ErayKitap Web Sitesine Hoş Geldiniz !             En İyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir
بِسْمِ اللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ وَبَعْدُ
Konularına Göre Ayeti Kerime Meali / Veya Kur'an Fihristi
İşte bu (Kur'an), kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek İlah olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri iyice düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara (gönderilmiş) bir bildiridir. (İbrahi Suresi - 52)     Diri olanları (Yaşıyan insanları) uyarsın ve kâfirler cezayı hak etsinler diye (Kur'an indirdik) (Yasin Suresi - 70)
Kur'an Fihristi veya Konularına Göre Ayet Meali KUR'AN FİHRİSTİ
  = ♦   P   ♦ =  
PEYGAMBERLERİN İLAHİ LUTFA NAİL OLAMALARI
Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla



108/1- Şüphesiz biz sana Kevseri verdik.


108/2- O Halde, Rabbin için namaz kıl, kurban kes.


108/3- Doğrusu sana buğzeden, soyu kesik olanın ta kendisidir.


11/48- Ona denildi ki: “Ey Nûh! Sana ve seninle birlikte bulunanlardan birçok ümmete bizden esenlik ve bereketlerle (gemiden) in. Daha bir takım ümmetler de olacak ki, biz onları (dünyada) yararlandıracağız. Sonra da bizden kendilerine elem dolu bir azap dokunacak.”


11/58- Helâk emrimiz gelince, Hûd’u ve beraberindeki iman etmiş olanları, tarafımızdan bir rahmetle kurtardık. Onları ağır bir azaptan kurtardık.


11/66- (Helâk) emrimiz geldiğinde Salih’i ve beraberindeki iman etmiş olanları tarafımızdan bir rahmetle helaktan ve o günün rezilliğinden kurtardık. Şüphesiz Rabbin mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.


11/94- (Azap) emrimiz gelince, Şu’ayb’ı ve onunla birlikte iman edenleri, katımızdan bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri ise o korkunç (uğultulu) ses yakaladı da yurtlarında dizüstü çökekaldılar.


12/100- Ana babasını tahtın üzerine çıkardı. Hepsi ona (Yûsuf’a) saygı ile eğildiler. Yûsuf dedi ki: “Babacığım! İşte bu, daha önce gördüğüm rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra; Rabbim beni zindandan çıkararak ve sizi çölden getirerek bana çok iyilikte bulundu. Şüphesiz Rabbim, dilediği şeyde nice incelikler sergileyendir. Şüphesiz O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”


12/101- “Rabbim! Gerçekten bana mülk verdin ve bana sözlerin yorumunu öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Dünyada ve ahirette sen benim velimsin. Benim canımı müslüman olarak al ve beni iyilere kat.”


12/110- Nihayet peygamberler ümitlerini kesecek hale gelip yalanlandıklarını düşündükleri sırada, onlara yardımımız geldi de, böylece dilediğimiz kimseler kurtuluşa erdirildi. Azabımız ise, suçlular topluluğundan geri çevrilemez.


12/15- Yûsuf’u götürüp kuyunun dibine bırakmaya karar verdikleri zaman biz de O'na, “Andolsun, (senin Yûsuf olduğunun) farkında değillerken onların bu işlerini sen kendilerine haber vereceksin” diye vahyettik.


12/21- O'nu satın alan Mısırlı kişi hanımına dedi ki: “Ona iyi bak. Belki bize yararı dokunur veya onu evlat ediniriz.” İşte böylece biz Yûsuf’u o yere (Mısır’a) yerleştirdik ve ona (rüyadaki) olayların yorumunu öğretelim diye böyle yaptık. Allah işinde galiptir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler.


12/22- Olgunluk çağına erişince O'na hikmet ve ilim verdik. İşte biz, iyi davrananları böyle mükâfatlandırırız.


12/24- Andolsun kadın ona (göz koyup) istek duymuştu. Eğer Rabbinin delilini görmemiş olsaydı Yûsuf da ona istek duyacaktı. Biz ondan kötülüğü ve fuhşu uzaklaştırmak için işte böyle yaptık. Çünkü o, ihlâsa erdirilmiş kullarımızdandı.


12/33- Yûsuf, “Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni dâvet ettiği şeyden daha sevimlidir. Onların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan onlara meyleder ve
cahillerden olurum” dedi.


