15)

828- Sehl b. Sa’d (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bir Müslüman telbiye getirdiğinde yeryüzünün her bir tarafında taş ağaç toprak ne varsa hepsi onunla birlikte telbiye getirir yani o kimseye eşlik ederek şâhidlik eder.” (İbn Mâce, Menasik: 15)

ž Hasan b. Muhammed ez Zaferânî ve Abdurrahman b. Esved, Ebû Amr el Basrî dediler ki: Ubeyde b. Humeyd, Umare b. Gâziyye’den, Ebû Hazim’den, Sehl b. Sa’d’den ve Peygamber (s.a.v.)’den İsmail b. Ayyaş hadisinin benzerini bize naklettiler.

Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Ebû Bekr hadisi garibtir. Bu hadisi sadece İbn ebî Füdeyk’in, Dahhâk b. Osman’dan yaptığı rivâyetiyle bilmekteyiz. Muhammed b. Münkedir, Abdurrahman b. Yerbu’dan hadis işitmemiştir. Muhammed b. Münkedir, Abdurrahman b. Yerbu’dan hadis işitmemiştir. Muhammed b. Münkedir, Abdurrahman b. Yerbu’un oğlu Said vasıtasyla Abdurrahman b. Yerbu’dan başka bir hadis rivâyet etmiştir. Ebû Nuaym et Tahhan, Dırar b. Surad bu hadisi İbn ebî Füdeyk’den, Dahhâk b. Osman’dan, Muhammed b. Münkedir’den Saîd b. Abdurrahman b. Yerbu’dan ve babasından Ebû Bekir’den rivâyet etmiş olup Dırar bu rivâyetinde yanılmıştır.

Tirmîzî: Ahmed b. Hasen’den işitim şöyle diyordu: Ahmed b. Hanbel şöyle diyor: Her kim bu hadisin senedinde Muhammed b. Münkedir, İbn Abdurrahman b. Yerbu’ ve babasından diyerek rivâyet ederse mutlaka yanılmıştır.

Muhammed’den işittim şöyle diyordu: Dırar b. Sured’in, İbn ebî Füdeyk’den rivayetini ona hatırlattığımda “o yanlıştır” dedi. Bende başkalarının da İbn ebî Füdeyk’den Dırar’ın rivâyeti gibi rivâyet ettiklerini söyledim. Dedi ki: Bunlar “hiçbir şey” değildir. Doğrusu şudur ki o hadisi ibn ebî Füdeyk’den rivâyet ettiler ve senedinde Saîd b. Abdurrahman demediler. Buhârî’nin, Dırar b. Sured’i zayıf kabul ettiğini gördüm. “Ac” Telbiyeyi yüksek sesle getirmek demektir. “Sec” ise deve kesmek demektir.

bölüm: 15

Ø telbiyeyi yüksek sesle getirmek gerekir

829- Sâib b. Hallâd (r.a.), babasından rivâyet edip şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Cebrail bana geldi ve ashabıma ihlal ve telbiyede seslerini yükseltmelerini emretmemi emir buyurdu.” (Nesâî, Menasik: 55; İbn Mâce, Menasik: 16)

ž Bu konuda Zeyd b. Hâlid, Ebû Hüreyre ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Hallâd’ın babasından rivâyet ettiği hadis hasen sahihtir. Bazıları bu hadisi Hallâd b. Sâib’den, Zeyd b. Hâlid’den rivâyet etmişlerdir ki sahih değildir. Sahih olan rivâyet Hallâd b. Sâib’in babasından yaptığı rivâyettir. Hallâd b. Sâib, Hallâd b. Süveyd el Ensarî’dir.

bölüm: 16

Ø ihrama girerken gusul yapmak

830- Zeyd b. Sabit (r.a.)’in babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: “Zeyd b. Sabit, Rasûlullah (s.a.v.)’i ihrama girmek için dikişli elbiselerden soyunduğunu ve guslettiğini gördü.” (Buhârî, Hac: 38; Müslim, Hac: 13)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen garibtir. Bazı ilim adamları ihrama girerken gusletmeyi müstehab görmüşlerdir. Şâfii’de aynı görüştedir.

bölüm: 17

Ø mekke dışından gelenlerin ihrama girecekleri yerler

831- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, bir adam nereden ihrama gireceğiz Ey Allah’ın Rasûlü dedi. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Medîneliler; “Zülhüleyfe” den, Şamlılar; “Cuhfe” den, Necidliler; “Karn” dan, Yemenliler; “Yelemlem” denilen yerden ihrama girerler.” (Buhârî, Hac: 11; Müslim, Hac: 2)

ž Tirmîzî: Bu konuda İbn Abbâs, Câbir b. Abdullah, Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Ömer hadisi hasen sahihtir. İlim adamları bu hadisle amel ederler.

832- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, “Rasûlullah (s.a.v.), Mekke’nin doğusunda olan kimseler için “Akık-ı” mîkat yeri olarak tayin etti.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 8; Buhârî, Hac: 11)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasendir. Muhammed b. Ali; Ebû Cafer, Muhammed b. Ali b. Husayn b. Ali b. ebî Tâlib’tir.

bölüm: 18

Ø ihramlı kimsenin giyinemeyeceği elbiseler

833- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adam ayağa kalktı ve şöyle dedi: “Ya Rasûlullah ihramda hangi çeşit elbise giymemizi emredersin? Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Gömlek, don, bornoz, sarık ve mest giymeyiniz ayakkabısı olmayan kimse mestlerinin topuktan aşağısını keserek giysin. Zaferan ve Vers’le boyanmış elbise giymeyin ihramlı kadın yüzüne peçe örtmesin eldiven de kullanmasın.” (Buhârî, Hac: 21; Ebû Dâvûd, Menasik: 31)

ž Tirmîzî: Bu hadis sahihtir. İlim adamları uygulamalarını bu hadise göre yaparlar.

bölüm: 19

Ø ihram için giyecek bulamayanın başka şeyler giymesi

834- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle dediğini işittim: “İhrama girecek kimse peştamal bulamaz ise don giysin ayakkabı bulamayan ise mest giysin.” (Buhârî, Hac: 21; Müslim, Hac: 1)

ž Kuteybe, Hammad b. Zeyd ve Amr’dan hadisin benzerini rivâyet etmiştir.

Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Bazı ilim adamları bu hadisle amel ederler, peştamal bulamayan kimsenin don giymesini, ayakkabı bulamayan kimsenin de mest giyebileceğini söylerler. Ahmed de bu görüştedir.

Bazı ilim adamları İbn Ömer hadisini kaynak alıp ayakkabı bulamayanın mest giymesi gerektiğini fakat topuklardan aşağısının kesilmesi gerektiğini söylemişlerdir. Sûfyân es Sevrî, Şâfii ve Mâlik bu görüştedirler.

bölüm: 20

Ø ihramlı kimse cübbe ve gömlek giyebilir mi?

835- Ya’la b. Ümeyye (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) ihramlı olan bir bedevîyi üzerinde cübbe olduğu halde gördü ve onu çıkarmasını emretti.” (Buhârî, Hac: 21; Ebû Dâvûd, Menasik: 31)

836- Safvân b. Ya’la (r.a.), babasından bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.

ž Tirmîzî: Aynı şekilde Katâde, Haccac b. Ertae ve pek çok kimseler Atâ’dan ve Ya’la b. Ümeyye’den bu hadisi rivâyet ettiler. Sahih olan rivâyet Amr b. Dinar’ın İbn Cüreyc’in; Atâ’dan Safvân b. Ya’la’dan ve babasından yaptıkları rivâyettir.

bölüm: 21

Ø ihramlı kimsenin öldürebileceği hayvanlar

837- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Beş hayvan zararlıdır, ihramlı kimse bunları haram bölgede öldürebilir. Bunlar fare, akrep, karga, çaylak, kuduz ve yırtıcı köpekler.” (Müslim, Hac: 9; Ebû Dâvûd, Menasik: 39)

ž Tirmîzî: Bu konuda İbn Mes’ûd, İbn Ömer, Ebû Hüreyre, Ebû Saîd ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Âişe hadisi hasen sahihtir.

838- Ebû Saîd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İhramlı olan kimse yırtıcı hayvanları saldırgan kuduz köpekleri, fare, akrep, çaylak, ve kargayı öldürebilir.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 39; İbn Mâce, Menasik: 91)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasendir. İlim adamları bu hadisle amel ederek derler ki: ihramlı kimse yırtıcı hayvanları öldürebilir. Sûfyân es Sevrî, Şâfii bu kanaattedir. Şâfii der ki: İnsanlara ve hayvanlara saldırgan her yırtıcı hayvanı ihramlı kimse öldürebilir.

bölüm: 22

Ø ihramlı kimse kan aldırabilir mi?

839- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) ihramlı olduğu halde kan aldırmıştı.” (Müslim, Hac: 11; Ebû Dâvûd, Menasik: 35)

ž Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir.

bölüm: 23

Ø ihramlı kimse evlenebilir mi?

840- Nübeyh b. Vehb (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Ma’mer’in oğlunu nikahlamak istedi ve o günkü hac işleri görevlisi Ebân b. Osman’a gönderdi. Ona geldim ve şöyle dedim: “Karedeşin İbn Ma’mer oğlunu nikahlamak istiyor seninde nikahta hazır bulunmanı istiyor.” Bunun üzerine şöyle dedi: Kanaatimce o cahil bir bedeviden başkası değildir. Çünkü ihramlı kişi ne evlenebilir nede evlendirilebilir. Veya buna yakın bir söz söyledi. Sonra Osman’dan benzeri olarak merfu bir hadisi bize aktardı. (Ebû Dâvûd, Menasik: 38)

ž Bu konuda Ebû Rafi’ ve Meymûne’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Osman hadisi hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından bazı ilim adamları bu hadisle amel ederler. Ömer b. Hattâb, Ali b. ebî Tâlib, İbn Ömer ve bazı tabiin dönemi fakihleri bunlardır. Mâlik, Şâfii, Ahmed ve İshâk aynı görüşte olup ihramlı kimsenin evlenmesini hoş görmezler nikah yaparsa nikahı batıldır derler.

841- Ebû Rafi’ (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Meymûne ile ihramsız iken evlendi, ihramsız iken gerdeğe girdi ikisinin arasında dünür başı ben idim.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 38)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahih olup; sadece Hammad b. Zeyd’in Matar el Verrak yoluyla Rabia’dan müsned olarak rivâyetiyle bilmekteyiz. Mâlik b. Enes, Rabia, Süleyman b. Yesâr yoluyla Peygamber (s.a.v.)’in Meymûne ile ihramsız iken evlendiğini bize rivâyet etmektedir. Mâlik bu hadisi mürsel olarak rivâyet ediyor. Aynı şekilde Süleyman b. Bilâl’de, Rabia’dan mürsel olarak rivâyet etmiştir.

Tirmîzî: Yezîd b. el Esam’ın, Meymûne’den rivâyetine göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), ihramlı değilken benimle evlendi.”

Yezîd b. Esam; Meymûne’nin kız kardeşinin oğludur.

bölüm: 24

Ø Peygamber (s.a.v.) ihramlı iken kimle evlenmişti?

842- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, “Rasûlullah (s.a.v.), Meymûne ile ihramlı iken evlenmişti.” (Buhârî, Nikah: 31; Ebû Dâvûd, Menasik: 38)

ž Bu konuda Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir. Bazı ilim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar. Sûfyân es Sevrî ve Küfeliler bunlardandır.

843- Yine İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, “Rasûlullah (s.a.v.) Meymûne ile ihramlı iken evlenmişti.” (Buhârî, Nikah: 31; Ebû Dâvûd, Menasik: 38)

844- Amr b. Dinar (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebûş Şa’sâ’dan işittim İbn Abbâs’dan şöyle naklediyordu: “Rasûlullah (s.a.v.) ihramlı iken Meymûne ile evlendi.” (Buhârî, Nikah: 31; Ebû Dâvûd, Menasik: 38)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

Ebûş Şa’sa’nın ismi Câbir b. Zeyd’tir. Rasûlullah (s.a.v.)’in, Meymûne ile evlenmesi konusunda değişik görüşler ortaya konulmuştur. Çünkü; Rasûlullah (s.a.v.), Mekke yolunda evlenmişti. Kimi ilim adamları Meymûne ile evlenmesi konusunda değişik görüşler ortaya konulmuştur çünkü, Rasûlullah (s.a.v.), Mekke yolunda evlenmiş. Kimi ilim adamları, Meymûne ile ihramdan önce evlenmiş evlenme işi ihramlı iken ortaya çıkmıştı yine ihramdan çıktıktan sonra Mekke yolu üzerindeki, “Şerif” denilen yerde gerdeğe girmişti. Yine Meymûne “Şerif” denilen yerde vefat etmiş ve aynı yere defnedilmişti.

845- Yezîd b. Esam (r.a.)’in, Meymûne’den rivâyetine göre: “Rasûlullah (s.a.v.), Meymûne ile ihramlı değilken evlendi ve yine ihramsız iken gerdeğe girdi. Meymûne; “Serif” denilen yerde vefat etti ve onu orada zıfaf yapılan gölgeliğin altında defnettik.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 38; Nesâî Menasik: 90)

ž Bu hadis garibtir. Bu hadisi pek çok kimse Yezîd b. Esam’dan mürsel olarak: “Rasûlullah (s.a.v.), Meymûne ile ihramda değilken evlenmişti” denilerek rivâyet edilmiştir.

bölüm: 25

Ø ihramlı kimse av etinden yiyebilir mİ?