12/34- Rabbi onun duasını kabul etti ve kadınların tuzaklarını ondan uzaklaştırdı. Şüphesiz ki o, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.


12/37- Yûsuf dedi ki: “Sizin yiyeceğiniz yemek size gelmeden önce onun ne olduğunu bildiririm. Bu, bana Rabbimin öğrettiklerindendir. Ben, Allah’a inanmayan ve ahireti inkar eden bir milletin dinini bıraktım.”


12/38- “Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum. Bizim Allah’a herhangi bir şeyi ortak koşmamız (söz konusu) olamaz. Bu, bize ve insanlara Allah’ın bir lütfudur, fakat insanların çoğu şükretmezler.”


12/5- Babası, şöyle dedi: “Yavrucuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma. Yoksa, sana tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.”


12/54- Kral, “Onu bana getirin, onu özel olarak yanıma alayım”, dedi. Onunla konuşunca dedi ki: “Şüphesiz bugün sen yanımızda yüksek makam sahibi ve güvenilir bir kişisin.”


12/55- Yûsuf, “Beni ülkenin hazinelerine bakmakla görevlendir. Çünkü ben iyi koruyucu ve bilgili bir kişiyim” dedi.


12/56- Böylece Yûsuf’a, dilediği yerde oturmak üzere ülkede imkan ve iktidar verdik. Biz rahmetimizi istediğimize veririz ve iyi davrananların mükâfatını zayi etmeyiz.


12/6- “İşte Rabbin seni böylece seçecek, sana (rüyada görülen) olayların yorumunu öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak’a nimetlerini tamamladığı gibi sana ve Yakub soyuna da tamamlayacaktır. Şüphesiz Rabbin hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”


12/90- Kardeşleri, “Yoksa sen, sen Yûsuf musun?” dediler. O da, “Ben Yûsuf’um, bu da kardeşim. Allah bize iyilikte bulundu. Çünkü, kim kötülükten sakınır ve sabrederse şüphesiz Allah iyilik yapanların mükafatını zayi etmez” dedi.


12/99- (Mısır’a gidip) Yûsuf’un huzuruna girdiklerinde; Yûsuf ana babasını bağrına bastı ve “Allah’ın iradesi ile güven içinde Mısır’a girin” dedi.


14/13- İnkar edenler peygamberlerine, “Andolsun, ya sizi yurdumuzdan çıkaracağız, ya da bizim dinimize dönersiniz” dediler. Rableri de onlara şöyle vahyetti: “Biz zalimleri mutlaka yok edeceğiz.”


14/14- “Onlardan sonra sizi elbette o yere yerleştireceğiz. Bu, makamımdan korkan ve tehdidimden sakınan kimseler içindir.”


17/74- Eğer biz sana sebat vermiş olmasaydık az kalsın onlara biraz meyledecektin.


17/75- İşte o zaman sana, hayatın da, ölümün de katmerli acılarını tattırırdık. Sonra bize karşı kendine hiçbir yardımcı bulamazdın.


17/86- Andolsun, dileseydik biz sana vahyettiğimizi tamamen ortadan kaldırırdık; sonra bu konuda bize karşı kendine hiçbir yardımcı da bulamazdın.


17/87- Ancak Rabbin’den bir rahmet olarak böyle yapmadık. Çünkü O’nun sana olan lütfu büyüktür.


19/49- İbrahim, onları da onların taptıklarını da terk edince ona İshak ile Yakub’u bağışladık ve her birini peygamber yaptık.


19/50- Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk. Onlar için yüce bir doğruluk dili var ettik (güzel bir söz ile anılmalarını temin ettik).


19/51- Kitapta, Mûsâ’yı da an. Şüphesiz o seçkin bir insan idi. Bir resül, bir nebi idi.


19/52- Ona, Tûr dağının sağ tarafından seslendik ve kendisi ile gizlice konuşmak için kendimize yaklaştırdık.


19/53- Rahmetimiz sonucu kardeşi Hârûn’u bir nebi olarak kendisine bahşettik.


19/54- Kitap’ta İsmail’i de an. Şüphesiz o sözünde duran bir kimse idi. Bir resül, bir nebi idi.


19/55- Ailesine namaz ve zekatı emrederdi. Rabb’inin katında da hoşnutluğa ulaşmıştı.


19/56- Kitap’ta İdris’i de an. Şüphesiz o doğru sözlü bir kimse, bir nebi idi.


19/57- Onu yüce bir makama yükselttik.


20/25- Mûsâ dedi ki: “Rabbim! Gönlüme ferahlık ver.”


20/26- “İşimi bana kolaylaştır.”


20/27,28- “Dilimdeki tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar.”


20/29- “Bana ailemden birini yardımcı yap,”


20/30- “Kardeşim Hârûn’u.”


20/31- “Onunla gücümü artır.”


20/32- “Onu işime ortak et.”


20/33- “Seni çok tespih edelim diye”,


20/34- “Seni çok zikredelim diye.”


20/35- “Çünkü sen bizi hakkıyla görmektesin.”


20/36- Allah şöyle dedi: “İstediğin sana verildi ey Mûsâ!”


20/37- “Andolsun, biz sana bir kere daha iyilikte bulunmuştuk.”


20/38- “Hani annene ilham edilmesi gereken şeyleri ilham etmiştik:”


20/39- “Onu (bebek Mûsâ’yı) sandığın içine koy ve denize (Nil’e) bırak ki, deniz onu kıyıya atsın da kendisini, hem bana düşman, hem de ona düşman olan birisi
(Firavun) alsın. Sana da, ey Mûsâ, sevilesin ve gözetimimizde yetiştirilesin diye tarafımızdan bir sevgi bırakmıştım.”


20/40- “Hani kız kardeşin (Firavun ailesine) gidiyor ve “size onun bakımını üstlenecek kimseyi göstereyim mi?” diyordu. Derken, gözü aydın olsun, üzülmesin diye
seni annene döndürdük.6 (Sana baktı, büyüdün) ve (kazara) bir cana kıydın da biz seni kederden kurtardık seni sıkı bir denemeden geçirdik (ve kaçıp Medyen’e gittin). Medyen halkı içinde yıllarca kaldın sonra (peygamber olman için) takdir edilmiş bir zamanda (Tûr’a) geldin ey Mûsâ!”


20/41- “Ben seni kendim için seçtim.”


21/51- Andolsun, daha önce de İbrahim’e doğruyu yanlıştan ayırma yeteneğini verdik. Biz zaten onu biliyorduk.


21/68- (İçlerinden bazıları), “Eğer (bir şey) yapacaksanız, onu yakın da ilahlarınıza yardım edin” dediler.


21/69- “Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve esenlik ol” dedik.


21/70- Ona böyle bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz onları en çok zarar edenler durumuna düşürdük.


21/71- Onu Lût ile beraber kurtarıp, içinde âlemler için bereketler kıldığımız yere ulaştırdık.


21/72- Ona İshak’ı ve ayrıca da Yakub’u bağışladık ve her birini salih kimseler yaptık.


21/73- Onları bizim emrimizle doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlar işlemeyi, namazı dosdoğru kılmayı, zekatı vermeyi vahyettik. Onlar sadece bize ibadet eden kimselerdi.


21/74- Biz Lût’a da bir hikmet ve bir ilim verdik ve onu çirkin işler yapan memleketten kurtardık. Gerçekten onlar kötü bir toplum idiler, fasık (Allah’ın emrinden çıkan kimseler) idiler.


21/75- Onu rahmetimizin içine soktuk. Çünkü o, gerçekten salih kimselerdendi.


21/76- (Ey Muhammed!) Nûh’u da hatırla. Hani o daha önce dua etmişti de biz onun duasını kabul ederek, kendisini ve ailesini o büyük sıkıntıdan (tufandan) kurtarmıştık.


21/77- Âyetlerimizi yalanlayanlara karşı ona yardım etmiştik. Şüphesiz onlar kötü bir toplumdu. Bu yüzden biz de onları topyekün suda boğduk.


21/78- Dâvûd ile Süleyman’ı da hatırla. Hani bir ekin tarlası hakkında hüküm veriyorlardı. Çünkü halkın koyunları o ekine girmişti. Biz de hükümlerine şahit olmuştuk.


21/79- Biz hüküm vermeyi Süleyman’a kavratmıştık. Zaten her birine hükümranlık ve ilim vermiştik. Dâvûd ile birlikte, Allah’ı tespih etmeleri için dağları ve kuşları onun emrine verdik. Bunları yapan biz idik.