846- Câbir b. Abdullah (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kendiniz avcılık yapmadığınız ve sizin için avlanmadığı takdirde kara avı ihramda iken sizin için helaldir.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 40; Nesâî, Menasik: 78)

ž Tirmîzî: Bu konuda Ebû Katâde ve Talha’dan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Câbir hadisi tefsir edilip yoruma kavuşturulmuş gibidir çünkü Muttalib’in, Câbir’den hadis işittiğini bilmiyoruz. Bazı ilim adamları, uygulamalarını bu hadise göre yaparak; İhramlı kimse kendisi için avlamamış veya kendisi için bir başkası tarafından avlanmamış ise av etinden yiyebilir demektedirler.

Şâfii: Bu konuda rivâyet edilen en güzel ve hoş hadis budur diyerek, uygulamalarını bu hadise göre yaptığını ortaya koymuştur. Ahmed ve İshâk’da aynı görüştedirler.

847- Ebû Katâde (r.a.)’den rivâyet edilmiştir. Ebû Katâde, Peygamber (s.a.v.) ile beraberdi, kendisi ihramlı değildi Mekke yolunda, ihramlı birkaç arkadaşıyla birlikte geri kaldı. Tam bu arada vahşi bir eşek gördü hemen o hayvanı avlamak için atına bindi arkadaşlardan kamçısını vermelerini istedi onlar bu işe yanaşmadılar, mızrağını istedi yine uzak durdular. Bu sefer kendisi alıp yaban eşeğini sıkıştırıp avladı. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından bir kısmı onun etinden yedi bir kısmı da yemedi. Rasûlullah (s.a.v.)’e ulaşınca ona bu konuda sordular. O’da buyurdu ki: “O av eti Allah’ın size yiyecek olarak verdiği bir ikramıdır.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 40; Nesâî, Menasik: 78)

848- Kuteybe’nin, Mâlik, Zeyd b. Eslem, Atâ b. Yesâr ve Ebû Katâde’den bize aktardığına göre bu hadisin bir benzerini aktarmış olup bu Zeyd b. Eslem’in rivâyetinde Rasûlullah (s.a.v.)’in “Yanınızda o avın etinden bir şey var mı?” fazlalığı vardır. (Ebû Dâvûd, Menasik: 40; Nesâî, Menasik: 78)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 26

Ø ihramlı kimse kendisine avlanan av etinden yiyebilir mi?

849- Sa’d b. Cessâme (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), Ebva ve Veddan denilen yerde ona uğramıştı oda Rasûlullah (s.a.v.)’e vahşî bir eşek hediye etmişti. Rasûlullah (s.a.v.)’de onu kabul etmeyip geri çevirmişti. Onun yüzündeki hoşnutsuzluğu görünce şöyle buyurdu: “Onu sana iade etmezdik fakat biz ihramlıyız o yüzden kabul etmedik.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 40; Nesâî, Menasik: 78)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve başka dönemlerden bazı ilim adamları, uygulamalarını bu hadise göre yaparak ihramlı kimsenin av eti yemesini hoş karşılamazlar.

Şâfii diyor ki: Bu hadis bize göre, şöyle anlaşılmalıdır: Rasûlullah (s.a.v.), o avın kendisi için avlandığını zannederek hoşlanmamış ve geri çevirmiştir. Zuhrî’nin bazı arkadaşları bu hadisi Zührî’den rivâyet ettiler ve dediler ki: “Rasûlullah (s.a.v.)’e yabanî eşek hediye edilmişti” fakat bu rivâyet pek sağlam değildir.

Tirmîzî: Bu konuda Ali ve Zeyd b. Erkâm’dan da hadis rivâyet edilmiştir.

bölüm: 27

Ø ihramlı kimse deniz avı yapabilir mi?

850- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte hac ve umre için çıkmıştık çekirge sürüsüyle karşılaştık çekirgeleri bastonlarımızla ve kamçılarımızla vurup öldürüyorduk. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Çekirgeleri yeyiniz çünkü o deniz avından sayılır.” (İbn Mâce, Sayd: 9; Ebû Dâvûd, Menasik: 41)

ž Tirmîzî: Bu hadis garibtir. Bu hadisi sadece Ebûl Mühezzim’in, Ebû Hüreyre’den rivâyetiyle bilmekteyiz. Ebûl Mühezzim’in ismi Yezîd b. Sûfyân’dır. Şu’be bu kimse hakkında ileri geri konuşmuştur. İlim adamlarından bazıları ihramlı kimsenin çekirge avlayıp yemesine izin vermişlerdir. Bir kısmı da çekirge avlayıp yiyen kimsenin sadaka vermesi gereklidir derler.

bölüm: 28

Ø ihramlı kimse sırtlan yakalayabilir mi?

851- İbn ebî Ammâr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Câbir b. Abdullah’a, sırtlan av sayılır mı? diye sordum. Evet dedi. Onu yiyebilir miyim? Dedim. Evet dedi. Bunu Rasûlullah (s.a.v.) mi böyle buyurdu dedim yine evet dedi.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

Ali b. el Medînî diyor ki: Yahya b. Saîd şöyle der: Cerir b. Hazım bu hadisi rivâyet etti ve Câbir’den, Ömer’den dedi. İbn Cüreyc’in rivâyeti daha sahihtir. Ahmed ve İshâk’ta aynı görüştedir. Bazı ilim adamlarının ameli bu hadise göredir. Yani “Sırtlan yakalayan kimseye ceza gerekir” derler.

bölüm: 29

Ø mekkeye girerken gusül yapmak

852- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Mekke’ye giriş için “Fah” denilen yerde gusletmişti.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmîzî: Bu rivâyet pek tercih edilmez sahih olan rivâyet Nafi’ yoluyla İbn Ömer’den gelen “O Mekke’ye giriş için yıkanırdı” rivâyetidir. Şâfii aynı görüşte olup Mekke’ye girerken gusletmeyi müstehab görür. Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem hadis konusunda zayıftır. Ahmed b. Hanbel, Ali el Medînî ve başka hadisçiler bu kimseyi hadis konusunda zayıf kabul etmişlerdir. Bu hadisi sadece merfu olarak onun rivâyetinden bilmekteyiz.

bölüm: 30

Ø mekkeye yukarı bölgeden girip aşağı bölgesinden çıkmak

853- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), Mekke’ye girerken üst taraftan girer alt taraftan da çıkardı.” (Buhârî, Hac: 41; Müslim, Hac: 37; Ebnu Dâvûd, Menasik: 44)

ž Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Âişe hadisi hasen sahihtir.

bölüm: 31

Ø Peygamber (s.a.v.)’in mekkeye gündüz girmesi

854- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), Mekke’ye gündüzleyin girmişti.” (Nesâî, Menasik; 104; Buhârî, Hac: 39)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasendir.

bölüm: 32

Ø ka’be’yi görünce ellerini kaldırmamak

855- Muhâcir el Mekkî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Câbir b. Abdullah’a “Ka’be görülünce kişi ellerini kaldırmalı mı?” diye soruldu da bunun üzerine şöyle dedi: “Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber haccettik biz öyle bir şey yapıyor muyduk?” (Ebû Dâvûd, Menasik: 45)

ž Tirmîzî: Ka’be’yi görünce ellerin kaldırılmasını sadece Şu’be’nin, Ebû Kazaa’dan rivâyetiyle bilmekteyiz. Ebû Kazaa’nın ismi: Süveyd b. Hucr’dur.

bölüm: 33

Ø tavaf nasıl yapılmalıdır?

856- Câbir (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Mekke’ye gelince mescide girdi önce Hacer-ül Evsedi istilam etti (yani eliyle selamladı) sonra Ka’be’yi sol yanına alarak üç sefer hızlıca yürüyerek dört seferde normal yürüyerek tavafı tamamlamış oldu sonra İbrahim makamına gelerek “İbrahimin makamını namazgah edinin” diyerek iki rekat namaz kıldı. Makamı İbrahim kendisiyle Ka’be’nin arasında idi iki rekatlık namazdan sonra Hacer-ül Esvede gelerek istilam etti (eliyle selamladı). Sonra Safa tepesine çıktı. Zannediyorum ki: “Safa ve Merve Allah’ın sembollerindendir” buyurdu. (Nesâî, Menasik: 137)

ž Bu konuda İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Câbir hadisi hasen sahihtir. İlim adamları bu hadisle amel ederler.

bölüm: 34

Ø tavafın başlangıcı hacer-ül esved’dendir

857- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), Hacer-ül Esved’den, Hacer-ül Esved’e kadar hızlıca yürüdü sonra da dört sefer normal yürüyüşle tavafı bitirmiş oldu.” (Nesâî, Menasik: 146)

ž Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Câbir hadisi hasen sahihtir. İlim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar.

Şâfii diyor ki: İlk üç şaftta hızlı yürümeyi terk eden saygısızlık etmiş olur, keffâret olarak bir şey gerekmez. İlk üç şaftta hızlı yürümeyi terk etmişse geri kalanlarda hızlı yürümesi gerekmez.

Bazı ilim adamları şöyle derler: Mekkeli olanlara ve Mekke’de ihrama girenlere ilk üç şaftta hızlı yürümek gerekmez.

bölüm: 35

Ø ka’be köşelerinden sadece hacer-ül esved ve Rükn-ü yemaniyi istilam etmek

858- Ebût Tufeyl (r.a.)’den rivâyete şöyle demiştir: İbn Abbâs’la beraberdik Muaviye, Ka’be’nin tüm köşelerini istilam ederek tavafını sürdürüyordu. Bunun üzerine İbn Abbâs ona şöyle dedi: “Rasûlullah (s.a.v.), sadece Rükni Yemani ve Hacer-ül Esved köşelerini istilam etmişti. Muaviye dedi ki: “Ka’be’nin istilam edilmeyecek hiçbir köşesi yoktur.” (Buhârî, Hac: 59; Nesâî, Menasik: 130)

ž Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir. İlim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar ve şöyle demişlerdir: “Rükn-ü Yemanî ve Hacer-ül Esved dışındaki Ka’be’nin başka köşeleri istilam edilmez.”

bölüm: 36

Ø Rasûlullah (s.a.v.), tavafı yaparken sağ omuzu çıplaktı

859- Ya’la b. Ümeyye (r.a.)’ın babasından rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) üzerinde bürd denilen çizgili bir ihram olduğu halde sağ omuzu çıplak olarak tavaf yaptı.”(Ebû Dâvûd, Menasik: 49; İbn Mâce, Menasik: 30)

ž Tirmîzî: Bu hadis Sevrî’nin, İbn Cüreyc’den rivâyetidir bunu sadece onun rivâyetiyle bilmekteyiz ve bu hadis hasen sahihtir. Abdulhamid, Cübeyre b. Şeybenin oğludur, Ya’la ve babasından bildirildiğine göre o; Ya’la b. Ümeyye’dir.

bölüm: 37

Ø hacer-ül esved öpülmeli mi?

860- Âbis b. Rabia (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ömer b. Hattâb’ı gördüm Hacer-ül Esvedi öpüyor ve şöyle diyordu: “Ben seni öpüyorum ve sadece bir taş olduğunu da biliyorum, Rasûlullah (s.a.v.)’in seni öptüğünü görmeseydim asla öpmezdim.” (Buhârî, Hac: 60; Nesâî, Menasik: 148)

ž Tirmîzî: Bu konuda Ebû Bekir ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Ömer hadisi hasen sahihtir.

861- Zübeyr b. Arabî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir adam İbn Ömer’e, Hacer-ül Esved’in istilam edilmesini sordu o da şöyle dedi: “Ben Rasûlullah (s.a.v.)’i Hacer-ül Esved’i hem öperken hemde istilam ederken gördüm.” Adam dedi ki: “Eğer dar bir yere sıkıştırılırsam ve oraya yaklaşmam engellenirse ne dersin? İbn Ömer bu sorunlardan hoşlanmayıp kızmış olacak ki: “Sen bu soruları Yemen’de bırak! Ben, Rasûlullah (s.a.v.)’i istilam ederken ve öperken gördüm dedi.” (Buhârî, Hac: 60; İbn Mâce, Menasik: 155)

ž Tirmîzî: Hammad b. Zeyd, Zübeyr b. Arabî’den rivâyet etmiştir. Zübeyr b. Arabî, Küfeli olup bu Ebû Seleme diye künyelenir. Enes b. Mâlik, Rasûlullah (s.a.v.)’in başka sahabîlerinden hadis işitmiştir. İlim adamlarından Sûfyân es Sevrî ve başkaları kendisinden hadis rivâyet etmişlerdir.

Tirmîzî: İbn Ömer hadisi hasen sahihtir. Yine İbn Ömer’den değişik şekillerde de bu hadis bize aktarılmıştır. İlim adamları uygulamalarını bu hadise göre yaparlar ve Hacer-ül Esved’i öpmeyi müstehab görürler. İzdiham gibi sebeplerden dolayı yaklaşmak mümkün olmazsa eliyle istilam edip elini öpmesi gerekir. Hacer-ül Esved’e ulaşamadığı zaman onun hizasına geldiği zaman ona döner ve tekbir alır. Şâfii bu görüştedir.

bölüm: 38

Ø sa’y yapmaya safâ tepesinden başlamak gerekir

862- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), Mekke’ye geldiğinde Ka’be’yi yedi kere tavaf etti ve Bakara sûresi 125. ayetini okudu; “… İbrahim (a.s)’in ibadet ettiği yeri sizde kendinize ibadet yeri edinin…” sonra İbrahim makamının arkasında namaz kıldı. Sonra Hacer-ül Esved’in bulunduğu köşeyi istilam ederek şöyle buyurdu: “Allah’ın başladığı yerden başlayalım.” Sa’y yapmaya safa tepesinden başladı ve bakara sûresi 158. ayetini okudu: “Allah’ın insanlığa sunduğu sembollerden biri de Safâ ile Merve’dir…” (Müslim, Hac: 19; Ebû Dâvûd, Menasik: 56)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. İlim adamları uygulamalarını bu hadise göre yaparlar. Sa’y yapmaya önce safa tepesinden başlanır. Sa’fa’dan önce Merve’den başlanırsa caiz değildir. Sa’fa’dan başlamak gerekir.