21/80- Bir de Davud’a, sizin için, zırh yapma sanatını öğrettik ki, savaşlarınızda sizi korusun. Şimdi siz şükrediyor musunuz?


21/81- Süleyman’ın hizmetine de güçlü esen rüzgarı verdik. Rüzgar, onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere eser giderdi. Biz her şeyi hakkıyla bileniz.


21/82- Bir de şeytanlardan, Süleyman için dalgıçlık eden ve daha bundan başka işler yapanları da onun emrine verdik. Hep onları zapteden bizdik.


21/83- Eyyûb’u da hatırla. Hani o Rabbine, “Şüphesiz ki ben derde uğradım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin” diye niyaz etmişti.


21/84- Biz de onun duasını kabul edip kendisinde dert namına ne varsa gidermiştik. Tarafımızdan bir rahmet ve kullukta bulunanlar için de bir ibret olmak üzere ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha vermiştik.


21/85- İsmail’i, İdris’i ve Zülkifl’i de hatırla. Bunların hepsi sabredenlerdendi.


21/86- Onları da rahmetimizin içine soktuk. Şüphesiz onlar salih kimselerdendi.


21/87- Zünnûn’u da hatırla.Hani öfkelenerek (halkından ayrılıp) gitmişti de kendisini asla sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Derken karanlıklar içinde, “Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten (nefsine) zulmedenlerden oldum” diye dua etti.


21/88- Biz de duasını kabul ettik ve kendisini kederden kurtardık. İşte biz mü’minleri böyle kurtarırız.


21/89- Zekeriya’yı da hatırla. Hani o, Rabbine, “Rabbim! Beni tek başıma bırakma. Sen varislerin en hayırlısısın” diye dua etmişti.


21/90- Biz de onun duasını kabul ettik ve kendisine Yahya’yı bağışladık. Eşini de kendisi için, (doğurmaya) elverişli kıldık. Onlar gerçekten hayır işlerinde yarışırlar, (rahmetimizi) umarak ve (azabımızdan) korkarak bize dua ederlerdi. Onlar bize derin saygı duyan kimselerdi.


23/26- (Nûh), “Rabbim! Beni yalanlamalarına karşı bana yardım et!” dedi.


23/27- Bunun üzerine Nûh’a, “Bizim gözetimimiz altında ve vahyimize göre o gemiyi yap” diye vahyettik. “Bizim emrimiz gelip de tandır kaynamaya başlayınca, (sular coşup taştığında Nûh’a) dedik ki: “Her cins canlıdan (erkekli dişili) birer çift, bir de kendileri aleyhinde daha önce hüküm verilmiş olanlardan başka aileni gemiye al ve zulmeden kimseler hakkında bana hiç yalvarma! Şüphesiz onlar suda boğulacaklardır.”


23/28- Sen ve beraberindeki kimseler gemiye bindiğiniz zaman: “Bizi zalim kavmin elinden kurtaran Allah’a hamd olsun” de.


23/29- Yine de ki: “Ey Rabbim! Beni bereketli bir yere kondur. Sen konuk edenlerin en hayırlısısın.”


23/30- Şüphesiz bu olayda ibretler vardır. Biz gerçekten (kullarımızı) imtihan ederiz.


23/39- O peygamber, “Ey Rabbim! Yalanlamalarına karşı bana yardım et!” dedi.


23/40- Allah, “Yakın zamanda mutlaka pişman olacaklardır!” dedi.


23/41- Derken onları o korkunç ses kaçınılmaz olarak kıskıvrak yakalayıverdi de kendilerini çör-çöp yığını haline getirdik. Zalimler topluluğu Allah’ın rahmetinden uzak olsun!


26/117- Nûh şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kavmim beni yalanladı.”


26/118- “Artık onlarla benim aramda sen hükmet. Beni ve benimle birlikte olan mü’minleri kurtar.”


26/119- Derken biz onu ve beraberindekileri dolu geminin içinde (taşıyıp) kurtardık.


26/120- Sonra da geride kalanları suda boğduk.


26/168- Lût şöyle dedi: “Şüphesiz ben sizin yaptığınız bu çirkin işe kızanlardanım.”


26/169- “Ey Rabbim! Beni ve ailemi onların yaptıkları çirkin işten kurtar.”


26/170,171- Bunun üzerine biz de onu ve geri kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın hariç bütün ailesini kurtardık.


26/172- Sonra diğerlerini helâk ettik.


26/173- Onların üzerine bir yağmur (gibi taş) yağdırdık. (Başlarına gelecekler konusunda) uyarılanların yağmuru ne kadar da kötü idi!6 6


26/20- Mûsâ şöyle dedi: “Ben onu, o vakit kendimi kaybetmiş bir halde iken (istemeyerek) yaptım.”


26/21- “Sizden korktuğum için de hemen aranızdan kaçtım. Derken, Rabbim bana hüküm ve hikmet bahşetti de beni peygamberlerden kıldı.”


27/16- Süleyman, Dâvûd’a varis oldu ve, “Ey insanlar, bize kuş dili öğretildi ve bize her şey verildi. Şüphesiz bu, apaçık bir lütuftur” dedi.


27/38- Süleyman, “Ey ileri gelenler! Onlar bana teslim olmadan önce hanginiz bana onun (kraliçenin) tahtını getirebilir?”


27/39- Cinlerden bir ifrit4,”Sen yerinden kalkmadan ben onu sana getiririm ve şüphesiz ben, buna güç yetirecek güvenilir biriyim” dedi.


27/40- Kitaptan bilgisi olan biri, “Ben onu, gözünü kapayıp açmadan önce sana getiririm” dedi. Süleyman tahtı yanında yerleşmiş halde görünce şöyle dedi: “Bu,şükür mü, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni denemek için, Rabbimin bana bir lütfudur. Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse (bilsin ki) Rabbim her bakımdan sınırsız zengindir, cömerttir.”


28/10- Mûsâ’nın anasının kalbi bomboş kaldı. Eğer biz (çocuğu ile ilgili sözümüze) inancını koruması için kalbine güç vermeseydik, neredeyse bunu açıklayacaktı.


28/11- Annesi, Mûsâ’nın kız kardeşine, “Onu takip et” dedi. O da Mûsâ’yı, onlar farkına varmadan uzaktan gözledi.


28/12- Biz, daha önce onun, süt analarının sütünü emmemesini sağladık. Kız kardeşi, “Size onun bakımını, sizin adınıza üslenecek ve ona içtenlik ve şefkatle davranacak bir aile göstereyim mi?” dedi.


28/13- Böylece biz, anasının gözü aydın olsun ve üzülmesin, Allah’ın va’dinin hak olduğunu bilsin diye onu anasına geri döndürdük. Fakat onların pek çoğu bunu bilmezler.

28/14- Mûsâ olgunluk çağına ulaşıp gelişimini tamamlayınca biz ona ilim ve hikmet verdik. Biz iyilik edenleri böyle mükafatlandırırız.


28/23- Medyen suyuna varınca, suyun başında (hayvanlarını) sulamakta olan bazı insanlar gördü. Bunların yanında da koyunlarını suya salmamak için uğraşan iki kız gördü. Mûsâ onlara, “(Koyunlarınızı burada tutmaktaki) maksadınız ne?” dedi. Onlar, “Çobanlar sulayıp çekilinceye kadar biz koyunlarımızı sulayamayız. Babamız ise çok yaşlı bir adamdır” dediler.


28/24- Bunun üzerine Mûsâ onların koyunlarını suladı. Sonra gölgeye çekilip, “Rabbim! Bana göndereceğin her hayra muhtacım” dedi.


28/25- Nihayet kızlardan biri utana utana yürüyerek ona gelip, “Bizim için koyunlarımızı sulamanın ücretini vermek üzere babam seni çağırıyor” dedi. Mûsâ onun (Şuayb’ın) yanına gelip başından geçenleri ona anlatınca Şuayb, “Korkma o zalim kavimden kurtuldun” dedi.


28/30- Mûsâ, ateşin yanına gelince o mübarek yerdeki vadinin sağ tarafındaki ağaçtan şöyle seslenildi: “Ey Mûsâ! Şüphesiz ben, evet, ben âlemlerin Rabbi olan Allah’ım.”