Tavaf yapıp ta sa’y yapmayan kimse hakkında alimler değişik görüşler ortaya koymuşlardır. Bir kısmı: Sa’fa ile Merve arasında sa’y yapmadan Mekke’den çıkan kimse Mekke’ye yakın iken hatırlarsa dönüp Safâ ile Merve arasında sa’y yapmalıdır. Memleketine dönünceye kadar hatırlamazsa haccı caiz olup Kurban kesmesi gerekir. Sûfyân es Sevrî, aynı görüştedir.

Kimi alimler ise şöyle derler: Safa ile Merve arasındaki Sa’yı terk eder ve ülkesine dönerse haccı geçerli değildir. Şâfii bu görüşte olup şöyle der: Safa ile Merve arasında say yapmak vaciptir, “Hac” ancak onunla geçerlidir.

 bölüm: 39

Ø Rasûlullah (s.a.v.) safâ ile merve arasında niçin koşmuştu?

863- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in Ka’be’de tavaf etmesi ve Safâ ile Merve arasında koşması müşriklere gövde gösterisi yapmak içindi.” (Buhârî, Hac: 80; Ebû Dâvûd, Menasik: 50)

ž Tirmîzî: Bu konuda Âişe, İbn Ömer ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir. İlim adamları Safa ile Merve arasında yapılan sa’yı müstehab görürler. Kişi orada koşamaz ise normal olarak yürümesini bile caiz kabul etmişlerdir.

864- Kesir b. Cümhan (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Ömer’i Safa ile Merve arasında normal şekilde yürürken gördüm ve kendisine Safâ ile Merve arasında koşmuyor da yürüyor musun? Dedim. Bunun üzerine dedi ki: “Eğer koşarsam Rasûlullah (s.a.v.)’i koşarken görmüşümdür, eğer yürürsem şunu iyi bil ki Rasûlullah (s.a.v.)’i yürürken görmüşümdür ve ben yaşlı bir kimseyim.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 55; Buhârî, Hac: 80)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Saîd b. Cübeyr’de, İbn Ömer’den buna benzer bir hadis rivâyet edilmiştir.

bölüm: 40

Ø binit üzerinde de tavaf yapılabilir mi?

865- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v.) biniti üzerinde tavaf etti, Hacer-ül Esved köşesine geldiğinde elindeki deynekle istilam edercesine işaret etti.” (Buhârî, Hac: 61; Nesâî, Menasik: 140; İbn Mâce, Menasik: 34)

ž Tirmîzî: Bu konuda Câbir, Ebû-t Tufeyl ve Ümmü Seleme’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir. İlim adamlarından bazıları özürsüz olarak Ka’be’yi binit üzerinde tavaf etmeyi hoş karşılamamışlardır. Şâfii’nin görüşü budur.

bölüm: 41

Ø tavaf etmenin değeri ve kıymeti

866- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her kim Ka’be’yi elli sefer tavaf ederse annesinden doğduğu günkü gibi günahlarından temizlenir.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmîzî: Bu konuda Enes ve İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi garibtir. Muhammed’e bu hadis hakkında sordum şöyle dedi: Gerçekten bu hadis İbn Abbâs’ın kendi sözü olarak rivâyet edilmiştir.

867- Eyyûb es Sahtiyanî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Saîd b. Cübeyr’in oğlu Abdullah’ı babasından daha üstün sayarlardı. Onun Abdulmelik b. Saîd b. Cübeyr adında bir kardeşi vardır. Aynı şekilde ondan da rivâyet etmiştir.

bölüm: 42

Ø nafile namaz ve tavaf her an yapılabilir

868- Cübeyr b. Mut’ım (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ey Abdumenaf oğulları, gece ve gündüz hangi saatte olursa olsun bu Ka’be’yi kim tavaf ederse ve namaz kılarsa engel olmayın.” (İbn Mâce, İkame: 149)

ž Tirmîzî: Bu konuda İbn Abbâs ve Ebû Zerr’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Cübeyr hadisi hasen sahihtir. Abdullah b. ebî Necîh bu hadisi Abdullah b. Rebah’tan aynı şekilde rivâyet etmiştir. İlim adamları ikindiden sonra ve sabah namazından sonra Mekke’de (Ka’be’de) namaz kılınması konusunda değişik görüşler ortaya koymuşlardır; Kimileri: İkindiden sonra ve sabahtan sonra namaz kılmakta ve tavaf etmekte bir sakınca yoktur derler. Şâfii, Ahmed, İshâk bunlardan olup, Peygamber (s.a.v.)’in bu hadisini delil getirmektedirler. Bir kısmı ise: İkindiden sonra tavaf ederse güneş batıncaya kadar namaz kılmaz aynı şekilde sabah namazından sonra tavaf ederse güneş doğuncaya kadar namaz kılmaz. Bunlarda Ömer’in hadisini delil olarak getirirler. Şöyle ki: Ömer sabah namazından sonra tavaf etti de namaz kılmadan Mekke’den çıktı. “Zî Tuvâ” denilen yere inince güneş doğduktan sonra namaz kıldı. Sûfyân es Sevrî ve Mâlik b. Enes bu görüştedirler.

bölüm: 43

Ø tavaf namazında ne okunur?

869- Câbir b. Abdullah (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) iki rekatlı tavaf namazında iki ihlas sûresi olan Kâfirûn ve Kulhüvallahû ehad sûrelerini okurdu.” (Nesâî, Menasik, 164; Buhârî, Hac: 69)

870- Cafer b. Muhammed (r.a.)’in babasından rivâyete göre: “O iki rekatlık tavaf namazında Kâfirûn ve İhlas sûrelerini okumayı severdi.” (Nesâî, Menasik, 164; Buhârî, Hac: 69)

ž Tirmîzî: Bu rivâyet Abdulaziz b. Imrân’ın rivâyetinden daha sahihtir. Cafer b. Muhammed’in babasından rivâyeti babası yoluyla Câbir’in rivâyetinden daha sahihtir. Abdulaziz b. Imrân hadis konusunda zayıf sayılan bir kimsedir.

bölüm: 44

Ø ka’be’yi çıplak tavaf etmek yasaklanmıştır

871- Zeyd b. Üsey’(r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ali’ye sordum; “Hangi talimatla gönderildin diye.” Buyurdular ki: “Dört şey ile gönderildim; Cennete sadece Müslümanlar gireceklerdir, Ka’be çıplak olarak tavaf edilmeyecektir, bu yıldan sonra Hac ve Umre için Ka’be’de Müslümanlarla müşrikler bir araya gelmeyeceklerdir, Rasûlullah (s.a.v.) ile sözleşmesi olan kimsenin sözleşmesindeki süreye uyulacaktır. Sözleşme ve süresi olmayanların süresi ise dört aydır.” (Buhârî, Hac: 67)

ž Tirmîzî: Bu konuda Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Ali hadisi hasendir.

872- İbn Ömer ve Nasr b. Ali (r.anhüma) dediler ki: Sûfyân b. Uyeyne, Ebû İshâk’tan naklederek bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır. Ebû Ömer ve Nasr b. Ali derler ki: Zeyd b. Yüsey’ derler ki: Bu hadis daha sahihtir.

ž Tirmîzî: Şu’be bu konuda vehme kapılarak bu ismi “Zeyd b. Üseyl” demektedir.

bölüm: 45

Ø Peygamber (s.a.v.) ka’be’nin içerisine girmiş midir?

873- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) benim yanımdan gönlü hoş ve sevinç içerisinde çıktı sonra üzüntülü bir şekilde bana döndü. Bunun üzerine üzüntüsünün sebebini sordum. Buyurdular ki: Ben Ka’be’ye girdim keşke bunu yapmasaydım ileride onlarda bunu yapmak isterler ve onlara zorluk çıkarmış olacağımdan dolayı korkarım.” (İbn Mâce, Menasik: 79; Nesâî, Menasik: 126)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 46

Ø Rasûlullah (s.a.v.) ka’be içerisinde namaz kılmış mıdır?

874- Bilâl (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre: “Rasûlullah (s.a.v.), Ka’be içerisinde namaz kıldı.” İbn Abbâs: “Namaz kılmadı fakat tekbir aldı” diyor. (Nesâî, Menasik: 131; Buhârî, Hac: 52)

ž Tirmîzî: Bu konuda Üsâme b. Zeyd, Fadl b. Abbâs, Osman b. Talha ve Şeybe b. Osman’dan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Bilâl hadisi hasen sahihtir. Pek çok ilim adamları uygulamalarını bu hadisle yapmakta olup; Ka’be içerisinde namaz kılmakta bir sakınca görmezler.

Mâlik b. Enes der ki: Ka’be’nin içerisinde nafile namaz kılmakta bir sakınca yoktur, Ka’be içerisinde farz namaz kılmayı hoş karşılamam.

Şâfii der ki: Ka’be içerisinde farz namaz kılmakta bir sakınca yoktur. Çünkü abdest ve kıble konusunda farz namazla nafile namazın durumu aynıdır.

bölüm: 47

Ø Peygamber (s.a.v.) ka’be’de neden değişiklik yapmadı?

875- Esved b. Yezîd (r.a.)’den rivâyete göre, İbn Zübeyr ona dedi ki: Müminlerin anası Âişe’nin sana anlattığı hadislerden bana biraz aktar. Esved dedi ki: Âişe, Rasûlullah (s.a.v.)’in O’na şöyle buyurduğunu nakletti: “Senin bu toplumun cahiliyye döneminden yeni çıkmış olmasalardı Ka’be’yi yıkar ve iki kapı yaptırırdım.” (Buhârî, Hac: 42; Müslim, Hac: 70)

ž Tirmîzî: İbn Zübeyr, halife olunca Ka’be’yi yıktırdı ve iki kapı yaptırdı.

Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 48

Ø “hıcr” denilen yerde namaz kılmak ka’be de kılmak gibidir

876- Âişe (r.anha)’dan rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Ka’be’ye girmeyi ve orada namaz kılmayı çok arzu ederdim. Rasûlullah (s.a.v.) elimden tutarak beni Hıcr denilen yere soktu ve şöyle buyurdu: “Ka’be’ye girmek istiyorsan Hıcr’de namaz kıl çünkü orası Ka’be’den bir parçadır. Kavmin, Ka’be’yi yaparken malzeme eksikliğinden dolayı Hıcr’ı Ka’be’den ayırdılar ve ayrı bir yer haline getirdiler.” (Buhârî, Hac: 42; Müslim, Hac: 70)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Alkame b. ebî Alkame; Alkame b. Bilâl’dir.

bölüm: 49

Ø hacer-ül esvedin değeri ve kıymeti

877- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Hacer-ül Esved, sütten daha beyaz olarak Cennet’ten inmişti, ademoğullarının hataları onu kararttı.” (Buhârî, Hac: 50; Nesâî, Hac: 145)

ž Tirmîzî: Bu konuda Abdullah b. Amr ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir.

878- Abdullah b. Amr’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle diyordu: “Rükün ve makam Cennetin yakutlarından iki yakuttur ki Allah onların nurunu almıştır. Eğer onların nurunu almamış olsaydı onlar doğu ile batı arasını aydınlatırlardı.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmîzî: Bu hadis Abdullah b. Amr’dan mevkuf yani kendi sözü olarak rivâyet ediliyor. Aynı konuda Enes’den de rivâyet olup garib hadistir.

bölüm: 50

Ø hac için minâ’ya gidip orada gecelemek

879- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) Arafat’a çıkmazdan önce Minâ’da bize öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarını kıldırdı ve sonra Arafat’a yürüdü.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmîzî: İsmail b. Müslim’in hafızası konusunda söz edilmiştir.

880- Yine İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), Minâ’da sabahı ve öğleyi kıldı sonra Arafat’a yürüdü.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmîzî: Bu konuda Abdullah b. Zübeyr ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Mıksem’in İbn Abbâs’tan rivâyetine gelince; Ali b. el Medînî, Yahya vasıtasıyla Şu’be’den naklederek şöyle diyor. Hakem Mıksem’den sadece beş hadis işitmiştir. Şu’be’den bu beş hadisi saydı bu hadis onun saydıkları arasında değildi.

bölüm: 51

Ø Minâ, fazla oyalanacak bir yer değildir

881- Âişe (r.anha)’dan rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: Ey Allah’ın Rasûlü! Minâ’da seni gölgelendirecek bir şey yapalım mı? dedik. Şöyle buyurdular: “Hayır Minâ; Önce gelenin devesini çökerteceği yerdir. Yerleşim yeri değildir.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 86; İbn Mâce, Menasik: 52)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 52

Ø Minâ’da namazları kısaltmak

882- Hârise b. Vehb (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “İnsanların güven içinde ve en kalabalık oldukları bir anda Minâ’da namazları iki rekat olarak kıldım.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 76; Buhârî, Hac: 84)

ž Tirmîzî: Bu konuda İbn Mes’ûd, İbn Ömer ve ve Enes’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Hârise b. Vehb hadisi hasen sahihtir.

İbn Mes’ûd’un şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Peygamber (s.a.v.) zamanında Ebû Bekir döneminde Ömer döneminde ve Osman’ın halifeliğinin başlarında Minâ’da namazları onlarla beraber iki rekat olarak kıldım.