28/31- “Değneğini (yere) at.” (Mûsâ değneğini attı). Onu bir yılanmış gibi süratle hareket eder görünce arkasına bakmadan dönüp kaçtı. (Bu sefer şöyle seslenildi:) “Ey Mûsâ! Beri gel, korkma. Çünkü sen güvenlikte olanlardansın.”


28/7- Mûsâ’nın annesine, “Onu emzir, başına bir şey gelmesinden korktuğun zaman onu denize (Nil’e) bırak, korkma, üzülme. Çünkü biz onu sana döndüreceğiz ve onu peygamberlerden kılacağız” diye ilham ettik.


28/8- Nihayet Firavun ailesi kendilerine düşman ve üzüntü kaynağı olacak olan o çocuğu bulup aldı. Şüphesiz Firavun, (veziri) Hâmân ve onların askerleri hata yapıyorlardı.


28/85- Kur’an’ı sana farz kılan Allah, şüphesiz seni dönülecek bir yere döndürecektir. De ki: “Rabbim hidayetle geleni ve apaçık bir sapıklık içinde olanı daha iyi bilir.”


28/9- Firavun’un karısı şöyle dedi: “Bana da, sana da göz aydınlığı (bir çocuk)! Sakın onu öldürmeyin. Belki bize faydası dokunur, ya da onu evlat ediniriz.” Oysaki onlar (olacak şeylerin) farkında değillerdi.


29/14- Andolsun, biz Nûh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik. O da dokuz yüz elli yıl onların arasında kaldı. Neticede onlar zulümlerini sürdürürlerken tûfan kendilerini yakalayıverdi.


29/15- Biz de onu (Nûh’u) ve gemide bulunanları kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret kıldık.


29/24- (İbrahim’in) kavminin cevabı, “Onu öldürün veya yakın” demekten ibaret oldu. Allah da onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır.


29/27- O’na (İbrahim’e) İshak’ı ve Yakub’u bahşettik. Onun soyundan gelenlere peygamberlik ve kitab verdik. Ayrıca ona dünyada mükafatını da verdik. Şüphesiz o, ahirette de salih kimselerdendir.


29/31- Elçilerimiz (melekler) İbrahim’e müjdeyi getirdiklerinde, “Biz bu memleket halkını helak edeceğiz, çünkü oranın ahalisi zalim kimselerdir” dediler.


29/32- İbrahim, “Ama orada Lût var” dedi. Onlar, “Orada kimin bulunduğunu biz daha iyi biliriz. Biz onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Ancak karısı başka. O geri
kalıp helak edilenlerden olacaktır.”


29/33- Elçilerimiz Lût’a geldiklerinde, Lût, onlar yüzünden tasalandı, onlar hakkında çaresizlik içine düştü. Elçiler ona, “Korkma, üzülme. Biz seni ve aileni kurtaracağız. Ancak karın başka. O geride kalıp helak edilenlerden olacaktır.”


29/34- Şüphesiz biz, bu memleket halkı üzerine, fasıklık ettiklerinden dolayı gökten bir azap indireceğiz.


37/100- “Ey Rabbim! Bana salihlerden olacak bir çocuk bağışla.”


37/101- Biz de ona uysal bir oğul müjdeledik.


37/102- Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona, “Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?” dedi. O da, “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın” dedi.


37/103,104- Nihayet her ikisi de (Allah’ın emrine) boyun eğip, İbrahim de onu (boğazlamak için) yüz üstü yere yatırınca ona, şöyle seslendik: “Ey İbrahim!”


37/105- “Gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin. Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.”


37/106- “Şüphesiz bu apaçık bir imtihandır.”


37/107- Biz, (İbrahim’e) büyük bir kurbanlık vererek onu (İsmail’i) kurtardık.


37/108- Sonradan gelenler arasında ona güzel bir ad bıraktık.


37/109- İbrahim’e selam olsun.


37/110- İyilik yapanları işte böyle mükafatlandırırız.


37/111- Çünkü o mü’min kullarımızdandı.


37/112- Biz onu salihlerden bir peygamber olarak İshak ile de müjdeledik.


37/113- Onu da İshak’ı da uğurlu kıldık. Her ikisinin nesillerinden iyilik yapanlar da vardı, kendine apaçık zulmedenler de.


37/114- Andolsun, biz Mûsâ’ya ve Hârûn’a da lütufta bulunduk.


37/115- Onları ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık.


37/116- Onlara yardım ettik de onlar galip gelenler oldular.


37/117- Biz onlara (hükümlerimizi) açıklayan Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik.


37/118- Onları doğru yola ilettik.


37/119- Sonradan gelenler arasında onlara güzel birer ad bıraktık.


37/120- Mûsâ’ya ve Hârûn’a selam olsun.


37/121- Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.


37/122- Çünkü onlar mü’min kullarımızdan idiler.


37/129- Sonradan gelenler içerisinde ona güzel bir ad bıraktık.


37/130- İlyas’a selam olsun


37/131- Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız


37/132- Çünkü o bizim mü’min kullarımızdandı.


37/133- Şüphesiz Lût da peygamberlerdendi.


37/134,135- Hani biz onu ve geride kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın (kâfir olan eşi) dışında bütün ailesini kurtarmıştık.


37/139- Şüphesiz Yûnus da peygamberlerdendi.


37/140- Hani o kaçıp yüklü gemiye binmişti.


37/141- Gemidekilerle kur’a çekmiş ve kaybedenlerden olmuştu.


37/142- Böylece, Yûnus kendini kınayıp dururken balık onu yuttu.


37/143,144- Eğer o, Allah’ı tespih edip yüceltenlerden olmasaydı, mutlaka insanların diriltileceği güne kadar balığın karnında kalırdı.


37/145- Derken biz onu hasta bir halde sahile attık.


37/146- Üzerine geniş yapraklı bir ağaç bitirdik.


37/147- Biz onu yüz bin, yahut daha fazla insana peygamber olarak gönderdik.


37/148- Nihayet onlar iman ettiler. Biz de onları bir süreye kadar geçindirdik.


37/75- Andolsun, Nûh bize dua edip seslenmişti. Biz ne güzel cevap vereniz!


37/76- Onu ve ailesini o büyük sıkıntıdan kurtardık.


37/77- Onun neslini yeryüzünde kalanlar kıldık.


37/78- Sonradan gelenler arasında ona güzel bir ad bıraktık.


37/79- Âlemler içinde Nûh’a selam olsun!


37/80- İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.


37/81- Çünkü o, bizim mü’min kullarımızdandı.


37/99- İbrahim şöyle dedi: “Ben Rabbime (onun emrettiği yere) gideceğim. O bana yol gösterecektir.”


38/17- Ey Muhammed! Onların söylediklerine karşı sabret. Güçlü kulumuz Dâvûd’u hatırla. O, Allah’a çok yönelen bir kimse idi.


38/18,19- Kendisiyle birlikte tesbih etsinler diye biz, dağları ve toplanıp gelen kuşları Dâvûd’un emrine verdik. Onların her biri Allah’a yönelmişlerdi.


38/20- Biz Davud’un mülkünü güçlendirdik, ona hikmet ve hakla batılı ayıran söz (hüküm verme) yeteneği verdik.


38/34- Andolsun, biz Süleyman’ı imtihan ettik. Tahtının üstüne bir ceset bıraktık.4 Sonra tövbe edip bize yöneldi.


38/35- Süleyman, “Ey Rabbim! Beni bağışla. Bana, benden sonra kimseye layık olmayacak bir mülk (hükümranlık) bahşet! Şüphesiz sen çok bahşedicisin!” dedi.


38/36- Biz de rüzgarı onun buyruğuna verdik. Rüzgar onun emriyle dilediği yere hafif hafif eserdi.


38/37,38- Bina ustası olan ve dalgıçlık yapan her bir şeytanı, bukağılara bağlı olarak diğerlerini de, onun emrine verdik.


38/39- “İşte bu bizim ihsanımızdır. Artık sen de (istediğine) hesapsızca ver yahut verme” dedik.


38/40- Şüphesiz katımızda onun için bir yakınlık ve dönüp geleceği güzel bir yer vardır.


38/41- (Ey Muhammed!) Kulumuz Eyyub’u da an. Hani o, Rabbine, “Şeytan bana bir yorgunluk ve azap dokundurdu” diye seslenmişti.


38/42- Biz de ona, “Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içecek soğuk bir su” dedik.


38/43- Biz ona tarafımızdan bir rahmet ve akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir o kadarını bahşettik.


38/45- (Ey Muhammed!) Güçlü ve basiretli kullarımız İbrahim’i, İshak’ı ve Yakub’u da an.