Mekkelilerin Minâ’da namazları kısaltmalarında alimler değişik görüşler ortaya koymuşlardır. Bir kısmı: “Mekkeliler için namazı kısaltmak yoktur ancak yolcu olanlar kısaltabilirler” demekte olup, İbn Cüreyc, Sûfyân es Sevrî, Yahya b. Saîd el Kattan, Şâfii, Ahmed ve İshâk bu görüşte olanlardandır. Diğer bir kısmı ise: “Mekkelilerin de Minâ’da namazlarını kısaltmalarında bir sakınca yoktur” derler. Evzâî, Mâlik, Sûfyân b. Uyeyne, Abdurrahman b. Mehdî’de bu görüşe sahip olanlardandır.

bölüm: 53

Ø arafatta bulunma ve dua

883- Yezîd b. Şeyban (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Mirba’ el Ensarî biz Arafat’ta iken yanımıza geldi, Biz Amr’ın vakfe yerinden uzak saydığı bir yerde idik ve şöyle dedi. “Ben Rasûlullah (s.a.v.)’in size gönderdiği elçisiyim o size “İbadet yerleriniz neresi ise orada bulunun çünkü siz atanız İbrahim (a.s)’dan kalma bir miras üzerindesiniz.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 62; Buhârî, Hac: 87)

ž Tirmîzî: Bu konuda Ali, Âişe, Cübeyr b. Mut’ım ve Şerid b. Süveyd es Sekafî’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Mirba’ el Ensarî hadisi hasen sahihtir. Bu hadisi sadece İbn Uyeyne’nin Amr b. Dinar’dan, yaptığı rivâyetle bilmektyiz. İbn Mirba’nın ismi Yezîd b. Mirba’ el Ensarî’dir. Onun rivâyeti olarak tek bir hadis bilinmektedir.

884- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Kureyş ve Kureyş’in dini üzerinde olanlar ki onlar Ahmesî’ler yani Humus’lerdir. Müzdelife’de vakfe yaparlar ve biz Allah’ın evinin sakinleriyiz derlerdi. Onların dışındakiler ise Arafat’ta vakfeye dururlardı. Bunun üzerine Allah Bakara 199. ayetini indirdi: “Sonra sizler de dalga dalga ilerleyen öteki insanlarla birlikte ilerleyin…” (Buhârî, Hac: 92; Müslim, Hac: 46)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadisin anlamı şudur. Mekkeliler harem sınırları dışına çıkmazlardı. Arafat bölgesi ise harem bölgesi dışında sayılırdı. Bu yüzden Mekkeli olduklarını söyleyenler Müzdelife’de vakfe yaparlar ve “Biz, Allah’ın evinin sakinleriyiz” derlerdi. Mekkelilerin dışındakiler ise Arafat’ta vakfe yaparlardı. Bu yüzden Allah bu ayrıcalığı kaldırmak üzere “Hepiniz de dalga dalga ilerleyen diğer insanlarla birlikte ilerleyin…” ayetini indirmişti.

Humus ve Ahmesî’ler harem bölgesi insanları demektir.

bölüm: 54

Ø arafat bölgesinin tamamı vakfe yeridir

885- Ali b. ebî Tâlib (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), Arafat’ta vakfe yaptı ve şöyle buyurdu: “Burası Arafattır, burası vakfe yapılacak yerdir. Arafat bölgesinin tamamı vakfe yeridir.” Sonra güneş batınca oradan ayrılmak için hareket etti. Üsâme b. Zeyd’i binitinin arkasına aldı. Eli ile insanlara işaret ediyordu, insanlar büyük kalabalıklar halinde sağa sola çalkalanıyorlardı, onlara bakıp; “Ey insanlar sükunetli olun” diyordu. Sonra hep birlikte denilen Müzdelife’ye gelerek iki vakit namazını bir anda birlikte kıldırdı. Sabah olunca “Kuzah” denilen yere geldi ve orada vakfe yaptı ve şöyle buyurdu: “Burası Kuzah’tır ve vakfe yapılacak yerdir Cem’in yani Müzdelife’nin tamamı vakfe yapılacak yeridir.” Sonra ilerledi Muhassir vadisine varınca devesini kamçıladı ve o bölgeden hızlıca geçti Muhassir vadisini geçince durdu. Fadl b. Abbâs’ı binitinin arkasına aldı sonra şeytan taşlama yerine gelerek taş attı. sonra kurban kesme yerine geldi ve şöyle buyurdu: “İşte burası kurban kesme yeridir. Minâ’nın tamamı kurban kesme yeridir.” Has’am kabilesinden genç bir kız fetva almak üzere Rasûlullah (s.a.v.)’e gelerek: “Babam yaşlı bir kimse olup kendisine Hac farz olmuştur. Onun yerine haccetmem caiz midir?” diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.) “Babanın yerine haccet” buyurdular. Bu esnada binitinin arkasında bulunan Fadl’ın boynunu geri tarafa çeviren Rasûlullah (s.a.v.)’e Abbâs sormuştu: “Amca oğlunun boynunu niçin geri çevirdin” diye. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Fetva sormaya gelen genç delikanlı kız ve binitinin arkasında genç delikanlı erkek bunların birbirlerine bakmaları sonucunda şeytanın bir zarar verebileceğinden emin olmak için” buyurdular.

Sonra bir adam daha geldi: “Ey Allah’ın Rasûlü ben tıraş olmadan haccın tavafını yapıvermişim ne olacak” deyince; Rasûlullah (s.a.v.): “Tıraş oluver veya saçını kısaltıver zararı yoktur” buyurdular. Başka bir adam gelerek: “Ey Allah’ın Rasûlü, şeytanı taşlamadan önce kurbanı kesivermişim ne olacak? Dedi. Rasûlullah (s.a.v.) de: “Şeytana taş atıver zararı yoktur.” buyurdular.

Sonra Rasûlullah (s.a.v.) Ka’be’ye gelerek tavaf etti sonra zemzem kuyusuna geldi ve: “Ey Abdulmuttalib oğulları insanlar zemzem çekmek için sizi sıkıntıya sokmayacaklarını bilseydim bende bu kuyudan su çekerdim” buyurdular. (Ebû Dâvûd, Menasik: 62; İbn Mâce Menasik: 55)

ž Tirmîzî: Bu konuda Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Ali hadisi hasen sahihtir ve sadece bu şekliyle Abdurrahman b. Hâris b. Ayyaş’ın rivâyetiyle bilmekteyiz.

Pek çok kimse bu hadisi Sevrî’den aynı şekilde rivâyet etmişlerdir. İlim adamları bu hadisle amel ederler ve: “Arafat’ta öğle ve ikindi namazlarını öğle vaktinde kılınması görüşündedirler.

Bazı ilim adamları ise: “Kişi cemaate katılmaz da kendi çadırında kılar ise aynen imamın yaptığı gibi iki namazı bir vakitte cem eder” demektedirler.

Zeyd b. Ali Ebû Tâlib’in oğlu, Ali’nin oğlu Hüseyin’in oğludur. (Allah’ın selamı hepsinin üzerinde olsun)

bölüm: 55

Ø arafat’tan müzdelifeye iniş

886- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, “Rasûlullah (s.a.v.), Muhassir vadisinde devesini hızlıca koşturdu.” Bişrin rivâyetinde şu fazlalık vardır. “Müzdelifede huzur ve sükûnetle geçti insanlara da huzur ve sükûnet içersinde olmalarını emretti.”

Ebû Nuaym’ın rivâyetinde de şu fazlalık yer alır: “Şeytan taşlamayı fiske taşı büyüklüğündeki taşlarla taşlamayı emretti ve belki de bu yıldan sonra sizi tekrar göremem” buyurdu. (İbn Mâce, Menasik: 58; Buhârî, Hac: 93)

ž Tirmîzî: Bu konuda Üsâme b. Zeyd’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Câbir hadisi hasen sahihtir.

bölüm: 56

Ø müzdelife’de akşamla yatsıyı bir arada bir vakitte kılmak

887- Abdullah b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, İbn Ömer, Müzdelife’de bir kametle iki namazı bir arada kıldı ve “Rasûlullah (s.a.v.)’in aynı yerde aynı şekilde yaptığını gördüm” dedi. (Buhârî, Hac: 96; Nesâî, Menasik: 190)

888- Saîd b. Cübeyr ve İbn Ömer’den de bu hadisin benzeri rivâyet edilmiştir.

ž Tirmîzî: Muhammed b. Beşşâr, Yahya’dan diyerek rivâyet etmektedir. Doğrusu Sûfyân’ın rivâyet ettiği hadistir.

Tirmîzî: Bu konuda Ali, Ebû Eyyûb, Abdullah b. Saîd, Câbir, Üsâme b. Zeyd’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Ömer hadisinin Sûfyân’dan rivâyeti, İsmail b. ebî Hâlid’in rivâyetinden daha sahih olup Sûfyân hadisi sahih hasendir. İlim adamları bu hadisle amel ederler akşam namazı Müzdelife’ye gelmeden kılınmaz Müzdelifeye gelince iki namazı bir arada tek kametle kılmak gereklidir ve iki namaz arasında da nafile namaz kılınmaz ilim adamlarından bir kısmının tercihleri böyledir. Sûfyân es Sevrî bunlardan olup şöyle der: “Dilerse akşam namazını kılar yemeğini yer biraz istirahat edip kamet getirir ve yatsı namazını kılar.” Bazı ilim adamları ise: “Akşam ile yatsı namazını Müzdelife’de bir ezan ve iki kametle bir arada kılar.” Yani akşam namazı için ezan okur kamet getirir akşamı kılar sonra tekrar kamet getirip yatsıyı kılar. Şâfii’nin görüşü böyledir.

Tirmîzî: İbn Ömer ve Saîd b. Cübeyr hadisi hasen sahihtir. Seleme bin Küheyl Said b. Cübeyr’den rivâyet etmektedir.

Ebû İshâk ise; Mâlik’in oğullarından Abdullah ve Hâlid vasıtasıyla İbn Ömer’den rivâyet etmiştir.

bölüm: 57

Ø hacca müzdelife gecesi yetişen hac yapmış sayılır mı?

889- Abdurrahman b. Ya’mer (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.) Arafat’ta iken Necidlilerden bazı kimseler O’na gelip hac hakkında sordular. Rasûlullah (s.a.v.)’de bir kimseyi görevlendirip şöyle ilan ettirdi: “Hac Arafat’tır her kim Müzdelife’de bulunması gereken gece gün aydınlanmadan önce gelip orada bulunursa hacca yetişmiş olur. Minâ’da kalma süresi üç gündür acele edip memleketine dönüş için iki gün kalan günahkar sayılmaz üç günden fazla kalan da yine günahkar olmaz. Muhammed b. Beşşâr dedi ki: Yahya’nın rivâyetinde şu ilave vardır. “Bir adamı bu iş için görevlendirdi de o da bunu duyurdu.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 68; Nesâî, Menasik 203)

890- Yine Abdurrahman b. Ya’mer (r.a.)’den manâca önceki hadisin bir benzeri daha rivâyet edilmiş olup İbn ebî Ömer, Sûfyân b. Uyeyne’den naklederek: “Bu hadis Sûfyân es Sevrî’nin rivâyet ettiği hadislerin en sağlamıdır” der.

ž Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve sonraki gelen kimselerin uygulamaları bu hadis üzeredir. Yani gün ağarmadan önce Arafat’ta bulunmayan kişi haccı kaçırmış demektir. Gün ağarmasından sonra gelmesi hac görevi için yeterli sayılmaz. O yaptığı umre olmuş olur bir sonraki yıl tekrar hac yapması gerekir. Sevrî, Şâfii, Ahmed ve İshâk bu görüştedirler.

Tirmîzî: Şu’be’de Bükeyr b. Atâ’dan, Sevrî’nin rivâyetine benzer bir hadis rivâyet etmiş olup, şöyle demiştir: Carûd’tan işittim o da Vekî’den işittiğini söyledi. Vekî’ bu hadisi aktardıktan sonra: “Hacla alakalı vazifelerin anası bu hadistir” demiştir.

891- Urve b. Mudarris b. Evs b. Hârise b. Lâm’in et Taî’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Müzdelife’de namaza çıkacağı sırada Rasûlullah (s.a.v.)’e geldim ve Şöyle dedim: Ey Allah’ın Rasûlü, Tayyi denilen bölgenin iki dağı arasından geliyorum hayvanımı da yordum kendim de yoruldum üzerinde durmadığım bir dağ bırakmadım. Benim haccım olur mu?” Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Bizim kılacağımız şu sabah namazına katılan burayı terk edinceye kadar bizimle beraber olan bundan öncede gece veya gündüzden bir an bile olsa Arafat’ta bulunan kimse hac vazifesini yapmış ve haccını tamamlamış sayılır.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 68; Nesâî, Menasik: 211)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Hadiste geçen Tefesehu: Kelimesinin anlamı hacla ilgili vazifeler demektir. “Habelün” kumluk arazi “Cebelün” ise taşlık yerler demektir.

bölüm: 58

Ø güçsüz ve zayıf kimselerin müzdelifeden öncelikle gönderilmesi

892- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) beni geceleyin Müzdelife’den yüklerimizle birlikte gönderdi.” (Buhârî, Hac: 99; Müslim, Hac: 49)

ž Tirmîzî: Bu konuda Âişe, Ümmü Habibe, Esma b. ebî Bekir ve Fadl b. Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

893- Yine İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre: “Peygamber (s.a.v.), ailesinden zayıf olanları Müzdelife’den öncelikle gönderdi ve güneş doğmadan önce şeytanı taşlamayın” buyurdu. (Buhârî, Hac: 99; Müslim, Hac: 49)

ž Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahih olup ilim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar zayıf ve güçsüz kimselerin Müzdelife’den erkenden çıkmasını ve Minâ’ya ulaşmasının sakıncası yoktur derler. İlim adamlarının çoğunluğu uygulamalarını bu hadisle yaparak güneş doğmadan önce şeytanı taşlamazlar. Bazı ilim adamları ise geceleyin taşlamaya izin vermişlerdir. Doğru olan ve yapılması gereken uygulamaların bu hadise göre yapılmasıdır ki; “Gün doğmadan şeytan taşlanmaz” Sevrî ve Şâfii bu görüştedir.

Tirmîzî: İbn Abbâs’ın, “Beni yüklerimizle gönderdi” hadisi sahihtir. Değişik şekillerde de rivâyet edilmiştir.

Şu’be bu hadisi; Müşaş, Atâ ve İbn Abbâs’tan rivâyet ederek “Peygamber (s.a.v.), ailesinden zayıf olanları Müzdelife’den öncelikli gönderdi” diye rivâyet etmiştir, ama bu hadisin senedi yanlıştır. Müşaş yanılarak Fazl b. Abbâs’ı da senede ilave etmiştir. İbn Cüreyc ve başkaları bu hadisi Atâ’dan ve İbn Abbâs’tan rivâyet ederler ve Fadl b. Abbâs’ı ilave etmezler. Müşaş; Basralı olup kendisinden Şu’be rivâyet etmiştir.

bölüm: 59

Ø kurban bayramının birinci günü şeytan taşlama kuşlukta yapılır

894- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), kurban bayramının ilk günü şeytanı kuşluk vaktinde taşlar, diğer günler ise güneşin batıya kaymasından sonra yani öğleden sonra taşlardı.” (Ebû Dâvûd, Hac: 77; Buhârî, Hac: 135)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. İlim adamlarının çoğunluğu uygulamalarını bu hadisle yapar ve kurban bayramının birinci gününden sonra şeytan taşlamayı öğleden sonra yaparlar.

bölüm: 60

Ø güneş doğmadan önce müdelife’den ayrılmak

895- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), Müzdelife’den güneş doğmadan önce ayrılırdı.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 65; Buhârî, Hac: 101)

ž Tirmîzî: Bu konuda Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahih olup cahiliye dönemi insanları güneş doğduktan sonra Müzdelife’den ayrılırlardı.

896- Ebû İshâk (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Amr b. Meymun’dan işittim şöyle diyordu: Biz, Müzdelife’de vakfe’de iken Ömer b. Hattâb dedi ki: “Müşrikler güneş doğuncaya kadar Müzdelife’den ayrılmazlar ve ey sebir dağı güneşin ışıklarıyla aydınlan da biz Minâ’ya hareket edelim derlerdi. Rasûlullah (s.a.v.) onlara uymadı ve güneş doğmadan önce Minâ’ya hareket etti, Ömer’de güneş doğmadan hareket etti.” (Buhârî, Hac: 101; Nesâî, Menasik: 213)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 61

Ø ŞEYTAN TAŞLANACAK TAŞLARIN ÖLÇÜSÜ NE KADARDIR?

897- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’i sapan taşı büyüklüğündeki taşlarla şeytan taşlandığını gördüm.” (Müslim, Hac: 52; İbn Mâce, Menasik: 63)

ž Tirmîzî: Bu konuda Süleyman b. Amr b. Ahvas’ın annesinden de hadis rivâyet edilmiş olup annesinin ismi; “Ümmü Cündüb el Ezdiyye’dir. Ayrıca İbn Abbâs, Fadl b. Abbâs, Abdurrahman b. Osman et Temîmî ve Abdurrahman b. Muâz’dan da hadis rivâyet edilmişitir.

Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. İlim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar ve taşların büyüklüğünün fiske taşı veya sapan taşı büyüklüğünde olmasını kabul ederler.

bölüm: 62

Ø bayramın ilk gününden sonra şeytan taşlama öğleden sonra yapılır

898- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), bayramın diğer günlerinde şeytanı öğleden sonra taşlardı.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasendir.

bölüm: 63

Ø şeytan taşlama yürüyerek ve binit üzerinde de yapılır mı?

899- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, “Peygamber (s.a.v.) Kurban bayramının birinci günü şeytan taşlamayı biniti üzerinde yapmıştı.” (İbn Mâce, Menasik: 66)

ž Tirmîzî: Bu konuda Câbir, Kudame b. Abdullah, Ümmü Süleyman, İbn Amr b. el Ahvas’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir. Bazı ilim adamları uygulamalarını bu hadise göre yaparlar. Bazıları ise yaya vaziyette şeytan taşlamayı tercih etmişlerdir. İbn Ömer’den rivâyete göre: “Peygamber (s.a.v.), şeytan taşlamayı yaya olarak yapmıştı.” Bizce bu iki hadisin yorumu şöyledir: Rasûlullah (s.a.v.) duruma göre; bazen yaya olarak, bazen binit üzerinde şeytan taşlamıştır ki ümmeti de durumlarına göre kendisine uysunlar. İlim adamları uygulamalarını her iki hadisle de yapmışlardır.

900- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre: “Peygamber (s.a.v.), şeytan taşlama yerine yürüyerek gider, yürüyerek gelirdi.” (Ebû Dâvûd: Hac: 77)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. İlim adamlarının pek çoğu uygulamalarını bu hadise göre yaparlar. Kimi ilim adamları ise şöyle derler: “Kurban bayramının birinci günü binit üzerinde diğer günlerde ise yürüyerek taşlayabilir.

Tirmîzî: Bu şekilde söyleyenler herhalde Rasûlullah (s.a.v.)’in yaptığını yapmayı istemişlerdir çünkü Rasûlullah (s.a.v.) sadece kurbanın birinci günü taşlama işini binitte yapmış. Kurbanın birinci günü ise sadece Akabe cemresine taş atılır.

bölüm: 64

Ø şeytan taşlama nasıl yapılır?

901- Abdurrahman b. Yezîd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Abdullah b. Mes’ûd, Akabe cemresi denilen yere gelince vadinin orta yerinde durdu, Ka’be’ye yönelerek cemreyi sağ kaşı hizasına aldıktan sonra yedi taş attı. Her taş atışında tekbir getirdi ve şöyle dedi: Kendisinden başka gerçek ilah olmayan Allah’a yemin ederim ki kendisine Bakara sûresi indirilen Rasûlullah (s.a.v.)’de; taşları buradan atmıştır.” (Nesâî, Menasik: 226; İbn Mâce, Menasik: 64)

ž Hennâd Vekî’, Mes’ûdî’den bu senedle bu hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.

Tirmîzî: Bu konuda Fadl b. Abbâs, İbn Abbâs, İbn Ömer ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Mes’ûd hadisi hasen sahihtir. İlim adamları bu hadisle amel ederler ve taşların vadinin orta yerinden atılmasını ve her taşla birlikte tekbir getirmesini tercih ederler. Bazı ilim adamları ise vadinin ortasından atmaya gücü yetmezse gücü yettiği yerden taşlamasına izin vermişlerdir.

902- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Şeytan taşlama işi ve Safa ile Merve arasında yapılan sa’y sadece Allah’ı gündemde tutmak için emredilmiştir.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 50)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 65

Ø taşlama esnasında insanlara zarar vermemek

903- Kudame b. Abdullah (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), devesi üzerinde şeytan taşlarken gördüm, şeytan taşlayanlar arasında vurmak yok, kovmak, itip kalkmak yok ve yoldan çekil yoldan çekil sözleri yoktu.” (İbn Mâce, Menasik: 66)

ž Tirmîzî: Bu konuda Abdullah b. Hanzala’dan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Kudame b. Abdullah hadisi hasen sahihtir. Bu hadis sadece bu şekliyle bilinmektedir. Eymen b. Nabil hadisçiler yanında güvenilir bir kişidir.

bölüm: 66

Ø kurbanlık deve ve sığıra kaç kişi ortak olabilir?

904- Câbir (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, şöyle demiştir: “Hudeybiye senesi deveyi ve sığırı yedi kişi adına boğazlamıştık.” (Müslim, Hac: 50; Nesâî, Dehaya: 16)

ž Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer, Ebû Hüreyre, Âişe ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Câbir hadisi hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve diğer dönem ilim adamları uygulamalarını bu hadise göre yaparlar ve deve ile sığırın yedi kişiye kadar kurban edilebileceği görüşündedirler. Sûfyân es Sevrî, Şâfii, Ahmed bunlardandır. İbn Abbâs’tan ayrıca sığır yedi kişi deve ise on kişiye kadar kurban edilebilir şeklinde bir rivâyet vardır. İshâk bu görüştedir ve bu hadisi delil olarak kabul eder. İbn Abbâs hadisini sadece tek yönden bilmekteyiz.

905- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Bir yolculukta Rasûlullah (s.a.v.) ile beraberdik kurban bayramı girmişti, Sığırda yedi kişi, devede ise; on kişi olarak ortak olduk.” (Nesâî, Dehaya: 15; İbn Mâce, Ezahî: 5)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen garibtir ve Hüseyin b. Vakîd’ın rivâyetidir.

bölüm: 67

Ø kurbanlık hayvanlara işaret koymak

906- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), kurban edeceği hayvanın boynuna iki takunya takmış Zülhüleyfe denilen yerde hayvanın sağ tarafına kurbanlık olduğunu belirtmek için yararak kan akıttı ve kan izlerini de silip yok etti.” (Müslim, Hac: 64; Buhârî, Hac: 110)

ž Tirmîzî: Bu konuda Misver b. Mahreme’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir. Ebû Hassân el A’rec’in adı Müslim’dir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve sonraki dönemlerden ilim adamları bu hadisle amel ederler, kurbanlık hayvanların işaretlenmesi görüşündedirler. Sevrî, Şâfii, Ahmed ve İshâk’ın görüşleri böyledir. Yusuf b. İsa’dan işittim Vekî’den işittiğini söylüyordu bu hadisi rivâyet edince şöyle dedi: Bu konuda kendi görüşlerine iltifat etmeyin! Çünkü kurbanlık hayvanı işaretlemek sünnet onların sözleri ise bidattır.

Ebû’s Sâib’den işittim şöyle diyordu: Vekî’nin yanında idik Vekî’ kendi görüşlerine göre konuşanlardan birine dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) kurbanlık develere işaret koymak üzere hayvanı yaraladı. Ebû Hanife ise bu işe “Müsle” yapmaktır diyor. O adamda bu mesele İbrahim Nehai’den rivâyet edilmiştir. O der ki: Kurbanlık hayvana işaret koymak müsle yapmak demektir. Bu söz üzerine Vekî’ çok şiddetli bir şekilde kızdı ve şöyle dedi: Ben sana Peygamber (s.a.v.) söyledi diyorum sen bana İbrahim söyledi diyorsun, bu sözünden vazgeçinceye kadar hapsedilmeyi nasılda hak etmişsin.

bölüm: 68

Ø Peygamber (s.a.v.) kurbanını nereden almıştı?

907- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) kurbanlık hayvanlarını “Kudeyd” denilen yerden satın almıştı. (İbn Mâce, Menasik: 96)

ž Tirmîzî: Bu hadis garibtir. Bu hadisin Sevrî’nin rivâyetinden olduğunu sadece Yahya b. Yemân’ın rivâyetiyle bilmekteyiz. Nafi’ ve İbn Ömer’den, Rasûlullah (s.a.v.)’in kurbanlığını Kudeyd’den aldığı rivâyet edilmiştir ki bu rivâyet daha sahihtir.

bölüm: 69

Ø hac için yola çıkılmadan önce kurbanlıkların işaretlenmesi

908- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in kurbanlık hayvana taktığı gerdanlıkları kendi elimle ördüm. İhrama girmedi, giyecek cinsinden de hiçbirşeyi terk etmedi.” (Yani sadece kurbanlık hayvanları işaretlemiş oldu başka bir şey yapmadı) (Buhârî, Hac: 110; İbn Mâce, Menasik: 96)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Bazı ilim adamları bu hadisle amel ederler ve şöyle derler: “Haccetmek isteyen kimseye kurbanlığına gerdanlığı taktığında ihrama girinceye kadar elbise koku vs. hiçbir şey haram olmaz. Bir kısım ilim adamları ise şöyle demektedirler: “Hac yapacak kişi kurbanına gerdanlık taktığı andan itibaren ihramlı kimseye vâcib olan tüm şeyler ona da vâcib olur.”

bölüm: 70

Ø küçükbaş hayvanlara da kurbanlık işareti takılır mı?

909- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.)’in kurbanlara takacağı tüm gerdanlıkları ben örerdim. Koyunlara varıncaya kadar oda bu gerdanlıkları takar fakat ihrama o anda girmezdi.” (Buhârî, Hac: 111; İbn Mâce, Menasik: 95)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve diğerlerinden bir kısım ilim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar ve koyunlara da gerdanlık takılabilir görüşündedirler.

bölüm: 71

Ø hastalanan kurban gününe gününe yetişemeyecek kurbanlık ne yapılır?

910- Naciye el Huzaî (r.anha)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) kendisiyle Ka’be’ye bir kurbanlık göndermişti de O da: Ey Allah’ın Rasûlü bu kurbanlık telef olacak hale gelirse ne yapmalıyım? Dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’de şöyle buyurdular: Onu kes boğazındaki takılı olan gerdanlığı kanına batır sonra insanlara bırak geç insanlar onu yerler.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 18; İbn Mâce, Menasik: 101)

ž Bu konuda Zûeyb ve Ebû Kabîsa el Huzaî’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Naciye hadisi hasen sahihtir. İlim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar ve nafile kurban hakkında derler ki: Telef olacak kurbanlığın etinden ne sahibi nede arkadaşları yemesin insanlar arasına bırakılır geçilir onlar ondan yerler ve o kimse kurban kesmiş sayılır. Şâfii, Ahmed ve İshâk bu görüşte olup şöyle derler: “Eğer o hayvanın etinden sahibi yerse yediği kadarının bedelini öder.” Bazı ilim adamları da şöyle derler: “Bu nafile kurbanın etinden ne kadar yerse yediği kadarını tazmin eder.”

bölüm: 72

Ø kurban olacak develere binilebilir mi?