38/46- Şüphesiz biz onları, ahiret yurdunu düşünme özelliği ile (temizleyip) ihlâslı kimseler kıldık.


38/47- Şüphesiz onlar, bizim katımızda hayırlı, seçkin kimselerdendir


39/36- Allah kuluna yetmez mi? Seni O’ndan (Allah’tan) başkalarıyla korkutmaya çalışıyorlar. Allah kimi saptırırsa artık onun için bir yol gösterici yoktur.


4/113- (Ey Muhammed!) Eğer Allah’ın sana lütuf ve merhameti olmasaydı, onlardan bir grup seni saptırmaya çalışırdı. Halbuki onlar, ancak kendilerini saptırırlar, sana hiçbir zarar veremezler. Allah sana kitabı (Kur’an’ı) ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğin şeyleri öğretmiştir. Allah’ın sana lütfu çok büyüktür.


4/166- Fakat Allah sana indirdiğini kendi ilmiyle indirmiş olduğuna şahitlik eder. Melekler de buna şahitlik eder. Şahit olarak Allah yeter.


48/26- Hani inkar edenler kalplerine taassubu, cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah ise, Peygamberine ve inananlara huzur ve güvenini indirmiş ve onların takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) sözünü tutmalarını sağlamıştı. Zâten onlar buna lâyık ve ehil idiler. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir.


54/33- Lût kavmi de uyarıcıları yalanladı.


54/34-35- Şüphesiz biz de üzerlerine taşlar savuran bir rüzgar gönderdik. Yalnız Lût’un ailesi başka. Katımızdan bir nimet olarak bir seher vakti onları kurtardık. Şükredenleri işte böyle mükafatlandırırız.


6/161- De ki:“Şüphesiz Rabbim beni doğru bir yola, dosdoğru bir dine, Hakk’a yönelen İbrahim’in dinine iletti. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi.”


87/6- Sana Kur’an’ı okutacağız ve sen onu unutmayacaksın.


87/7- Ancak Allah’ın dilediği başka. Şüphesiz O, açık olanı da bilir, gizliyi de.


87/8- Biz seni en kolay olana kolayca ileteceğiz.


9/40- Eğer siz ona (Peygamber’e) yardım etmezseniz, (biliyorsunuz ki) inkar edenler onu iki kişiden biri olarak (Mekke’den) çıkardıkları zaman, ona bizzat Allah yardım etmişti. Hani onlar mağarada bulunuyorlardı. Hani o arkadaşına, “Üzülme, çünkü Allah bizimle berâber” diyordu. Allah da onun üzerine güven duygusu ve huzur indirmiş, sizin kendilerini görmediğiniz bir takım ordularla onu desteklemiş, böylece inkar edenlerin sözünü alçaltmıştı. Allah’ın sözü ise en yücedir. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.


93/1- Kuşluk vaktine andolsun,


93/2- Karanlığı çöktüğü vakit geceye andolsun ki,


93/3- Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da.


93/4- Muhakkak ki âhiret senin için dünyadan daha hayırlıdır.


93/5- Şüphesiz, Rabbin sana verecek ve sen de hoşnut olacaksın.


93/6- Seni yetim bulup da barındırmadı mı?


93/7- Seni yolunu kaybetmiş olarak bulup da yola iletmedi mi?


93/8- Seni ihtiyaç içinde bulup da zengin etmedi mi?


94/1- (Ey Muhammed!) Senin göğsünü açıp genişletmedik mi?


94/2,3- Belini büken yükünü üzerinden kaldırmadık mı?


94/4- Senin şânını yükseltmedik mi?






Konularına Göre Ayet Meali veya Konularına Göre Kur'an Fihristi Okuyabilir, bilgisayarınıza indirebilir ("RAR" İndir Linki), ödev ve tezlerinizde kullanabilir ve siteyi referans göstermek ve değiştirmemek koşuluyla site ve bloglarınızda yayınlayabilir ve kopyalayıp, çoğaltabilirsiniz. v..d.. Download / İndirdikten Sonra Üçretsiz Dağıtabilirsiniz..

En iyi Bilgi Dünya ve Ahiret Saadeti Sağlayan Bilgidir   Eraykitap ilmin kisa yolu
سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