911- Enes (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), deve süren bir adam gördü ve ona “deveye bin” dedi. Adam: “Ey Allah’ın Rasûlü bu kurban edilmek üzere ayrılmış bir hayvandır” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), üçüncü veya dördüncüsünde “Yazık sana deveye bin yazıklar olsun” buyurdular. (İbn Mâce, Menasik: 100; Ebû Dâvûd, Menasik: 17)

ž Tirmîzî: Bu konuda Ali, Ebû Hüreyre ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Enes hadisi hasen sahihtir. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve daha sonraki dönem alimlerin bir kısmı ihtiyaç duyulduğu takdirde kurbanlık develere binilebileceğine izin vermişlerdir. Şâfii, Ahmed ve İshâk bunlardandır. Kimi ilim adamları da “Mecburiyet olmadıkça binilmesin” derler.

bölüm: 73

Ø hacta saç tıraş edilirken hangi taraftan başlamalı?

912- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.v.), şeytanı taşlayınca kurbanını kesti sonra tıraş olmak için berbere başının sağ yanını uzattı kesilen saçı Ebû Talha’ya verdi sonra sol yanını uzatıp tıraş oldu ve kesilen saçını Müslümanlar arasında dağıt” buyurdu. (Buhârî, Hac: 128; Müslim, Hac: 56)

ž İbn ebî Ömer, Sûfyân ve Hişâm’dan da benzeri bir hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 74

Ø hacta saçların tamamen kesilmesi vaya kısaltılması

913- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.), saçını kestirdi, sahabeden bir kısmı da saçlarını kestirdiler, diğer bir kısmı ise saçlarını kısalttılar. İbn Ömer diyor ki: Rasûlullah (s.a.v.) bir veya iki kere “Allah saçlarını kestirenlere rahmet etsin” dedi sonra “Kısaltanlara da” buyurdu. (Buhârî, Hac: 128; Müslim, Hac: 55)

ž Tirmîzî: Bu konuda İbn Abbâs, İbn Ümmül Husayn, Mearib, Ebû Saîd, Ebû Meryem, Hubşî b. Cünade ve Ebû Hüreyre’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. İlim adamları uygulamalarını bu hadisle yapar ve başın tıraş edilmesini tercih etmişlerdir. Fakat kısaltma yapana da bunun caiz ve yeterli olduğunu söylemişlerdir. Sûfyân es Sevrî, Şâfii, Ahmed ve İshâk bu görüştedirler.

bölüm: 75

Ø kadınlar hacta saçlarını kestirmezler

914- Ali (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), kadınların saçlarını kestirmelerini yasakladı.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 78)

ž Tirmîzî: Ali hadisinde karmaşıklık vardır. Bu hadis Hammad b. Seleme, Katâde ve Âişe’den de rivâyet edilmiş olup “Rasûlullah (s.a.v.) kadınların saç tıraşı yapmalarını yasakladı” şeklindedir. İlim adamları uygulamalarını bu hadise göre yaparlar ve kadınların tıraş olmasını değil saçlarını kısaltmalarını tercih ederler.

915- Muhammed b. Beşşâr (r.a.), Ebû Dâvûd, Hemmâm, Hılas’tan bu hadisin bir benzerini aktardı ve rivâyette “Ali”yi zikretmedi.

bölüm: 76

Ø kurban günleri ibadetlerde sırayı şaşıranın durumu

916- Abdullah b. Amr (r.a.)’den rivâyete göre, bir adam, Rasûlullah (s.a.v.)’e kurban kesmeden tıraş oluverdim diye sordu. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.); Kurbanını kes zararı yok” buyurdular. Bir diğer kimse: Şeytanı taşlamadan önce kurban kestim, diye sordu. “Şeytanı taşla zararı yok” buyurdular. (Ebû Dâvûd, Hac: 87; İbn Mâce, Menasik: 74)

Tirmîzî: Bu konuda Ali, Câbir, İbn Abbâs, İbn Ömer, Üsâme b. Şerik’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Abdullah b. Amr hadisi hasen sahihtir. İlim adamlarının çoğunluğu uygulamalarını bu hadisle yaparlar, Ahmed ve İshâk bunlardandır.

Bir kısım ilim adamları ise: “Bir kimse Hac ibadetlerinde birini diğerinden önce yaparsa kurban kesmesi gerekir” derler.

bölüm: 77

Ø ihramdan çıkıp güzel koku sürünüp ziyaret tavafını yapmak

917- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Ben Rasûlullah (s.a.v.)’i ihrama girmeden önce ve ihramı çıkarıp Ka’be’yi tavaf etmeden önce misk kokusuyla kokulandırırdım.” (Buhârî, Hac: 18; Müslim, Hac: 7)

ž Bu konuda İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Âişe hadisi hasen sahihtir. Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından ve daha sonraki dönem ilim adamlarının görüşü ve uygulamaları bu hadise göredir ve şöyle derler: “İhramlı kimse bayramın birinci günü şeytanı taşlar kurbanını keser saçını tıraş eder veya kısaltırsa hanımına yaklaşmak dışında her şey helal olmuş olur.” Şâfii, Ahmed ve İshâk bu görüştedirler. Ömer b. Hattâb’ın şöyle dediği rivâyet edilmiştir: “Bu vazifeleri yapan kimseye kadın ve güzel koku dışında her şey helaldir.” Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve daha sonraki dönemlerin alimlerinden bir kısmının görüşü bu şekildedir. Küfeliler de aynı görüştedirler.

bölüm: 78

Ø hacta telbiye getirmeye ne zaman son verilir?

918- Fadl b. Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Müzdelife’den, Minâ’ya, kadar beni binitinin arkasına almıştı, bayramın ilk günü şeytan taşlayınca kadar telbiye getirmeye devam etti.” (Müslim, Hac: 67; Nesâî, Menasik: 229)

ž Bu konuda Ali, İbn Mes’ûd ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Fadl hadisi hasen sahihtir. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve daha sonraki dönemlerden ilim adamları uygulamalarını bu hadise göre yaparlar. Hacılar şeytan taşlayıncaya kadar telbiyeye devam ederler. Şâfii, Ahmed ve İshâk bu görüştedir.

bölüm: 79

Ø Umrede telbiye getirmeye ne zaman son verilir?

919- İbn Abbâs (r.a.), merfu olarak rivâyet ettiği hadisinde şöyle diyor: “Rasûlullah (s.a.v.), umrede Hacer-ül Esvedi istilam ettiği ana kadar telbiyeye devam ederdi.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 28)

ž Tirmîzî: Bu konuda Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir. Çoğu ilim adamları bu hadisle amel ederek, umre yapan kimsenin Hacer-ül Esvedi istilam edinceye kadar telbiyeye devam etmesi kanaatindedirler.

Kimi ilim adamları ise umre yapan kimse ihrama girdiği andan itibaren telbiyeye başlar Mekke evleri görününceye kadar yol boyunca devam eder derler. Uygulama bu hadisle olup Sûfyân es Sevrî, Şâfii, Ahmed ve İshâk’ta aynı görüştedirler.

bölüm: 80

Ø ziyaret tavafı gece yapılabilir mi?

920- İbn Abbâs ve Âişe (r.anhüma)’dan rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) ziyaret tavafını geceye geciktirirdi.” (İbn Mâce, Menasik: 77)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Bazı ilim adamları ziyaret tavafının geceye ertelenmesine izin vermişlerdir. Bir kısmı ise bayramın birinci günü yapılması kanaatindedir. Kimi ilim adamları da tüm kurban bayramı günlerinde de yapılabilir diyerek genişlik göstermişlerdir.

bölüm: 81

Ø mekke ile Minâ arasındaki batha vadisine inmek gerekir mi?

921- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Ebû Bekir, Ömer ve Osman, Batha vadisine inerlerdi.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 44; Buhârî, Hac: 147)

ž Tirmîzî: Bu konuda Âişe, Ebû Rafi’ ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Ömer hadisi sahih hasen garibtir. Bu hadisi sadece Abdurrezzak’ın, Ubeydullah b. Ömer’den rivâyetiyle bilmekteyiz. Bazı ilim adamları Batha’ya inmenin vâcib değil müstehab olduğu görüşündedirler. İsteyen iner derler. Şâfii şöyle der: Bathaya inmek hac ibadetinden bir parça değildir. Rasûlullah (s.a.v.)’in konakladığı bir yerdir.

922- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Hasbeye inmek ibadet değildir. Rasûlullah (s.a.v.)’in konakladığı bir yerdir.”

* Hasbe, Batha, Ebtah, Mahsab bu vadinin değişik isimleridir. (Buhârî, Hac, 147; Müslim, Hac: 58)

ž Tirmîzî: Tahsîb; Ebtah’a inmek demektir.

Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 82

Ø batha vadisine inmek hac görevlerinden bir parça mıdır?

923- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), Ebtah’ta konakladı çünkü bu yol Medîne’ye çıkışın daha kolay olmasındandır.” (Buhârî, Hac: 147)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. İbn ebî Ömer, Sûfyân ve Hişâm b. Urve’den bu hadisin benzerini rivâyet etmiştir.

bölüm: 83

Ø çocuğun hacca götürülmesi

924- Câbir b. Abdillah (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir kadın çocuğunu Rasûlullah (s.a.v.)’e uzatarak: “Ey Allah’ın Rasûlü! Bu çocuk için de hac olabilir mi? diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.)’de: “Evet sana da sevap vardır” buyurdular. (İbn Mâce, Menasik: 11; Ebû Dâvûd, Menasik: 7)

ž Tirmîzî: Bu konuda İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir. Câbir hadisi garibtir.

925- Sâib b. Yezîd (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Babam, Veda haccında Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber bana hac yaptırdı ve ben o anda yedi yaşındaydım.” (İbn Mâce, Menasik: 11; Ebû Dâvûd, Menasik: 7)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

926- Câbir b. Abdillah (r.a.)’den Muhammed b. Tarîf’in hadisinin bir benzeri rivâyet edilmiştir.

ž Tirmîzî: Muhammed b. Münkedir’den bu hadis mürsel olarak rivâyet edilmiştir. İlim adamları, küçük yaşta hacceden çocuğa büyüyünce haccetmesi gerektiği görüşünde ittifak etmişlerdir. İslamın emri olan hac yerine getirilmiş olmaz. Aynı şekilde köle de köleliği esnasında hacceder sonra da hürriyetine kavuşturulursa ileride haccetme imkanı bulursa haccetmesi gerekir. Köleliği esnasında yaptığı hac farz olacak olan haccın yerine geçmez. Sûfyân es Sevrî, Şâfii, Ahmed ve İshâk‘ta bu görüştedirler.

bölüm: 84

Ø çocuk haccederse şeytan taşlamayı kim yapmalı?

927- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.) ile haccettiğimizde kadınların yerine telbiye getirir ve çocukların yerine de şeytan taşlardık.” (İbn Mâce, Menasik: 68)

ž Tirmîzî: Bu hadis garibtir, hadisi sadece bu şekliyle bilmekteyiz. İlim adamları kadının yerine başkasının telbiye getiremeyeceği üzerinde ittifak etmişlerdir. Kadın kendisi telbiye getirmelidir, telbiye getirirken yüksek sesle getirmesi mekruhtur.

bölüm: 85

Ø yaşlı kimsenin yerine kim haccetmelidir?

928- Fadl b. Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Has’am kabilesinden bir kadın; “Ey Allah’ın Rasûlü! Babama hac farz oldu kendisi çok ihtiyar olup binit üzerine binip yolculuk yapamaz” dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.); “Onun yerine sen hac yapıver” buyurdular. (Buhârî Cezaus Sayd: 34; İbn Mâce, Menasik: 10)

ž Tirmîzî: Bu konuda Ali, Büreyde, Husayn b. Avf, Ebû Rezîn el Ukaylî, Sevde b. Zem’a ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Fadl b. Abbâs hadisi hasen sahihtir. İbn Abbâs Husayn b. Avf el Müzenî’den de bir benzeri rivâyet edilmiştir.

Yine aynı şekilde İbn Abbâs’tan, Sinan b. Abdillah el Cühenî ve halasından da rivâyet edilmiştir. Sadece İbn Abbâs’tan da rivâyet edilmiştir.

Bu rivâyetler hakkında Muhammed’e sordum şöyle dedi: “Bu konuda en sahih rivâyet İbn Abbâs’ın Fadl b. Abbâs’tan rivâyetidir. Belki de İbn Abbâs bu hadisi Fadl ve daha başkalarından işitmiş sonra da mürsel olarak rivâyet etmiş ve işittiği kimseleri söylememiş olabilir.”

Tirmîzî: Bu konuda Peygamber (s.a.v.)’den sahih pek çok hadis rivâyet edilmiştir. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve sonraki dönem ilim adamları bu hadisle amel ederler. Sevrî İbn’ül Mübarek, Şâfii, Ahmed, İshâk aynı görüşte olup ölen kimse adına hac yapılabileceği kanaatindedirler.

Mâlik ise şöyle der: “Kendi yerine hac yapılmasını vasiyet ederse ölen kimse yerine bir başkası hac yapabilir.”

Bazı ilim adamları ise: “Yaşlı haccedemeyecek durumda olan bir kimse adına da hac yapılabilir” demektedirler ki İbn’ül Mübarek ve Şâfii bu görüştedir.

 bölüm: 86

Ø ölen kimsenin yerine başkası

hac yapabilir mi?

929- Abdullah b. Büreyde (r.a.)’ın babasından rivâyete göre: “Bir kadın Rasûlullah (s.a.v.)’e gelerek, annem hac yapmadan öldü onun yerine haccedebilir miyim? Diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.)’de “evet onun yerine hac yap” buyurdular. (Buhârî, Cezaüs Sayd: 33; İbn Mâce, Menasik: 9)

ž Bu hadis sahihtir.

bölüm: 87

Ø hac ve umre yapamıyacak kimse yerine hac ve umre yapılabilir mi?

930- Ebû Rezîn el Ukaylî’den rivâyete göre, kendisi Rasûlullah (s.a.v.)’e gelerek “Ey Allah’ın Rasûlü! Babam çok yaşlıdır, hac ve umre yolculuğuna gücü yetmez” dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’de: “Babanın yerine hac ve umre yapıver” buyurdular. (İbn Mâce, Menasik: 10; Buhârî, Cezaüs Sayd: 34)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu hadiste umrenin zikredilmesi bir başkası adına umre yapılabileceğini göstermek içindir.

Ebû Rezîn el Ukaylî’nin adı Lakît b. Âmir’dir.

bölüm: 88

Ø umre yapmak vâcib midir değil midir?

931- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.)’e umre yapmak vâcib midir? Diye soruldu da Rasûlullah (s.a.v.)’de: “Hayır, fakat umre yapmak değerli ve faziletli bir ibadettir” buyurdular. (Tirmîzî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Bazı ilim adamları umre vâcib değildir derler. Hac ve umreye iki hac denirdi. Kurban bayramında yapılana “Haccul Ekber” (Büyük Hac) Umreye de “Haccul Asğar” (Küçük Hac)

Şâfii diyor ki: Umre yapmak Rasûlullah (s.a.v.)’in sünnetlerindendir. Umrenin terk edilebileceğine dair ruhsat veren hiçbir delil bilmiyoruz. Nafile ibadet olduğuna dair sağlam bir rivâyet yoktur. Peygamber (s.a.v.)’den nafile ibadet olduğuna dair yapılan rivâyet ise zayıf olup bu tür rivâyetler delil olarak ortaya konulamaz. İbn Abbâs’ın umre yapmayı vâcib gördüğü rivâyeti de bize ulaşmış durumdadır.

Tirmîzî: Tüm bu sözler Şâfii’nin sözleridir.

bölüm: 89

Ø umre hac aylarında yapılabilir mi?

932- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Umre kıyamete kadar hac aylarına girmiştir.” (Müslim, Hac: 31; Ebû Dâvûd, Menasik: 23)

ž Tirmîzî: Bu konuda Suraka b. Cu’şum, Câbir b. Abdullah’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasendir. Bu hadisin manası: “Hac aylarında umre yapmakta sakınca yoktur” demektir. Şâfii, Ahmed ve İshâk hadisi bu şekilde tefsir etmektedirler. Hadisinin anlamı şöyledir: Cahiliye dönemi insanları hac aylarında umre yapmazlardı. İslam gelince Peygamber (s.a.v.) buna ruhsat verdi ve “Umre kıyamete kadar hac aylarına girdi” buyurdu. Yani hac aylarında umre yapmakta bir sakınca yoktur. Hac ayları Şevval, Zilkâde ve Zilhicce’den on gündür. Hac yapacak kimsenin hac aylarında ihrama girmesi gerekir. Haram aylar: Recep, Zilkade, Zilhicce ve Muharrem’dir. Peygamber (s.a.v.)’in ashabından ve sonraki dönemlerden pek çok ilim adamları böyle demektedirler.

bölüm: 90

Ø umre yapmanın değeri ve fazileti

933- Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Umre ikinci bir umreye kadar yapılan günahlara keffarettir. Kabul edilmiş haccın karşılığı ise ancak Cennettir.” (Buhârî, Umre: 1; Müslim, Hac: 79)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 91

Ø mekke içerisindeki Ten’ım mescidine giderek ihrama girip umre yapmak

934- Abdurrahman b. ebî Bekir (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), Abdurrahman b. ebî Bekir’e emrederek Âişe (r.anha)’yı Ten’ım’de ihrama girdirip umre yaptırmasını emretti.” (Buhârî, Umre: 6; Müslim, Hac: 17) (Bu tür umre yapmak adet hali gören kadınlar için geçerlidir herkesin fazladan umre yapması için bir model değildir. Bu gün hacca ve umreye gidenlerin üç beş sekiz umre yapıverdim demelerinin Peygamber (s.a.v.) sünnetinde bir yeri yoktur.)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 92

Ø mekke içerisindeki ci'rane mescidine giderek ihrama girip umre yapmak

935- Muharriş el Ka'bî (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), Ci'rane’den umreye niyet ederek geceleyin çıktı. Mekke’ye geceleyin girdi umresini yaptı aynı gece Mekke’den çıkarak Ci'rane’de sabahladı sanki geceyi orada geçirmiş gibi ertesi gün güneş batıya kayınca, Batnı Serif bölgesinden çıktı. Yolu; Batnı Serif’den, Müzdelife yolunu takip ederek gitti bundan dolayı yaptığı umre insanlara gizli kaldı.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 79; Nesâî, Menasik: 104)

ž Tirmîzî: Bu hadis garibtir. Muharriş el Ka'bî’nin bu hadisten başka bir rivâyetini bilmiyoruz. Bu rivâyette mevsul yolla gelmiş olabilir denilmektedir.

bölüm: 93

Ø Rasûlullah (s.a.v.) recep ayında umre yapmış mı?

936- Urve (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Ömer’e; “Rasûlullah (s.a.v.) hangi ayda umre yapmıştır” diye soruldu. Recep ayında diye cevap verdi. Bunun üzerine Âişe (r.anha) şöyle dedi: “Rasûlullah (s.a.v.) her umre yaptığında İbn Ömer onun yanında bulunmuştur, Rasûlullah (s.a.v.); Recep ayında asla umre yapmamıştır.” (İbn Mâce, Menasik: 47)

ž Tirmîzî: Bu hadis garibtir. Muhammed’den şöyle dediğini işittim: Habib b. ebî Sabit Urve b. Zübeyr’den hadis işitmemiştir.

937- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyet edilmiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), dört umre yaptı onlardan biri recep ayında idi.” (Buhârî, Umre: 3; İbn Mâce, Menasik: 47)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahih garibtir.

bölüm: 94

Ø Rasûlullah (s.a.v.), zilkade ayında umre yapmış mıdır?

938- Berâ b. Âzıb (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), Zilkade ayında umre yapmıştı.” (Buhârî, Umre: 3; İbn Mâce, Menasik: 46)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Bu konuda İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

bölüm: 95

Ø ramazan ayında yapılan umrenin sevâbı

939- Ümmü Ma'kıl (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ramazan ayında yapılan umre hacca bedeldir.” Yani hac gibi sevâb kazandırır. (Ebû Dâvûd, Menasik: 79; İbn Mâce, Menasik: 45)

ž Bu konuda İbn Abbâs, Câbir, Ebû Hüreyre, Enes ve Vehb b. Hanbeş’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Vehb b. Hanbeş’e; Herem b. Hanbeş’te denilir.

Beyan ve Câbir rivâyetlerini Şa'bi ve Vehb b. Hanbeş’den diyerek yaparlar. Dâvûd el Evdî ise: Şa'bi ve Harem b. Hanbeş’den diyerek rivâyet ederler. Fakat doğru olan: “Vehb b. Hanbeş” şeklindedir.

Ümmü Ma'kıl hadisi bu şekliyle hasen garibtir.

Ahmed ve İshâk diyorlar ki: Ramazanda yapılan umrenin bir hacca denk sevap kazandırdığı Rasûlullah (s.a.v.)’den sabit olmuştur.

İshâk ise şöyle der: Bu hadisin manası şöyle anlaşılmalıdır. Peygamberimizden rivâyet edilen; “Kim ihlas sûresini okursa Kur’ân’ın üçte birini okumuş gibi olur” hadisi gibi anlaşılmalıdır. Yani üç ihlas okumakla Kur’ân’ın tamamı okunmuş olmayacağı gibi Ramazanda umre yapmakla da hac yapılmış sayılmaz.

 bölüm: 96

Ø hac günlerinde rahatsızlanıp hac yapamayan bir sonraki sene yapar

940- İkrime (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Haccac b. Amr, Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle dediğini bize aktarmıştır: “Kimin bir organı kırılır, sakatlanır ve hastalanır da o yıl hac yapamaz ise bir sonraki yıl hac yapması gerekir.” İkrime dedi ki: Ben bu hadisi İbn Abbâs ve Ebû Hüreyre’ye sordum râvîlerden Haccac es Savvaf doğru söylemiştir. Dediler. (Ebû Dâvûd, Menasik: 43; İbn Mâce, Menasik: 85)

ž İshâk b. Mansur, Muhammed b. Abdullah el Ensarî yoluyla Haccac’tan bu hadisin benzerini bize rivâyet etti ve şöyle dedi: Haccac b. Amr “Bu hadisi Rasûlullah (s.a.v.)’den söylerken işittim” dedi.

Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Pek çok kimse bu hadisi bu şekilde veya bunun benzeri olarak “Haccac es Savvaf” tan rivâyet etmiştir. Ma'mer ve Muaviye b. Sellam bu hadisi Yahya b. ebî Kesir’den, İkrime’den, Abdullah b. Rafi’den, Haccac b. Amr’dan rivâyet etmiştir. Haccac es Savvaf rivâyetinde Abdullah b. Rafi'i zikretmemiştir. Hadisçiler yanında Haccac güvenilir ve hafız bir kimsedir. Muhammed’den işittim Ma'mer ve Muaviye b. Sellam’ın rivâyetleri daha sahihtir. Abd b. Humeyd, Abdurrezzak yoluyla Ma'mer’den, Yahya b. ebî Kesîr’den, İkrime’den Abdullah b. Rafi’den, Haccac b. Amr’dan bu hadisin bir benzerini bize aktarmıştır.

bölüm: 97

Ø zamansız olarak hastalanabilen kimsenin şartlı olarak hacca niyet etmesi

941- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Zübeyr’in kızı Dubaa, Peygamber (s.a.v.)’e gelerek şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasûlü! Ben haccetmek istiyorum niyetimle şart koşabilir miyim? Rasûlullah (s.a.v.) de; “Evet” dedi. Dubaa: “Nasıl söylemeliyim” deyince; “Lebbeyk Allah’ım lebbeyk bulunduğum yerden başlayarak beni alıkoyacağın yer ve zamana kadar” de buyurdular. (Müslim, Hac: 15; Nesâî, Menasik: 60)

ž Tirmîzî: Bu konuda Câbir, Esma binti ebî Bekir ve Âişe’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir.ilim adamlarından bir kısmı uygulamalarını bu hadisle yaparlar. Şartlı olarak hac yapılabileceği görüşündedirler ve şöyle derler: Şart koşar ve bir hastalık veya engel ortaya çıkarsa o anda ihramdan çıkabilir. Şâfii, Ahmed ve İshâk bu görüştedirler.

Bazı ilim adamları ise şartlı hac yapılamaz demekte ve “Şart koşsa da ihramından çıkamaz” diyerek bu kimsenin de normal hac yapan kimse gibi kabul etmişlerdir.

bölüm: 98

Ø şartlı hacca niyet etmek bir sünnet midir?

942- Sâlim (r.a.)’in babasından rivâyete göre, Sâlim; Hacca giderken şart koşmayı hoş karşılamaz ve derdi ki: “Peygamber (s.a.v.)’in sünneti size yeterli değil midir? (Yani o yapmış mıdır diyerek böyle bir hadisten haberi olmadığını ortaya koymuş oldu) (Nesâî, Menasik: 59; Müslim, Hac: 15)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

bölüm: 99

Ø ziyaret tavafını yapan ve hayız gören kadının durumu

943- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Huyey’in kızı Safiyye’nin, Minâ günlerinde hayız gördüğü Rasûlullah (s.a.v.)’a aktarıldı da bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Bizi Mekke’de bekletecek mi? dedi. “O, ziyaret tavafını yapmıştı” dediler. Rasûlullah (s.a.v.)’de: “O halde mesele yok” buyurdular. (Müslim, Hac: 67; Ebû Dâvûd, Menasik: 80)

ž Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Âişe hadisi hasen sahihtir. İlim adamları, uygulamalarını bu hadise göredir ve; Kadın ziyaret tavafını yaptıktan sonra hayız görürse Mekke’den ayrılabilir ona bir şey lazım gelmez. Sevrî, Şâfii, Ahmed ve İshâk bu görüştedirler.

944- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Kim hac yaparsa hac’taki son görevi Ka’be’yi tavaf etmek olsun ancak o günler de hayızlı olan kadınlar bunun dışındadır. Rasûlullah (s.a.v.) onların veda tavafını yapmadan Mekke’den ayrılmalarına izin vermiştir.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmîzî: İbn Ömer hadisi hasen sahihtir. İlim adamları uygulamalarını bu hadise göre yapmışlardır.

bölüm: 100

Ø hayızlı kadın hac görevlerini nasıl yapacaktır?

945- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “Hac günlerinde hayız gördüm. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), Ka’be’yi tavaf etmek dışında tüm gerekenleri yapmamı bana emretti.” (Buhârî, Hayz: 8; Müslim, Hac: 67)

ž Tirmîzî: İlim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar yani: “Hayızlı kadın tavaf dışında haccın tüm gereklerini yerine getirir.”

Bu hadis aynı şekilde Âişe’den başka yönden de rivâyet edilmiştir. Ziyâd b. Eyyûb, Mervan b. Şûca' el Cezerî; Husayf, İkrime, Mûcâhid, Atâ ve İbn Abbâs’tan, Rasûlullah (s.a.v.)’e nispet ederek şu hadisi bize aktarmışlardır: “Doğum yapan ve hayızlı kadın guslederek ihrama girer hacla alakalı tüm yapılacakları yapar sadece temizleninceye kadar Ka’be’yi tavaf edemez.

Tirmîzî: Bu hadis bu yönüyle garibtir.

bölüm: 101

Ø hac ve umreyi yapan kimsenin son vazifesinin ka’be’yi tavaf oluşu

946- Hâris b. Abdullah b. Evs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v.)’den işittim şöyle diyordu: “Her kim hac ve umre yaparsa son yapacağı vazifesi Beytullahı tavaf etmek olsun.” Bunun üzerine Ömer dedi ki: “Yaptığın şeyle ellerin kırılsın bunu Peygamber (s.a.v.)’den işittin de bize haber vermedin öyle mi?” (Ebû Dâvûd, Menasik: 85; Müslim, Hac: 67)

ž Tirmîzî: Bu konuda İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Hâris b. Abdullah b. Evs hadisi garibtir. Pek çok kimse bu hadisi Haccac b. Ertae’den buradaki gibi rivâyet etmişlerdir. Rivâyetlerin bazısının senedinde Haccac’a aykırı rivâyetle bulunulmuştur.

bölüm: 102

Ø Rasûlullah hac ve umrenin tavafını tek tavafla yaptı

947- Câbir (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.), bir ihram ve bir niyet ile Haccı Kıran yaptı hac ve umresi için tek bir tavaf yaptı.” (Nesâî, Menasik: 144; Ebû Dâvûd, Menasik: 53)

ž Bu konuda İbn Ömer ve İbn Abbâs’tan da hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: Câbir hadisi hasen sahihtir. Sahabe ve tabiinden bazı ilim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar ve derler ki: Haccı Kıran yapan kimse umresi ve haccı için tek tavaf yapar. Şâfii, Ahmed ve İshâk bu görüştedir. Sahabe ve tabiin döneminden bazı ilim adamları ise: “İki tavaf ve iki sa'y yapar” derler. Sûfyân es Sevrî ve Küfelilerin görüşü böyledir.

948- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Her kim hac ve umreyi bir niyetle yapmaya niyet eder ve ihrama girerse ihramdan çıkıncaya kadar her ikisi için de bir tavaf ve bir sa'y yapması yeterlidir.” (İbn Mâce, Menasik: 39; Buhârî, Hac: 77)

Tirmîzî: Bu hadis hasen sahih garibtir. Pek çok kişi bu hadisi Ubeydullah b. Ömer’den rivâyet ediyor ve hadisin senedini Rasûlullah (s.a.v.)’e kadar ulaştırmıyorlar ki. O rivâyet daha sahihtir.

bölüm: 103

Ø Minâ dönüşü mekke’de üç gün kalabilir

949- Alâ b. Hadramî (r.a.)’den merfu olarak rivâyet edildiğine göre: (Mekke fethedilmeden önce) “Medîne’ye hicret edip de hac yapan kimseler hac ibadetlerini bitirdikten sonra Mekke’de üç gün kalabilirler.” (Müslim, Hac: 81)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir.

Aynı sened ile başka şekilde de merfu olarak rivâyet edilmiştir.

bölüm: 104

Ø hac ve umre dönüşünde yapılacak dua

950- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) bir savaştan veya hacdan veya bir umreden dönüşünde bir dağ eteğine veya bir bayıra çıktığında üç defa tekbir alır ve şöyle dua ederdi: “Allah’tan başka gerçek ilah yok tek olarak O var, O’nun ortağı yok, mülk ve saltanat onundur. Her türlü eksiksiz övgüler ona mahsustur ve onun her şeye gücü yeter. Allah’a döneriz daima tevbe eder, kulluğumuzu daima ona yaparız. Seyahat edenler, secde edenler! Rabbimize hamd edenleriz. Allah verdiği sözde doğru ve gerçekleştirendir. Kuluna yardım eden ve tek başına tüm küfür ordularını yok edendir.” (Buhârî, Cihad: 132; Müslim, Hac: 76)

ž Bu konuda Berâ, Enes ve Câbir’den de hadis rivâyet edilmiştir.

Tirmîzî: İbn Ömer hadisi hasen sahihtir.

bölüm: 105

Ø ihramlı durumda ölen nasıl defnedilir?

951- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v.) ile beraber bir yolculukta idik ihramlı iken deveden düşüp boynu kırılarak ölen bir adam gördü ve şöyle buyurdu: “Onu su ve sidr ile yıkayın iki parça olan ihramıyla kefenleyin başını da örtmeyin çünkü o kıyamet günü ihramlı olarak ve telbiye getirerek diriltilecektir.” (Buhârî, Cezaus Sayd: 31; Müslim, Hac: 14)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Bazı ilim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar. Sûfyân es Sevrî, Şâfii, Ahmed ve İshâk bunlardandır. Bazı ilim adamları ise: İhramlı kimse ölünce ihramın geçerliliği kalmaz ihramlı olmayan kimseye yapılan işlemler yapılır, derler.

bölüm: 106

Ø ihramlı kimse hastalanırsa

tedavi olabilir mi?

952- Nübeyh b. Vehb (r.a.)’den rivâyete göre, Ömer b. Ubeydullah b. Ma'mer ihramlıyken gözlerinden rahatsızlandı ve Ebân b. Osman’a sordu o da: Acı olan göz tedavisinde kullanılan sabır çekinmesini (sürme çeker gibi) tavsiye etmiş ve Osman b. Affân’ın bu durumu Rasûlullah (s.a.v.)’den bize aktardığını bildirmiştir. Rasûlullah (s.a.v.) gözünden rahatsız olana “sabır çekmesini” emretmişti. (Müslim, Hac: 12)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. İlim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar ve ihramlının içersinde güzel koku bulunmayan herhangi bir ilaçla tedavi görmesinde bir sakınca görmezler.

bölüm: 107

Ø iharamlı iken tıraş olan kimsenin cezası nedir?

953- Ka'b b. Ucre (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) Hudeybiye’de Mekke’ye girmeden önce ihramlıyken tencere altında ateş yakarken ve bitler yüzüne dökülürken ona uğradı ve “Başındaki haşereler sana zarar vermiyor mu? Ka'b: “Evet” dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.); “Tıraş ol, altı fakire bir farak sadaka ver. -Farak üç ölçek hububat alan bir ölçü birimidir.- “Veya üç gün oruç tut veya bir kurban kes.” İbn ebî Nüceyh: “Bir koyun kes” diye rivâyet etmiştir. (Müslim, Hac: 10; İbn Mâce, Menasik: 86)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Sahabe ve tabiin döneminden bazı ilim adamları uygulamalarını bu hadise göre yaparlar. İhramlı tıraş olur veya ihramlı iken giyilmemesi gereken bir elbise giyerse veya güzel koku sürünürse; Peygamber (s.a.v.)’den rivâyet edildiği şekilde keffâret gerekir.

 bölüm: 108

Ø çoban ve benzeri işlerde çalışanların şeytan taşlamaları

954- Beddah b. Adıy (r.a.)’in babasından rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) çobanların bir gün şeytan taşlamalarını bir gün de hayvanlarının başında kalmalarına izin verdi.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 77; Nesâî, Menasik: 225)

ž Tirmîzî: İbn Uyeyne de aynı şekilde rivâyet etmiştir. Mâlik b. Enes ise, Abdullah b. ebî Bekir’den, babasından, Ebûl Beddah b. Âsım b. Adiyy’den ve babasından rivâyet ediyor ki Mâlik’in rivâyeti daha sahihtir. İlim adamlarından bir kısmı çobanların bir gün taşlayıp bir gün bırakmalarına izin vermişlerdir. Şâfii bunlardandır.

955- Âsım b. Adiyy (r.a.)’in babasından rivâyete göre, şöyle demiştir: “Rasûlullah (s.a.v.), çobanların Minâ’da gecelemeyi bırakıp bayramın birinci günü şeytanı taşlamalarını sonraki taşlamaları da bir araya getirerek değişik bir günde yapmalarına izin vermiştir.”

Mâlik diyor ki: Abdullah b. ebî Bekir’in şöyle söylediğini sanıyorum: “İlk günde taşlarlar nefr gününde ise diğerlerini taşlarlar.” (Ebû Dâvûd, Menasik: 77; Nesâî, Menasik: 225)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. İbn Uyeyne’nin Abdullah b. ebî Bekir’den rivâyetinden daha sahihtir.

bölüm: 109

Ø başkasının niyetine bağlanarak ihrama girilebilir mi?

956- Enes b. Mâlik (r.a.)’den rivâyete göre: Ali, Yemen’den Rasûlullah (s.a.v.)’in yanına geldi ve hangi niyetle ihrama girdin dedi. Ali de dedi ki: “Rasûlullah (s.a.v.) hangi niyetle ihrama girdiyse ben de o niyetle girdim” dedi. Rasûlullah (s.a.v.)’de: “Kurbanımı yanımda getirmiş olmasaydım ben de ihramdan çıkardım” buyurdular. (Buhârî, Hac: 32; Müslim, Hac: 34)

ž Tirmîzî: Bu hadis bu yönüyle hasen sahih garibtir.

bölüm: 110

Ø hacc’ül ekber ne demektir?

957- Ali (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e Hacc’ül Ekber hangi gündür? Diye sordum; “Bayramın ilk günüdür” buyurdular. (Tirmîzî rivâyet etmiştir.)

958- Yine Ali (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: “Hacc’ül Ekber günü Kurban bayramının birinci günüdür.” (Nesâî, Menasik: 134)

ž Tirmîzî: Ali bu hadisi merfu olarak değil kendi sözü olarak aktarmıştır ki öncekinden daha sahihtir. İbn Uyeyne’nin bu hadisi mevkuf olarak rivâyet etmesi, Muhammed b. İshâk’ın, merfu olarak rivâyetinden daha sahihtir. Pek çok hadis hafızı bu hadisi Ebû İshâk’tan, Hâris’den, Ali’den mevkuf olarak bize aktarmışlardır. Yine Şu’be Ebû İshâk’tan, Abdullah b. Mürre’den, Hâris’den ve Ali’den mevkuf olarak rivâyet etmişlerdir.

bölüm: 111

Ø hacer-ül esved’le Rükn-ü yemanî’yi selamlamanın değeri ve kıymeti

959- Ubeyd b. Umeyr (r.a.)’ın babasından rivâyete göre: İbn Ömer; Ka’be’nin, Hacer-ül Esved ve Rükn-ü Yemanî denilen köşelerine gelince oralara el sürebilmek için aşırı bir gayret ederdi. Bunun üzerine Ey Ebû Abdurrahman dedim; Peygamber (s.a.v.)’in ashabından iki rükne karşı el sürebilmek için aşırı gayret ediyorsun nedendir acaba?

İbn Ömer dediki: Öyle yapıyorsam şunu iyi bil ki; Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim; “Onlara el sürmek günahlara keffarettir” buyurdu. Yine ondan işittim: “Kim, Ka’be’yi yedi defa tavaf edip bunu güzelce yaparsa bir köleyi hürriyetine kavuşturmuş gibi sevap kazanır.” Yine ondan işittim: “Her kim Ka’be’yi tavaf esnasında attığı her bir adım sebebiyle Allah, bir günahını siler ve bir sevap yazar” buyurdu. (Nesâî, Menasik: 149)

ž Tirmîzî: Hammad b. Zeyd, Atâ b. Sâib’den, İbn Ubeyd b. Umeyr’den, İbn Ömer’den benzeri şekilde de rivâyet etmiştir. Fakat bu rivâyetinde “babasından” dememiştir.

Tirmîzî: Bu hadis hasendir.

bölüm: 112

Ø tavaf yapılırken konuşulur mu?

960- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ka’be etrafında tavaf etmek namaz kılmak gibidir ancak tavafta konuşabilirsiniz. Her kim tavaf esnasında konuşacaksa hayırlı şeyler konuşsun.” (Nesâî, Menasik: 135; Buhârî, Hac: 65)

ž Tirmîzî: Bu hadis İbn Tavus ve başkaları tarafından, Tavus’tan ve İbn Abbâs’tan mevkuf olarak rivâyet edilmiş olup sadece Atâ b. Sâib’in rivâyetiyle merfu olarak bilmekteyiz. İlim adamlarının çoğunluğu uygulamalarını bu hadisle yaparlar ve: “Zaruret olmadıkça tavaf anında konuşulmamasını Allah’ı zikretmek ve ilim öğrenmek gibi konuların konuşulmasını müstehab görmektedirler.”

bölüm: 113

Ø hacer-ül esved kıyamette şâhidlik yapacak mıdır?

961- İbn Abbâs (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) Hacer-ül Esved hakkında şöyle buyurmuştur: “Allah kıyamet günü Hacer-ül Esved’i mahşer yerine getirecektir, ve onun iki gözü olacak onlarla görecek bir dili olacak onunla konuşacak ve kendisine istilam edenlere şâhidlik yapacaktır.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasendir.

bölüm: 114

Ø ihramlı kimse yağ sürünebilir mi?

962- İbn Ömer (r.a.)’den rivâyete göre: “Rasûlullah (s.a.v.) ihramlı iken içerisine koku karıştırılmamış zeytin yağı ile yağlanırdı.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.)

ž Mukattet: Güzel koku karıştırılmış demektir.

bölüm: 115

Ø hac günlerinde kişinin zemzem suyunu yanında taşıması

963- Âişe (r.anha)’dan rivâyet edilmiştir: “Âişe, zemzem suyunu hac günlerinde yanında bulundurur ve Rasûlullah (s.a.v.)’in de yanında taşıdığını haber verirdi.” (Tirmîzî rivâyet etmiştir.)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen garibtir. Sadece bu şekliyle biliyoruz.

bölüm: 116

Ø Rasûlullah (s.a.v.)’den bazı hac görevlerini nerede yaptığı

964- Abdulaziz b. Rüfey (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Enes b. Mâlik’e Rasûlullah (s.a.v.)’den duyup gördüğün bazı şeylerden bana bahset dedim. “Zilhiccenin sekizinci günü öğle namazını nerede kıldı? Dedi ki: “Minâ’da. Minâ’dan dağılma günü ikindi namazını nerede kıldı? Dedim. “Ebtah” ta dedi ve sonra şöyle devam etti: “Hac görevlerini yaptıracak olan yetkilinin yaptığı gibi yap.” (Buhârî, Hac: 58; Müslim, Hac: 12)

ž Tirmîzî: Bu hadis hasen sahihtir. Sevrî’den İshâk b. Yusuf el Ezrak’ın rivâyeti olarak ta garibtir.





سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir
   Hatalarım ve yanlışlarım varsa ya uyarın ebubekiryasin_@hotmail.com yada af edin